14 Ekim 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Süleyman KÖSMENE

Hadisi mânâ ile nakil


A+ | A-

İstanbul’dan okuyucumuz: “Bazen sohbetlerimizde hadislerin tam metnini hatırlayamayıp, mânâ olarak naklediyoruz. Mânâ ile hadis nakletmek caiz midir?”

Hayatımızda, konuşmalarımızda, davranışlarımızda Peygamber Efendimizin (asm) sözlerinden feyiz almak, örnekler vermek, yol göstermek, onu rehber görmek ve göstermek sünnet üzere istikamet arayışımızın birer mahsulü ve eseri değil midir? Temelde yaklaşımımız istikameti bulmak ve niyetimiz halis olmak şartıyla İnşallah hatalarımızdan ve unuttuklarımızdan dolayı muaheze edilmeyiz, yani halis niyetimiz İnşallah bağışlanmamıza yeterli olur. Cenâb-ı Hakk’ın “Rabbimiz! Bizi hatalarımızdan ve unuttuklarımızdan sorumlu kılma!”1 âyetiyle öğrettiği duâ çerçevesi İnşallah acziyetimizin elinden tutar.

Hadis âlimleri çalışmalarında hadis lâfızlarının sıhhat derecesine çok ehemmiyet vermişler, Peygamber Efendimizin (asm) hadislerini mümkün mertebe mübarek ağzından döküldüğü kelimelerle almaya özen göstermişlerdir. Hadis Usûlü ilmi bu ölçülerle doludur. Kılı kırk yaran kriterlerin tesbitinde tek hedef, Peygamber (asm) sözüne yalan ve uydurma söz karıştırmamak ve Peygamber Efendimizin (asm) sözlerini bütün safiyetiyle derleyip toparlayabilmektir. Çünkü bir yandan Peygamber Efendimizin (asm) “Kim bana yalan söz isnat ederse, Cehennemdeki yerine hazırlansın.”2 Sözündeki şiddetli uyarısı azamî titizliği emrederken; öte yandan, “Benden bir söz işiten ve onu güzelce belleyip işittiği gibi başkasına ileten kimsenin Allah yüzünü ak etsin.” Hadisindeki rahmet duâsı, doğru hadis naklini emrediyordu. Hadis uleması da Peygamber Efendimizin (asm) hadislerini mümkün olan en doğru sıhhat ölçüleri içinde derleyip toplayarak, ayıkladılar ve sıhhat derecelerine tabi tuttular. Bu gün elimizde bulunan ciltlerle hadis külliyatının hemen hepsi böyle titiz çalışmaların mahsulüdür. Allah yüzlerini ak etsin. Âmin.

Temel mesele hadisin vurgu yaptığı mânâyı kavramak olunca; mânâ ile hadis rivayetinin, daha sahabe döneminde adeta bir mecburiyet halinde yapıldığını görüyoruz. Çünkü sahabeler hadisleri gerektiğinde yıllar sonra rivayet etmişler ve tabiî olarak yıllar önce söylenmiş olan ve bizzat kendi kulaklarıyla işittikleri bazı sözleri lâfız itibariyle hatırlayamadıklarında, mânâ itibariyle rivayet etmek zorunda kalmışlardır.

Meselâ sahabeden Ebû Saîd elHudrî (ra) şöyle demektedir: “Hazreti Peygamber’in (asm) etrafında sekiz on kişi oturur, onu dinlerdik. İçimizden O’ndan dinlediklerimizi aynen tekrar eden belki iki kişi çıkmazdı. Fakat hepimizin de tekrar ettiğimizde manalarda hiçbir fark olmazdı.”3

Tabii’nden Hasanı Basrî (ra) kendisine: “Bu gün bize bir hadis rivayet ediyorsun; ertesi gün aynı hadisi başka lâfızlarla naklediyorsun.” diyen birisine şu cevabı vermiştir “Mânâda isabet etmişsem, bunda hiçbir mahzur yoktur!”4

Meşhur Tabii’nden Muhammed bin Şîrîn (ra) ise şöyle demiştir: “On kadar sahabeden hadis işittim. Hepsi de lâfızlarda ihtilâf ederlerdi. Fakat mânâ aynı idi.”

Üstad Bedîüzzaman Hazretleri ise, “Nakli hadisi bi’lmânâ caizdir.” diyerek, hadisleri yalnız mânâları ile nakletmenin caiz olduğunu bildirmiştir.5 Bizim için hadisleri mânâları ile nakletmek zaten bir zaruret halinde bulunmaktadır. Çünkü hadis metinleri Arapça’dır. Arapça metni tercümeye başladığınız anda, lâfızların yerine koyduğunuz kelimeler, lâfızların aynı değil; lâfızları karşılayan mânâlardan ibaret olacaktır. Bütün tercüme ve meallerde aynı derecede mânâ ile nakil zarureti söz konusudur.

Netice itibariyle ana metnin içerdiği mânâya aykırı olmamak; haramı helâl, helâli haram yapmamak, bilerek tahrif etmemek ve gereken dikkat ve titizliği göstermek şartıyla; hadisleri mana ile nakletmek sahihtir ve caizdir.

Dipnotlar:

1- Bakara Sûresi, 2/286.

2- Buhârî, 1/90.

3- Bağdâdî, Kifâye, s. 205.

4- a.g.e., s. 200.

5- Mektûbât, s. 89.

14.10.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (13.10.2009) - Cennete önce kimler girecektir?

  (12.10.2009) - Duâda ellerimiz neden semaya bakar?

  (11.10.2009) - Eski ümmetlerde ibadet

  (09.10.2009) - Divan-ı Harp’te Bediüzzaman (2)

  (08.10.2009) - Divan-ı Harp’te Bediüzzaman (1)

  (07.10.2009) - Bediüzzaman’a göre din ve milliyet

  (06.10.2009) - Cennette toprak var mıdır?

  (05.10.2009) - Sağ ve sol kavramları üzerine

  (04.10.2009) - Ashab-ı Kehf üzerine

  (03.10.2009) - Akıl, kalp ve felsefe

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.