Mehmet KARA |
|
Tarih yapılırken... |
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ermenistan açılımını “Tarih yazmıyoruz, tarih yapıyoruz” şeklinde özetliyor. Gül, geçen yıl, Ermenistan-Türkiye birinci karşılaşmasına giderek normalleşme sürecini başlatma çabalarının ardından Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın Türkiye ile Ermenistan Dışişleri Bakanlarının iki ülke arasındaki ilişkilerin “normalleştirilmesi”ni hedefleyen protokolleri Cumartesi akşamı imzalamalarının ardından Türkiye-Ermenistan arasındaki dünya kupası elemesi karşılaşmasına gelmesinin aynı iradeyi gösterdiği söyleniyor. Şimdi soru, imzalanan protokolle ve Ermeni Cumhurbaşkanın Türkiye’ye gelmesi iki ülke arasındaki ilişkileri yumuşatıp yumuşatmayacağında düğümleniyor. İki ülke Dışişleri Bakanı tarafından imzalanan protokolde, Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik temas başlatılması ve iki ülke arasında kapalı bulunan sınırların açılması hedefleniyor. Protokollerin imzalandığı törenin son dakikalarında yaşanan anlaşmazlıklar dolayısıyla üç saat gecikmesi “sancılı” imzalandığını gösteriyor ki, bu normalleşme çabaları pek de “kolay” olmayacak. Protokol imzalanmasına imzalandı. Ancak özellikle Türkiye ve Azerbaycan’ın Ermenistan’ın işgal ettiği Dağlık Karabağ’dan çıkması “şartı” ile ilgili bir ilerleme yok. Başbakan Erdoğan, Azerbaycan’a güvence verirken, “Bizim tek millet, iki devlet anlayışımız aynen devam etmektedir. Azerbaycan’ın özellikle Yukarı Karabağ konusundaki hassasiyeti aynen hassasiyetimizdir. Ermenistan işgal altındaki Azerî topraklarından çekilmediği sürece Türkiye bu konuda olumlu bir tavır içerisinde olamaz. Azerbaycan meclisinde söylediğim sözlerimin arkasındayım” derken, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan, “Yukarı Karabağ ve işgal edilmiş Azerî topraklarıyla ilgili meseleler çözülmeden, TBMM’nin bu protokolleri onaylaması beklenmemeli” diyor. Türkiye tarafı, bu tür beyanlarda bulunurken Ermenistan yetkililerinden bu konuda her- hangi bir “açılım” gelmiyor. Sarkisyan, Erdoğan’ın öncelikle Yukarı Karabağ sorununun çözülmesi gerektiği açıklamasıyla ilgili olarak, bu açıklamaları basının çarpıtmasından çok Erdoğan’ın gerçek sözleri olması durumunda bunu son derece “ilginç” karşıladığını saklamıyor. “Eğer Türkiye gerçekten bu protokolleri onaylamayacaksa, o zaman önceki gün bunları neden imzaladık? Bizim bu konuda gerekli iradeyi gösteremeyip geri adım atmamız mı beklendi?” diye sormaktan geri kalmıyor. Önümüzdeki hafta (21 Ekim) Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bu konuda Meclis’e bilgi verecek. Bu bilgilendirmede konu mutlaka gündeme gelecek ve cevabı beklenecektir. Bunun karşılığında Ermenistan parlamentosunda bu protokolün ne zaman görüşüleceği belli bile değil. TBMM’de bu protokolün geçmesi söz konusu olursa, Ermeni meclisinden protokolün onaylanması beklenmeden sınır kapısı açılacak mı? Sınır kapısı açıldıktan sonra Ermeni Parlamentosu protokolü kabul etmezse durum ne olacak, sınır kapısı tekrar mı kapatılacak? Daha bunun gibi birçok soru kafaları karıştırırken imzalanan protokolün akıbeti de aslında belli değil. Çünkü birçok belirsizlik var.
PEKİ NEDİR DAĞLIK KARABAĞ SORUNU? Dönemin Ermenistan Savunma Bakanı şimdiki Cumhurbaşkanı Sarkisyan, 18 Mayıs 2001 tarihinde “İşgâl ettiğimiz topraklar var. Bunda utanılacak bir şey yok. Güvenliğimiz gereği bu toprakları işgâl ettik. Biz bunu 1992 yılı ve öncesinde de söylüyorduk, şimdi de söylüyoruz. Belki üslûbum diplomatik değil ama gerçek bu” demişti. 1991 yılında Sovyetler Birliğinden bağımsızlığını ilân eden Azerbaycan ve Ermenistan arasında Karabağ sorunu çıkmış. Aralarında çıkan savaş sonrasında onbinlerce kişi öldürülmüş, yüzbinlerce Azerî bu topraklardan sürülmüştü. Ermeniler, Dağlık Karabağ’daki Ermeni nüfusunun Azerî nüfusa oranla daha fazla olduğunu, dolayısıyla Karabağ`ın Ermeni toprağı olarak tanınması gerektiğini iddia ederek Karabağ’ı işgal etmiş, 1992’de Karabağ’da bulunan Hocalı’da 613 sivil Azerî’yi işkenceyle katletmişti. Daha sonra da Karabağ etrafındaki Azerî bölgeleri işgal etmişti. 1994’te Karabağ ve etrafındaki beş bölgenin (Azerbaycan’ın yüzde 20’si) Ermenistan güçleri tarafından işgali ile tamamlamıştı. Azerbaycan ve Ermenistan, Rusya’nın arabuluculuğu ile ateşkes ilân etmişti. Yani 17 senedir ateşkes olmasına rağmen anlaşmazlık devam ediyor. BM Genel Kulunu’nun 14 Mart 2008`de aldığı kararda, Ermenistan’ın Karabağ’dan çekilmesi ve evlerinden sürülen Azerilerin tazminatlarının ödenerek yeniden topraklarına dönmesi maddelerini içermesine rağmen, bu konuda iki ülke arasındaki görüşmeler sonuçsuz kalıyor. Bütün bu sorular ortada dururken, Ermenistan işgal ettiği topraklardan çekilmeyi ima dahi etmezken, imzalanan protokol neyi sağlayacak? Nafile bir imza mıydı? Yoksa “tarihî” olarak söylenen bu protokol bir iyi niyet temennisi olarak mı kalacak? Şüphesiz ki, Türkiye komşularıyla problemsiz olmalı. Bölgede barışın gelmesi için çaba sarf etmeli. Komşular arasındaki husumetler kalkmalı. Ancak biriyle problemi yok edeceğiz diye başka problemler de meydana getirilmemeli. Adımlar dikkatli atılmalı. 16.10.2009 E-Posta: [email protected] |