H. İbrahim CAN |
|
Protokollerin imzalanması çözüm mü? |
Cumartesi günü Türkiye ve Ermenistan dışişleri bakanları nihayet iki protokolü imzaladı. Eğer bu iki protokol iki ülke parlamentosu tarafından onaylanırsa; diplomatik ilişkiler normale dönecek, Kars Antlaşması dolaylı yoldan tanınmış olacak, 1915 olaylarının araştırılması için bir alt komisyon kurulacak ve en önemlisi Türkiye-Ermenistan sınır kapıları açılacak. İsviçre’de yaşanan üç saatlik kriz, aradaki açık ihtilâflı noktaların ortaya çıkacağı konuşmaların yapılmamasıyla örtülerek imzalar atıldı. Ama bu çözüm, ‘mektepleri kapatarak maarifi idare etmek’ gibi bir yöntem. Zira sorunlar yerinde duruyor. Nalbandyan’ın imza esnasında ve sonrasındaki yüz ifadesi de bunun işaretiydi. Aslında bu protokollerin iki ülke parlamentosu tarafından onaylanmadan yürürlüğe giremeyecek olması, atılan adımı sembolik bir adım olmaktan öteye götürmüyor. Ermenistan kamuoyunun bu protokollere tepkileri farklı. İsrail’deki Ermenilerden tarihçi Georgette Avagian, 10 Ekimin matem günü ilan edilmesi gerektiğini savunuyor; “Türklere karşı 100 yıldır savaştık; şimdi de aynısını yapmaya devam edeceğiz” diyor. Batı’daki diaspora bu konuda farklı tepkiler veriyor. Bir kısmı ortak bildiri ile desteklerken, bir kısmı da Sarkisyan’ı ülkeye ihanetle suçluyor ve hatta Ermenistan’ı finanse etmeyi durduracaklarını söylüyor. Rusya’daki diaspora temsilcileri ise bu protokollerin Ermenistan’a Yukarı Karabağ sorununun çözümü için baskı aracı olarak kullanılacağını ileri sürüyor. Azerbaycan cephesinde durum ne? Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’in protokollerin imzalandığı gün yapılan bir röportajdaki şu sözleri önemli: “Türk-Ermeni ilişkilerinin normalleşmesi ve sınırların açılmasının Yukarı Karabağ sorununun çözümünü teşvik edeceği söyleniyor. Ben bu görüşlere katılmıyorum”. Ancak Aliyev hemen peşinden şunları söylüyor: “Türk-Ermeni sınırlarının kapatılmasının tek ve ana nedeni, Azerbaycan’ın Yukarı Karabağ bölgesinin işgal edilmesiydi. Doğal olarak sınırlar ancak bu nedenin ortadan kalkmasıyla açılabilir. Türk liderleri de bu görüşte olduğunu defalarca söyledi… Türkiye Cumhurbaşkanı bunu söyledi, Başbakan ve Parlamento başkanı ve aynı zamanda dışişleri bakanı bunu söyledi ve biz onlara inanıyoruz”. Görüldüğü üzere; aslında protokol çözümün kapısını gösteriyor. Ancak bu kapının açılması için en temel engel olarak Yukarı Karabağ sorunu ortada duruyor. Protokollerde bu husus açıkça yer almıyor. Umulan Rusya ve Amerika’nın baskısıyla Ermenistan’ın işgal ettiği bölgeden çekilmesinin sağlanması. Türkiye’nin bu gelinen noktada yapması gereken tek şey beklemek. Yani Ermenistan ile Azerbaycan’ın bir uzlaşmaya varmasını beklemek. Bu aşamada protokolleri imzalamanın ülkemize kaybettirdiği bir husus olduğunu düşünmüyoruz. Ancak sorunların aşılmasında çok büyük bir adım olduğu kanaatinde de değiliz. Yalnızca diasporanın tepkilerine bakarak da olumlu bir sonuca varmak imkansız. Umarız Türkiye, Azerbaycan’a rağmen sınır açmaya zorlanmaz. Bekleyip göreceğiz. 12.10.2009 E-Posta: [email protected] |