06 Ekim 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Ali FERŞADOĞLU

Fıtrat ve hukuk; dini gerektirir


A+ | A-

İnsan, kendisinden farklı özelliklere sahip olmayan “beşere” itaat etmez, dinlemez. Ancak kendisinden üstün bir mercî kabul eder. İşte din de, insanın yüce Yaratıcıya, yaratılıştan kardeşleri olan diğer varlıklara karşı münâsebetlerini tanzim eder, ders verir. Bizim yaratılıştan gelen farklılığımızın sebebi; üstünlük taslamak değil; tekâmül, tanışma ve yardımlaşmak içindir.

Tahakkuk etmiş gerçeklerdendir: Çirkin, kötü, menfî haslet ve duyguların yegâne törpüsü din/imândır. Çünkü, fıtrî olan dinin sözü daha yüksek, etkisi daha büyük, hükmü daha yücedir.1 Başta vicdân olmak üzere sâir duyu ve duyguları, ancak o istikamete sokabilir. İmân ise, akıl-kalb ve vicdanlarda bir yasakçı bırakır. O, hayatın hayatı, hayatın ruhu, hayatın temelidir.

Ahlâkı güzelleştirmenin iksiri; hattâ hukuk, ilim, felsefe, teknik gelişmelerin kaynağı da dindir. Menfî duyguları müspete kanalize ile, Fâtiha Sûresi’nde belirtilen “sırat-ı mustakîm” (dos doğru yol) üzere terbiye eden peygamberler, tebliğ ettikleri din/iman olmazsa, dünya cehenneme döner. Kalbi işlettiren merhamet ve hürmet/saygıdır. Hürmet ve merhamet insan kalbinden çıksa, akıl ve zekâvet, o insanları gâyet dehşetli gaddar canavarlar hükmüne geçirir.2 Din, mânevî duyuları da tatmin eden, dengeyi sağlayan hakikatler manzumesidir. Merhametsizlik, egoizm, bencillik, zulüm gibi kahredici duygular, hiçbir mânevî bağı tanımayan dinsizlik ve laubalilikten kaynaklanır. Toplum hayatının düzenini sağlamak için, İslâmın (dinin) getirdiği mânevî mükâfat olan “sevap”, caydırıcı olan cezâların (had’lerin) yanında mânevî itap “günah” da vardır.3 Din, hayatın buharı, ruhu, hayatın hayatıdır. Dindar toplumlarda ferd ve âile hayatının daha düzenli, daha verimli, daha üretken, daha müreffeh, daha huzûrlu, daha mutlu olduğu; daha kolay idâre edildiği de sosyolojik bir vakıadır.

Acıkmamız yemeğin, susamamız ise suyun varlığına işâret eder. Mutlaka her insanda bulunan inanma ve tapınma istediği de sonsuz bir kudret sahibini, bir Yaratıcıyı gösterir. En ilkel kavim ve insanların bile tapındıkları, ibâdet ettikleri, sığındıkları bir şey vardır. Şu halde, yanlış da olsa, inanma ve tapınma; yaratılışımıza yerleştirildiğini gösterir.

Rousseau’nun, ‘çocuğun dine karşı yabancı olduğu, dinî bilgilerin öğretilmesinin yanlış olacağı, ancak 12-13 yaşlarından sonra—eğer isterse—ona dinden bahsetmek gerektiği’4 görüşü de hükmünü yitirmiştir. Çünkü, çocuk erken yaşlarda dinî meseleleri merak eder, sorar. Ona yardım edecek ve koruyacak sonsuz bir kudrete, kuvvete, dolayısıyla mâneviyâta, dine inanmaya başlar. Allah’a karşı hissî bir cazibeye kapılır. Psikolojik ortam ve şartların hazırlanması halinde çocuklarda bile dinî inanç ve hayatın erken yaşlarda gelişmesi5 dinin fıtrî, tabiî olduğunu gösterir. Zîrâ, çocuklarda henüz akıl ve sâir melekeler gelişmediği halde dinî, mânevî hayatı kavraması, özümsemesi, kabul etmesi bunu ifâde eder.

Öte yandan, en büyük kaynaştırıcı ve birleştirici unsur dindir. Dünya, çeşitli belâ ve musîbetlerle çalkanmaktadır. İnsan sosyal bir varlık olduğundan, hemcinslerinin çektiği sıkıntılara ortaktır. Din, dayanışma, birlik ve beraberliği öğütlemektedir. Demek fıtrî-tabiî olan din ve nübüvvet, psiko-sosyal açıdan da zarûrîdir.

Din; felsefe, ilim veya herhangi bir ideoloji gibi değildir. Bunlar, meselelere tek taraflı ve en nihayet bir iki yönden bakarlar. Oysa din, maddî-mânevî boyutlarıyla tetkik eder. İnsanı rûhlar âleminden alır; hayatın bütün safhalarındaki ihtiyaçlarına cevap verir. Mezara kadar değil; ebede dek ona refâkat eder: Ezelî kelâmdan gelen hakikatler, insanlığın fikriyle beraber ebede kadar devam edecek. İnsanlık, dünyadan alâkasını kestikten sonra, (din, Kur’ân da) görünüşte ve “imtihan” yönünden insanlardan ayrılacak, fakat mâneviyat ve esrarıyla insanlığa arkadaşlık etmeye devam edip, onların ruhlarını gıdalandırarak, onlara delil olmaktan ayrılmayacak.6

Bin yıl önceki toplum gerçeklerinin hepsi mazide kaldı. Zenginler, hükümdarlar, ideolojiler, toplumlar, sınıflar, hattâ birçok millet tarih sahnesinden silindi. Hepsi, ama hepsi ya değişti, ya kayboldu. Fakat, din ayakta.7 Bütün bu gerçekler şunu göstermektedir: 1950’lerden bu yana çar nâçar, mâneviyâta, dine yöneliş giderek hız kazandı. 20. yüzyıl maddeyi anlama devriydi. 21. asır da, rûhu, mâneviyâtı, dini keşfetme çağı olacaktır.

Dipnotlar:

1- Münâzârât, s. 45.

2- Şuâlar, s. 536.

3- Prof. Dr. Hayreddin Karaman, Mukayeseli İslâm Hukuku, 5. baskı, c. 1, s. 31.

4- Jean Jacques Rousseau, s. 223-224.

5- A. Vergote, Çocukta Din, (çev. E. Fırat) mak. AÜİFD, XXII, Ank., 1978

6- İşârâtü’l-İ’câz, s. 168.

7- Der Spigel, 1998.

06.10.2009

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (05.10.2009) - Evlilik ve nüfusun gücü

  (04.10.2009) - Aile yuvası, ‘evlilik ve aile okulu’ olmalı

  (03.10.2009) - İnsan doğuştan Yaratıcıya inanıyor

  (02.10.2009) - Yerli Salman Rüşdi’ler ve bir ölçüye dikkat!

  (01.10.2009) - Kürtçe’nin yanında neler yasaklandı, neler!

  (30.09.2009) - “5 vaktin, 2 vakti hangi âyetlerde?”

  (29.09.2009) - Ülkemin boynu niçin eğri?

  (28.09.2009) - “Demokratik açılım” başarıya ulaştırılabilir mi?

  (27.09.2009) - “Evlilik ve Aile Okulu” diploması

  (26.09.2009) - Kur’ân’da namaz 3 değil, 5 vakit!

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.