Suna DURMAZ |
|
Ramazan’da Kur’ân-ı Kerim hakkında görülen bir rüya |
İsra Sûresi 9. âyette “Şüphesiz ki bu Kur’ân insanları en doğru ve en sağlam yola iletir ve salih amel işleyen mü’minlere büyük bir ecir olduğunu müjdeler” deniyor. Bir hadis-i şerifte de “Kur’ân Allah’ın ziyafetidir, onun ziyafetine gücünün yettiği kadar yönel” deniyor. Dünya telâşesi içinde boğulan ruhlar, Kur’ân ayı Ramazan’da derin bir nefes aldılar. “İnsanların ibadette en ileri olanı Kur’ân’ı en çok okuyanıdır” hadis-i şerifinin gösterdiği yolda olanlar, bir ay boyunca Kur’ân ile hemhal oldular. Onu elden geldiği kadarıyla çok okuyup, âyetleri üzerinde tefekkür ettiler. Bu okumalarla kalpler yıkandı; akıllar nurlandı; gözler cilâlandı. İnsan ihmalkâr bir varlık. İhmal ettiği şeylerin başında, Allah’ın kelâmı Kur’ân-ı Kerim’i okumak gelir. Bu yüce kelâm ne kadar çok okunsa, o kadar az okunmuş olur. Bu yüzden ihmal edilmiştir diyorum. Yoksa onu başuçlarından ayırmayan mü’minler çok, hamd olsun. Kabirde, Münker Nekir meleklerinin sorgulaması sırasında hazır bulunan Kur’ân, “Ben yüksek sesle, bazen de kısık sesle okuduğun Kurân’ım” diyerek, hayatta iken kendisini okuyan mevtayı yalnız bırakmaz; sorgulama sırasında ona yoldaş olur. Hesap gününde ise okuyucusuna imtiyazlı bir şefaatçi olur. Bir hadis-i şerifte, Kur’ân-ı Kerimin kendisini okuyanlara ahirette şöyle diyeceği bildiriliyor: “Oku, yüksel. Dünyada düzgün okuduğun gibi oku. Senin makamın en son okuduğun âyete kadardır.” Bazı olaylar, düşünceler ve hatta rüyalar vardır ki mahremdir; kimseyle paylaşılmaz. Bazıları da vardır ki; kişiye özel görünmekle beraber, umumu ilgilendiren dersler, işaretler ve müjdeler taşır. Bu yüzden, hayırlı ameller işlemeye teşvik olur niyetiyle açıklanıp paylaşılması gerekir. Bu noktadan hareketle, Ramazan ayında gördüğüm bir rüyayı ve bu rüyadan çıkardığım dersleri sizlerle paylaşmak istiyorum: Ramazan ayının yirmi sekizinci gecesiydi. Çok kısa olmakla beraber, son derece berrak, öncesinde ve sonrasında görülen rüyalara karışmamış olan bir rüya gördüm. İnşaallah çok hayırlara işaret olur. Bu rüyada, Mekke Harem-i Şerifinin büyük dış duvarlarının dibinde; başları beyaz sarıklı, ellerinde sancaklar taşıyan kırmızı kaftanlı bir grup Arap gördüm. Giymiş oldukları bilekleri lastikli sarı şalvarın altında beyaz çorapları gözüküyordu. Üzerlerindeki kıyafetle Mehter Takımını andıran bu grup, Kur’ân ehlini karşılamak üzere esas duruşa geçmeye hazırlanıyordu. Rüyada “Allah Allah; Araplar da bizim kıyafet gibi giyiyorlarmış” diye şaşırmaktan kendimi alamadım ve uyandım. Rüya yorumu bilmem. Ancak bu rüyanın yorumu hemen aklıma geldi. Yaptığım yorumu büyük oğlum Fatihle paylaştım. Baktım, o da benim yaptığım gibi bir yorum getirdi. İşte ana oğul âcizane yaptığımız yorum: Kur’ân-ı Kerim mü’minlerin tek kıblesi ve tek güç kaynağıdır. Ancak ona bağlanmakla izzet ve şeref sahibi olunur. Ona bağlanmak ise, onu lâyık olduğu üzere çok okuyup anlamakla olur. Onu anlayıp idrâk eden; emirlerini yerine getirip, yasakladıklarından uzak kalır. Neticede ise; temiz, pâk ve yüce bir insan olur. Buna bağlı olarak da, toplum tarafından hürmet edilerek kapılarda karşılanır. Araplar ve Türkler İslâmın iki temel unsurudur. Beraber oldukları zamanlarda İslâm dinine çok hizmet yapmışlardır. İç ve dış düşmanların hilesiyle birbirlerinden kopmuş olan bu iki millet tekrar bir araya gelecek ve İslâmın ruhu ve cesedi gibi olacaklardır İnşaallah. Rüyadaki Osmanlı kıyafeti giymiş Araplar bunu gösteriyor. “Ümitvâr olun. Şu istikbal inkılâbatı içinde en gür sadâ İslâmın sadâsı olacaktır” diyen Üstad Said Nursî’nin müjdesiyle, İslâm birliğinin gerçekleşmesinin rüya olmadığını biliyorum. Bu yüzden, Ramazan’da gördüğüm bu rüyanın çok önemli müjdeler içerdiğini hissediyorum.
Not: Affınıza sığınarak yazılarıma kısa bir müddet ara vereceğim. Cümle okuyuculara selâm ve duâlar. 27.09.2009 E-Posta: [email protected]@hotmail.com |