Faruk ÇAKIR |
|
Komşu komşunun ‘gül’üne muhtaç |
Bazı komşularımızla aramız düzelirken, bazılarıyla da bozulma ihtimali ortaya çıktı. Bilhassa Ermenistan konusunda atılan adımlar, “can” Azerbaycan’ı üzmüşe benziyor. Haberlere bakılırsa Azerbaycan yöneticileri ‘tepki’ gösterirken biraz fazla heyecanlanmış gibi. Tabiî bu tepkilerin geçici olması her iki ülkenin de menfaatine. Herkesin bildiği gibi Azerbaycan’la sadece ‘din’ birliğimiz yok. Bunun yanında çok önemli olan ‘dil’ birliği de bizi birbirimize bağlamış. Azerbaycan kamuoyunun, Ermenistan konusunda hassasiyeti de zaten bilinen bir durum. Geçmişte Azerbaycan’a gitme imkânı bulduk ve bu hassasiyeti yakından görme imkânı bulduk. Hassayiseti anlamak için kimsenin aklına geçmişte yaşanan Türkiye-Yunanistan arasındaki ‘gerginlik’ gelmesin. Azerbaycan ile Ermeninstan arasındaki gerginliği başka ülkeler arasındaki gerginlikle izah etmek neredeyse imkânsız. Tahminlerin üzerinde bir hassasiyet ve soğukluk yaşandığı malûm. Türkiye, bir komşusuyla ilişkilerini düzeltirken bir başka komşusunu küstürme lüksüne sahip değil. İdeal olan bütün komşularla ve hatta komşu olmayan ülkelerle de ilişkileri geliştirmek olmalı. Belki yapılmak istenen de bu, ama Azerbaycan’ın ‘bayrak indirme’ye varan tepkisi de dikkate alındığında bir problemin olduğu akla geliyor. Azerbaycan, bu güne kadar Türkiye’ye ‘ucuz’ fiyatla gaz sattığını hatırlatıp ‘zam’ sinyali vermiş. “İki devlet, tek millet” olmakla övünenler arasında böyle ‘maddî’ krizlerin çıkmaması gerekirdi. Hele hele ilişkileri ‘ucuz gaz, pahalı gaz’ tartışmasına indirgemek ‘kardeş ülke’ler için uygun olmayan bir durum. “Öfke ile kalkan zararla oturur” tesbiti doğru bir tesbit olduğuna göre, hadiseleri akl-ı selim ile değerlendirmek gerekir. Bunu yaparken de medyanın ve ‘arabozucu’ diğer sebeplerin tahrikine kapılmamak gerek. Yarını ve yarınları düşünerek, bu krizin geçici olmasını temin etmek gerek. Azerbaycan ile Türkiye arasında geçmiş yıllarda da bazı tartışmalar yaşanmış, işin içine ‘darbe yapma/ yapana destek olma’ ithamları da yapılmıştır. Dolayısıy-la bu krizin de suhuletle çözülmesini temenni edelim. Türkiye’de olduğu gibi Azerbaycan’da da bu ‘yara’yı kaşıyan, krizin derinleşmesini isteyen ekipler ‘Ergenekon’ uzantıları olabilir. İşin içine bir de Rusya faktörü girdiğinde hadise daha da karmaşık hale gelebilir. Bu bakımdan ‘yara’ derinleşmeden ‘ifsat şebekeleri’ne fırsat vermeden ilişkilerin düzeltilmesi icap eder. 1990 sonrası büyük ölçüde dış politikamızın gündemini meşgul eden “Türkî Cumhuriyetler” konusunda son yıllarda sıkıntılar yaşanıyor. Bu ülkelerle başlatılan bazı projeler hedefine ulaşamadı. Meselâ, üniversite eğitimi için bu ülkelerden çok sayıda öğrenci Türkiye’ye geldi. Sonra çeşitli sebeplerle bu ‘açılım’ devam edemedi. Kısmen devam etse de başlangıçtaki hedefler tutturulamadı. Azerbaycan’la aramızda meydana gelen bu krizi bir an önce sona erdirmek ve başka komşu ülkelerle de benzer krizlerin yaşanmaması için dikkatli ve tedbirli adımlarla yürümeliyiz vesselâm. 20.10.2009 E-Posta: [email protected] |