Faruk ÇAKIR |
|
Gazeteciden korkulur... |
Medya, birkaç gündür ‘gündem’i tartışmak yerine kendi yaptıklarını tartışıyor. Bazı magazin muhabirlerinin haber alma bahanesiyle ‘ünlü’ kişileri ‘taciz’ etmesi medyadan da destek bulmadı. Bu ‘kavga’ların en dikkat çekeni geçen gün İstanbul’da yaşandı. Dizilerde görev alan bir ‘ünlü’ ile magazin muhabirlerinin kavgasına polis de karıştı ve sarhoş olan ‘ünlü’ye neticede kelepçe bile takıldı. Konu ile ilgili olarak görüşlerini açıklayan gerek san'atçılar ve gerekse ‘uzman’lar; netice olarak magazin muhabirlerini suçluyorlar. Geçmiş dönemde medya mağduru olan bazı san'atçılar, “İşini yap ama provoke edici saçma sapan soru sorma” demiş. Başka bir mağdur da, “Bu ciddî bir sorun. Uzun uzun konuşulması gereken bir konu” şeklinde görüş beyan etmiş. (Vatan, 10 Ekim 2009) Mesleğin içinde olan birisi olarak zaman zaman ‘gazeteci’lerden biz de ürküyoruz. Şahit olduğumuz haberlerden, takip ettiğimiz basın toplantılarından tamamen başka ‘haber’ler çıkaran medya mensupları aslında mesleği de karalamış oluyorlar. Aslında bu durumdan gazeteci meslek kuruluşları da şikâyetçi, ama “Kol kırılır yen içinde kalır” anlayışı problemin çözümüne mâni oluyor. Bazı vesilelerle aktarmış olduğumuz bir hatıramızı bu vesile ile bir daha hatırlatmak icap etti: Bir gün, bir toplantıda kamuoyunun yakînen tanıdığı bir isimle yan yana oturuyorduk. İlerleyen dakikalarda tanıştık. Ben de kendimi tanıtırken ‘gazeteci’ olduğumu söyledim. Bunun üzerine muhatabım yarı şaka yarı ciddî, “Ben gazetecilerden korkarım!” dedi. “Ben de insafsız gazetecilerden çok korkarım!” deyince normalde bu cevabı beklemeyen muhatabım hem güldü, hem de memnuniyetini dile getirdi. Sonra da ‘gazeteci’lerden neler çektiğini kısaca anlattı. Hadisenin özünde ‘insaflı’ olup olmamak var. Haber uğruna değer tanımayan bir anlayıştan kim korkmaz ki! Dolayısı ile başta san'atçılar olmak üzere ‘gazeteciler’den şikâyetçi olanlar haksız sayılmaz. Hakikaten bu konu derinlemesine konuşulması ve tartışılması gereken bir problem. Son tartışmalar belki de bu meselenin masaya yatırılmasına sebep olur. Bu konu ciddî mânâda ele alınmayıp problem inkâr edilirse hem gazeteciler hem de gazeteler kaybeden tarafta yer almış olur. Tabiî ki gazete ve televizyonları kullanarak ‘ünlü’ olanların, belli bir zaman sonra ‘gazeteci düşmanı’ olması da ayrı bir ibret tablosu. Gazeteci ile haber kaynağı arasında denge kurulamayınca önce ‘dost’ olanlar sonra ‘düşman’ hâline geliyor. Hadiseye bu pencereden bakınca ‘ünlü’ olanların da ‘temiz kaşık’ olmadığı anlaşılır. Hele hele, geçmişte haber bahanesiyle insanlara eziyet eden, ‘acı var mı acı!’ diye sorarak meşhur olan bazı gazetecilerin bugün ‘magazin muhabirlerini’ kabahatli görmesi de ibretlik... Keşke bu hadiselerden ibret alınmış olsa. Netice olarak hangi meslek olursa olsun ‘insafsız’ olanlardan korkulur; ama en çok da ‘insafsız gazeteci’den korkulur. “Ben gazeteciden korkmam” diyen var mı? 12.10.2009 E-Posta: [email protected] |