H. İbrahim CAN |
|
İbretlik Birleşmiş( ! ) Milletler toplantısı |
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu dünyanın halini çok güzel yansıttı. Dünya liderleri birlik ve beraberlik mesajını en güzel verebilecekleri yerdeydi. Sorunlar müşterekti: Küresel ekonomik kriz, küresel ısınma, yoksullukla mücadele, nükleer silâhsızlanma, vs. Aynı salondaydılar. Başlarını çevirseler birbirlerini görecek mesafedeydiler. Ama çevirmediler. Obama konuşurken Ahmedinecad ve Kaddafi sessizce dinledi. Ama Obama, konuşması biter bitmez salondan kaçtı. Çünkü danışmanları ona ‘sakın ha Ahmedinecad ile karşılaşma, aynı karede görünme’ demişlerdi. Hatta danışmanlarından Ray Takeyh, ikisi birbirine tükürme mesafesi kadar bile yaklaşmasın talimatı vermişti korumalara. Yaklaşmadılar. Bunun yerine Obama konuşmasında açıkça İran ve Kuzey Kore’yi düşman ilân etti. Obama’nın yaklaştırılmadığı ikinci lider de Kaddafi oldu. Özellikle 1988 Pan Am 103 bombalamasının sanığı Megrahi’nin İngiltere tarafından serbest bırakılmasından sonra Libya’da gördüğü kahraman muamelesinden sonra, iki liderin karşılaşmasını istemiyorlardı. Obama, kendisinden hemen sonra kürsüye çıkacak olan Libya liderini dinlemediği gibi Dışişleri Bakanı Clinton ve BM daimî temsilcisini de alıp çıktı salondan. Bu arada Obama’nın korumaları—güya teknik sebeplerle—Başbakanımızı konuşma yapacağı binaya yaklaştırmadılar. Filistin ve İsrail devlet başkanları da birbirinden uzak durmak için gayret etti. Yani ‘Birleşmiş’ Milletler Genel Kurulu dünyadaki ‘ayrılmışlık’ları belirginleştirdi. Obama’nın konuşması büyük ilgi gördü. Artık dünya sorunlarıyla tek başlarına uğraşmayacaklarını, çok taraflı sorunlara çok taraflı çözümler arayacaklarını söyledi Obama. Ukrayna ve Gürcistan’daki nüfuzunu korumak için şahinleşen Rusya’yı eleştirdi. Silâhsızlanmada öncülük edeceklerini vurguladı. Ortadoğu sorununda küçük meseleleri değil asıl sorunları konuşacakları bir süreci başlatacaklarını söyledi. Küresel ısınma konusundaki yeni küresel anlaşma konusunda pek somut vaatlerde bulunmadı. En çok dünyayı kirletenlerden biri olan Amerika’nın karbondioksit emisyonlarını 1990 öncesi düzeye indirme hedefine katılmadığı zaten biliniyor. En önemlisi de ‘demokrasi ihracı’ konusunda şimdiye kadarki dış politikalarında yaptıklarının tersini söylemesi oldu: “Demokrasi hiçbir ülkede dışarıdan empoze edilemez. Her toplum kendi yolunu aramalıdır ve hiçbir yol mükemmel değildir. Her bir ülke kendi halkının kültürüne dayanan bir yol izlemelidir.” Sahi öyle mi yaptı Amerika, Irak ve Afganistan’da? Genel Kurulun en renkli siması Obama’dan sonra kürsüye çıkan Kaddafi oldu. 15 dakika konuşması gerekirken 90 dakika konuştu. En çok da genel kurulunda konuştuğu Birleşmiş Milletlere yüklendi. Katılımcıların jetlagından, Taliban’ı savunmaya, hatta John F. Kennedy suikastının ardında İsrail’in olduğunu iddia etmeye kadar her konuda konuştu. BM Güvenlik Konseyi’nin adının “Terör Konseyi” olarak değiştirilmesi gerektiğini bile savundu. Ve en ‘ayrılmış’ Birleşmiş Milletler Genel Kurulundan yine yalnızca sözler çıktı. Eylemler ise İnşaallah başka bahara… 25.09.2009 E-Posta: [email protected] |