Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Mesajlar ve pasaport |
Kadîm ve müdakkik okurlarımızdan, değerli katkılarıyla yapıcı tenkit ve ikazlarını zaman zaman bu köşede sizlerle de paylaştığımız Bilal Tunç, son mesajında şöyle diyor: “Bugünkü (9 Ekim, Cuma günkü) yazınızda şöyle bir cümle var: “ ‘28 Şubat’ta Çevik Bir’in 1. Ordu Komutanlığı döneminde bazı kışlaların kapısına yazılan “Orduya sadakat şerefimizdir” ifadeleri ne kadar tartışılmıştı... Ama o zaman bir ‘post müdahale’ dönemiydi, o yazı da kışlanın girişinde yazılıydı.’ “O zamandan bu yana köprülerin altından çok sular aksa da 28 Şubat hiç ara vermiş değil anlaşılan. Bornova’da bulunan 57. Top. Tug. nizâmiyesinde ‘Orduya sadakat şerefimizdir’ yazısı bütün haşmetiyle aynen mevcud!” *** Başbakanın kongre konuşmasında Bediüzzaman’dan söz etmesini değerlendirdiğimiz “Said Nursî açılımı” yazımıza dair tebriklerini iletirken, aynı yazı için “24 saat gecikmeli çıkması bizi üzdü” mealinde eleştirisini de ifade eden Şakir Kalyoncu isimli okurumuza şunu söyleyebiliriz: Salı günü çıkan söz konusu yazımızı bir gün önce beklediğiniz anlaşılıyor. Ama hatırlatırız: Pazartesi günleri Tahlil köşesi çıkmıyor, onun yerine “Yeni Asya’dan size” köşesi yayınlanıyor. Buna karşı, konunun önemine binaen o gün özel bir yazı yazabileceğimizi söyleyebilirsiniz, ama bu da bir “takdir” meselesi. Ancak o yazının Salı’ya kalmasıyla da çok fazla birşey kaybedildiği her halde söylenemez. Tam tersine, aceleye getirilmiş bir yazı yerine, meseleyi daha derinliğine, etraf-ı erbaasıyla ele alan bir yazı için bir sonraki günü beklemek daha isabetli olabilir. Her halükârda, dikkatli takibiniz ve yapıcı görüşleriniz için teşekkürlerimizi ifade ediyoruz. *** 8 Ekim’de çıkan “Said Nursî ve AKP” başlıklı yazımız için “feraset yüklü” iltifatıyla takdir ve tebriklerini bildirerek duâlarını ileten değerli okurumuz Metin Tez’e de teşekkür ediyoruz. *** Fatih Pasaport Şubesinde sıkıntı Kaç gündür yazmak istediğimiz, ama diğer gündemler sebebiyle bir türlü fırsat bulamadığımız bir konuya bugün temas etmek istiyoruz. Günlük hayatın akışı içinde, işi düşen herkesi çok yakından ilgilendiren, ama âfâkî gündemin “daha büyük ve önemli” meseleleri öne çıktığı için kaynayıp giden “sıradan” konulardan biri bu. Geçtiğimiz günlerde pasaportumuzun süresini uzattırmamız icab etti. Fatih Emniyet Müdürlüğünün Cağaloğlu’ndaki Pasaport Şubesine gittik. Gördük ki, pasaport işlemleri için görevlendirilen memurların sayısı son derece yetersiz. Üstelik, Fatih ve Eminönü ilçelerinin birleştirilmesiyle, pasaport müracaatlarının artmasına ve eskiden olmayan vakit alıcı “parmak izi” alma işinin de prosedüre ilâve edilmesine rağmen... Böyle olunca, kuyruklar ve bekleme süreleri uzadıkça uzuyor; sinirler geriliyor; canla başla görevini yapmaya çalışan memurlar da, işinin görülmesini bekleyen insanlar da çok bunalıyor. Öyle ki, çalan telefonlara dahi cevap verilemiyor, çıkan pasaportunu almak için gelen vatandaşlar, cevap verecek bir muhatap bulamıyor. Çünkü çalışan iki bankoda, sırada bekleyen vatandaşların işini tamamlamak için uğraşan iki memurun onlara da yetişmesi mümkün değil. Türkiye’ye yakışmayan bu tablonun bir an önce düzeltilmesi ve bunun için, ya memur sayısının takviye edilerek yeterli sayıya çıkarılması, ya da bir ara konuşulduğu gibi, pasaport işlemlerinin polisten alınıp bu iş için daha farklı bir yapılanma ve organizasyona gidilmesi gerekiyor. e-devlet uygulamalarında hayli mesafe kaydeden Türkiye’nin, bu konuda hâlâ eski hantal sistemlerle devam etmesi başlı başına bir ayıp. Kaç senedir “Ha geldi, ha geliyor” denildiği halde AB uyumlu yeni pasaportlara bir türlü geçilememesi de, bu bağlamda ayrı bir bahis... 11.10.2009 E-Posta: [email protected] |