H. İbrahim CAN |
|
Guantanamo’da İslâm’ı bulan Amerikalı asker! |
Anne ve babası yedi yaşındayken terk etmişti onu. Eski hippilerden olan büyükbabası yetiştirdi. 19 yaşına geldiğinde tam bir alkolik, ateist ve her tarafı dövmelerle dolu bir Amerikan gencine dönüşmüştü. O yaşa kadar yaşadığı yoksulluk için orduya katıldı. Kısa bir eğitimden sonra onu Guantanamo kampı muhafızlığına gönderdiler. Öncesinde iki haftalık eğitim kursu çerçevesinde yıkılan Dünya Ticaret Merkezi binalarının yerine (Ground Zero) götürüldü ve Amerika’nın uğradığı terör saldırısının şiddeti beyinlerine işlendi. Guantanamo’da tutulanların ise teröristlerin en kötüsü olduğu, Usame bin Ladin’in şoförleri, aşçıları oldukları söylendi. Güya bu mahkûmlar ilk fırsatta gözlerini kırpmadan onları öldürebilirdi. Adı Terry Holdbrooks. Ya da şimdiki Adıyla Mustafa Abdullah. Guantanamo’daki insanlık ayıbı toplama kampına muhafız olarak gönderilip, İslâm’ı keşfeden Amerikalı askerdi o. Hikâyesi Batıda hayli ilgi gördü. Bize göre de bu insanlık dışı şartlarda, düşmanı olduğuna inandırılan insanlardan İslâm’ı öğrenerek hidayete ermesi yönüyle ilgi çekici. İşte hikâyesinin geri kalan kısmı: Guantanamo’ya vardığı ilk günden itibaren gördükleri kursta öğretilenlere uymadı. “İlk gördüğüm şey 16 yaşındaki, ömründe hiç okyanus görmemiş, dünyanın yuvarlak olduğunu bile bilmeyen bir çocuktu. Oturup düşündüm, bu çocuk terör ve savaş hakkında ne bilebilir ki?” Orada hücreler arasında dolaşarak mahkûmların birbirine herhangi bir şey göndermesini engelleme, onları sorguya götürüp getirme ve temizlik görevi verdiler Terry’ye. Mahkûmlara acıyordu; gördükleri işkenceden çok rahatsız oluyordu. Bu yüzden onlara diğer muhafızlardan çok daha yumuşak davranıyor, onlarla sohbet ediyordu. “İyi muhafız” adını takmıştı ona mahkûmlar. Bundan kendi arkadaşları hoşlanmadı. Onu dışladıkları gibi sık sık kavgalar da etmeye başladılar. O da alkol, spor ve müstehcenlikle vakit geçiren arkadaşlarından uzaklaştı. İslâm’ı merak etmeye başladı. “Guantanamo’ya gelene kadar İslâm’a dair hiçbir şey bilmiyordum” diyordu. Mahkûmlarla sohbet edebilmek için internetten İslâm’ı araştırmaya başladı. Sürekli okudu, sohbet odalarına katıldı. Sonra mahkûmlarla sohbet etmeye başladı. Fas doğumlu 18 yıldır İngiltere’de yaşayan Ahmed Erraşidî ile karşılaştı. Saatlerce konuşmaya başladılar. Bazen bütün gece İslâm, kitaplar, felsefe hakkında konuşuyorlardı. Aradan altı ay geçti. 29 Aralık 2003 gecesi Erraşidî’nin önünde Kelime-i Şahadet getirerek İslâm’la şereflendi. Düşman olarak görmesi istenenlerin dinine geçmişti. İçkiyi bıraktı. Gizlice namazlarını kılmaya başladı. Sıradan bir askerdi. Askerî Şûrâ kararı gerekmiyordu bu aykırı askeri ordudan atmak için. “Genel kişilik bozukluğu” teşhisi ile attılar. Üç yıllık bir bocalama dönemi yaşadı. Eski hayatına dönmekle, yeni hayatında ilerlemek arasında gitti geldi. Sonunda iman galip geldi kalbinde. Şimdi Guantanamo’da yaşadıkları ve şahit olduklarını anlatıyor dünyanın değişik ülkelerinde. Ve Cenâb-ı Hakk’ın ona en zor şartlarda ihsan ettiği imanın güzelliği ile çocukluğunda ve Guantanamo’da yaşadığı acıları silmeye çalışıyor. Bir çok insana hidayet konusunda ilham kaynağı olmaya da devam ediyor. Ne mutlu ona! 08.10.2009 E-Posta: [email protected] |