Süleyman KÖSMENE |
|
Camide konuşulur mu? |
İstanbul-Üsküdar’dan Kadir Bozkurt: “Camide dünya kelâmı konuşulur mu, konuşulmaz mı? Bu konuda hadis var mı?”
Camilerimiz, mabetlerimiz, mescitlerimiz ve ibadet yerlerimiz içimizi sonsuzluk diyarına özgü saadet ve heyecanla dolduran birer Allah evidirler. Gerçek şu ki, bizim kalbimiz de Allah evidir; içinde Allah sevilir, Allah’tan korkulur, Allah zikredilir, tefekkür edilir. Kalbimiz Allah’a dönüktür, Allah’ın nazarı her an kalbimizdedir. Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle, kalbimiz âyine-i Samed’dir ve Allah’a mahsustur.1 O halde biz boş konuşmaktan cami dışında da hayâ etmeliyiz. Camilerin toplumun ibadet hukuku cihetini düşündüğümüzde, oraya giren herkesin kulluk duygularına saygı duymalı ve başkalarını rahatsız etmeme nezaketini de gösterebilmeliyiz. Camilerde lüzumsuz olmamak kaydıyla gerektiği zaman konuşulabilir. Toplum için ve din için önemli görülen her mesele her yerde olduğu gibi, eğer lüzum hissedilmişse camilerde de görüşülebilir. Ashab-ı Kirâm (ra) döneminde devlet işlerinin, ordu ve savaş yönetiminin, fakir ve yoksullara yardım meselelerinin, zekâtın ihtiyaç sahiplerine dağıtımı ve Müslüman’ların sair önemli işlerinin konuşulduğu, görüşüldüğü ve insanların problemlerine çözüm bulunduğu yerlerin başında camiler gelirdi. Devlet başkanı halkına camide hitap eder, halkının istek ve ihtiyaçlarını camide dinlerdi. Halk günü camide yapılırdı. Fakat sonraları nüfusun artması, camilerin ve sâir binaların çoğalması, güçler ayırımı prensibiyle binaların da belirli iş alanlarına tahsis edilmesi neticesini doğurdu ve camiler yalnız ibadet ihtiyacına tahsis edildi; sair toplum işleri için örfen başka yerler seçildi. Camilerde işin gereği olmak ve boş lâkırdı olmamak kaydıyla konuşulur; fakat boş lâkırdı yapılmaz, faydasız kelâm edilmez, ibadet edenleri rahatsız edecek ölçüde yüksek sesle konuşulmaz, kahkaha ile gülünmez. Peygamber Efendimiz (asm) camilerimizi içinde ruhen huzur bulacağımız “evlerimiz” olarak algılamamızı tavsiye buyurur. Hakem bin Umeyr (ra) bildirmiştir: Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Dünyada misafir gibi olun. Camileri ev edinin. Kalplerinizi inceliğe ve yumuşaklığa alıştırın. Çokça tefekkür edin ve ağlayın. Nefsin kötü arzuları sizi ayrılığa düşürmesin. İçinde oturmayacağınız binalar yapıyorsunuz. Yiyemeyeceğiniz şeyler topluyorsunuz. Ulaşamayacağınız emeller besliyorsunuz.” 2 Hz. Enes (ra) bildirir: Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurdu: “Camide boş lâkırdı ile gülmek kabirde karanlığa sebeptir.”3 Peygamber Efendimiz (asm) gülmeyi de nezih ve edepli olanı ve kaba ve saygısız olanı şeklinde ikiye ayırır. Hasan-ı Basrî (ra) bildirmiştir: Allah Resulü (asm) buyurdu ki: “İki çeşit gülme vardır: Bir gülme vardır ki, Allah onu sever. Bir gülme vardır ki, Allah ona gazap eder. Allah’ın razı olduğu gülme şudur: Kişi, görmeyi arzuladığı din kardeşiyle birden karşılaşır, sevinir, güler; gülüşünden sevgi akar. Allah’ın gazap ettiği gülme ise, kişi başkasını inciten, cefa veren, sıkıntı doğuran, kaba ve batıl bir sözü sırf gülmek ve güldürmek için ortaya atar; alaycı biçimde güler ve güldürür. Böyle alaycılar Cehennem uçurumundan yetmiş sene aşağı yuvarlanırlar.” 4 Bu ölümsüz ve ezelî ölçüler cami içinde de, cami dışında da bizi bir mü’min olarak süsleyen, güzelleştiren, nezaket veren, saygınlık kazandıran ve Allah’ın râzı olduğu ölçülerdir. Hiç şüphesiz, halkın ibadet için yoğunlaştığı camiler içinde daha öncelikli olarak yaşanması gerekir. Camilerde boş lâkırdı yapmamak mü’minin güzelliğindendir.
Dipnotlar:
1- Sözler: 584. 2- Câmiü’s-Sağîr, 3/3056. 3- Câmiü’s-Sağîr, 2/2555. 4- Câmiü’s-Sağîr, 2/2556. 08.11.2009 E-Posta: [email protected] |