Şaban DÖĞEN |
|
Sözlerin en güzeline uymak |
Gözü, kulağı, dili, aklı ihsan eden Allah gözün, kulağın, dilin, aklın hoşlanacağı güzellikleri de yaratmış. Onun içindir ki insan en güzel, en nefis, en leziz şeylerden hoşlanır. Secde Sûresi’nin 7. âyetinde dikkat çekildiği gibi kâinattaki her şeyin en güzel bir şekilde yaratılması oldukça anlamlı. Bu güzelliklere aşık olan insanın yaratılışı hakkında “Muhakkak ki, Biz insanı en güzel bir şekilde yarattık”1 buyuruluşu da. Demek atomdan galaksilere varıncaya kadar her şey güzel, onları seyreden, tefekkür eden insan da güzel. İşte insanın hayatı bu güzelliklerle sarmaşdolaş ve dopdolu olarak geçer veya geçmesi lâzım. Onun için insan her şeyin en iyisi ve en güzeline ulaşmaya çalışır. İyisini, güzelini alır; kötüsünü, çirkinini bırakır. Allah Resûlü’nün (asm) mü’minin Cennete ulaşıncaya kadar iyi ve güzel şeyleri dinlemeye doymayacağını2 bildirmesi de bu açıdan dikkat çekici değil mi? Kezâ bütün iyilik, mükemmellik ve güzelliklerin kaynağı dini öğrenme konusundaki gayreti de. Bu husustaki teşvik de şöyle: “Allah kimin iyiliğini murad ederse ona dinde derin bir anlayış verir.” 3 Bu güzellikler cümlesinden olan dinin temeli, özü ve sözlerin en güzeli olan Kelime-i Tevhidi ruhuna, kalbine nakşetmesi ve onu lisanından düşürmemesi de hayatı onunla mânâlandırmak ve renklendirmek içindir. Kur’ân, böyle insanları, “Onlar sözün en güzeli olan Kelime-i Tevhide hidayet olunmuşlardır. Ve onlar, her türlü övgüye lâyık olan Allah’ın yoluna hidayet olunmuşlardır” 4 diye anlatır. Yine Kur’ân’ın ifadesiyle Kelime-i Tevhid’le hidayet sarayı içerisine giren bu akl-ı selim sahibi insanlar söze kulak verir ve onun en güzeline uyarlar.5 Sözlerin en güzeli şüphesiz Allah’ın sözüdür. Bu en güzel söze kulak vermeyenlerin çöplükte eşinen tavuk misâli hayatları hep çöplüklerde geçer; sıkıntıdan kurtulamaz, felâketlerden felâketlere uğrar, bir türlü huzuru bulamazlar. Onun için Rabbimiz çok sevdiği kullarının bu tür sıkıntılarla hayatlarını mahvetmemeleri için bir an önce yuvalarına dönmelerini emreder, onları şöyle uyarır: “De ki: Ey günahta aşırı giderek nefislerine zulmetmiş olan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Muhakkak ki Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir. “Öyleyse azap gelmeden önce Rabbinize dönün ve O’na teslim olun; sonra kimseden yardım göremezsiniz. “Hiç farkında olmadığınız bir sırada azap ansızın başınıza gelmeden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun.”6 Evet, kurtuluş ancak ve ancak “sözlerin en güzeli”ne kulak vermekte.
Dipnotlar: 1- Tin Sûresi: 4. 2- Tirmizi, İlim: 19. 3- Buharî, İlim: 97; Müslim, İmare: 1756; Tirmizî, İlim: 4. 4- Hac Sûresi: 24. 5- Zümer Sûresi: 18. 6- Zümer Sûresi: 53-55. 04.10.2009 E-Posta: [email protected] |