Raşit YÜCEL |
|
Açılımın yeni yüzü ve Said Nursî |
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri son yüzyılın en önemli şahsiyetidir. Son üç padişah ile muhatap olmuştur. İmparatorluğun bekası için çok önemli görüşler serdetmiştir. O, bu ülkeyi canından ve her şeyden çok sevmiştir. Maruz kaldığı sıkıntı ve acımasız baskılara rağmen bu ülkeyi terk etmeyi hiç düşünmemiştir. “Ben Mekke’de dahi olsam buraya gelmek lâzımdı. Binler hastalık ve musîbetlere muhatap olsam da…” diyordu. O, gündemden hiç düşmedi. Onu çok seven ve muhabbet eden merhum Adnan Menderes’in, sayısız şekilde onunla ilgili sitayişkâr ifadeleri vardır. Demirel’in de bu meyanda beyânâtları olmuştur. 1977 yılında Aydınlar Ocağı’nda vermiş olduğu bir konferasta “...ve nihayet Che Guevara’nın ‘Bir şehir nasıl tahrip edilir?’, ‘Bomba nasıl yapılır?’, ‘Adam nasıl kaçırılır?’ kitaplarının satıldığı ve satılmasına da mani olunmadığı bir Türkiye’de, Komünizm yasak olduğu halde onun temel kitabı olan Karl Marks’ın Manifestosu’nun satılmasının, okunmasının yasak olmadığına dair kararların mevcut olduğu bir Türkiye’de, Risâle-i Nur okunmasını suç saymayı anlamak mümkün değildir” diyordu. Millî şef İsmet İnönü, seçimi kaybettiği zaman “Beni Nurcular yıktı” demişti. Keza Alparslan Türkeş de bir seçim yenilgisini “Nurculara” izafe etmişti. 1977 seçimlerinde 48 milletvekilinin 24’e inmesini yine Nurculara dayandırmıştı. 1990’daki Kocatepe Mevlidi ile ilgili bir basın toplantısında Demirel “Bediüzzaman bu ülkenin en büyük âlimidir. Ona âlim demeyenin alnını karışlarım” demişti. Said Nursî ve Risâle-i Nurlar bu ülkenin yüz akıdır. “Size katiyen ve çok emârelerle ve katî kanaatimle beyan ediyorum ki, gelecek yakın bir zamanda, bu vatan, bu millet ve bu memleketteki hükûmet, âlem-i İslâma ve dünyaya karşı gayet şiddetle Risâle-i Nur gibi eserlere muhtaç olacak; mevcudiyetini, haysiyetini, şerefini, mefâhir-i tarihiyesini onun ibrâzıyla gösterecektir.” “Evet, şimalden gelen küfr-ü mutlak cereyanını durduracak, yalnız Risâle-i Nur’dur. Siyaset, diplomatlık, bu vazifeyi göremez. Onun için, vatanperver ve milliyetçi ve siyasetçiler, Nurlara sarılmaya mecburiyet var.” Son AKP Kongresinde en fazla alkışı Said Nursî’nin alması tesadüfi değildir. Bu millet ve bu topraklar onu çok sevmiştir. Milyonlarca insanın imanının kurtulmasına vesile olmuştur. Bu ülke ve insanının Risâlelere ekmek ve su derecesinde ihtiyacı vardır. Risâle-i Nur’un hizmeti siyasî değildir. Ama mutlaka siyasî istikameti de belirten bilgilerle donatılmıştır. Zira siyasetin ilmini bilmek, “siyasetçilik” anlamını taşımaz. Şimdi bütün dünya Bediüzzaman’ı ve Risâle-i Nur’u konuşuyor. Bu, çok pahalıya mal olan bir serüvendir. Kaçınılmaz bir gerçektir. Bugün Türkiye’de en çok satılan ve okunan kitap, Risâle-i Nurlardır. Onun okunması zemin yüzünün bir süsüdür. Çünkü, kaynağı Kur’ân’dandır. 19.10.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları |