Cevat ÇAKIR |
|
Kaçış nereye? |
İnsanlar kuraklık, sel, deprem gibi felâketlerden zarar görmemek için göç etmekle karşı karşıya imiş. Böylece insanlar yeni hayat alanları arıyormuş. İnsanlık kendisine sunulan nimetleri bir mirasyedi gibi kullandı. Bu nimetleri kullanırken de kimselerin ortak olmasını istemedi. Arkadaşı olan diğer varlıkların özellikle de hayvanların hayat haklarını hiç düşünmedi. Sadece “ben varım ve ben olmalıyım” dedi. Keyfine göre kimi zaman hayvanları av zevki için öldürdü. Meselâ Kanada’nın Prence Edvard Adasında kürkleri uğruna başlarına vurularak öldürülen binlerce fok var. Avustralya’da yumuşak kürkleri için yılda dört bin adet “koala” öldürülmektedir. “Bir avcının mermisi veya oku sebebiyle bir kuş düştüğü veya bir geyik öldüğü zaman, ne kadar ufak olursa olsun, dünya bir derece değişmiştir.” (1) İnsanlar, bu kötü fiilleri sonucu dünyadaki besin zincirini de bozmuştur. Kimi zaman derilerini yüzüp giymekten daha çok zevk aldığı için o yolu denedi. Kimi zaman da bazı hayvanlara karşı ölüm partileri düzenlendi. “Cezanın cinsi işlenilen fiile göredir“ kuralına göre insan da artık bugün onu yaşıyor. ”İnsanların elleriyle işledikleri yüzünden” nice türler yok oldu. İnsan kendi arkadaşları olan hayvanlara yaptıklarını bugün çekiyor ve çekecek. Diğer varlıkların hayat alanlarını daraltırken hep hasis menfaatini düşündü. Diğergam olamadı. Oysa bütün varlıklar gibi özellikle hayvanlar, insanlar için birer arkadaştı. Said Nursî Hazretleri de hayvanlar ve bitkiler için şu ifadeleri kullanmaktadır: “Arzdaki nebatat ve hayvanat, hanedeki efrad-ı aile ile erzak ve saire gibi levazım-ı beytiye hükmündedir.” (2) Kızılderili Seattle “Beyaz adam, toprağın hayvanlarına kendi kardeşi gibi davranacaktır” demişti ama yanılmış. Bütün hayvanlar olmazsa, insanlar nedir ki? Bütün hayvanlar yok olsaydı, insan ruhunun o büyük yalnızlığı içinde ölüp giderdi“. Evet insanlar hayvanlardan sonra kendi hayat alanlarını da daralttı. Beton kulelerden evler ve rüzgâr almaz sokaklar yaparak. Altında gölgeleneceği ağacı keserek, üzerine basacağı toprağı ve dereleri betona hapsederek bir hayat tarzı seçti kendisine, ama yanıldı. Toprağa basmadan, suya bakmadan, yeşili görmeden hayatın zor olacağını anladı;ama çok geç oldu. Şimdi geriye dönmek istiyor ama dönemiyor. Eğer insanlık bugünkü kötü alışkanlıklarından bir gusl etmezse ona kaçış yeri de yoktur... Dipnotlar: 1- Taştın Tuna, Çevre Kirliliği, 31. 2- İşarat-ül İ’caz, 155. 06.10.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (27.09.2009) - Öndül işkencesi (25.04.2009) - Taklid etmemiz gereken güzel davranışlar (04.03.2009) - "Mimsiz medeniyetin kiri" |