H. İbrahim CAN |
|
Avrupa Birliği’nin başkanı kim olacak? |
Çek Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesinin Lizbon Anlaşmasını anayasaya uygun bulan kararıyla, Avrupa Birliği anayasal yapısına kavuştu. AB Anayasasının Fransa ve Hollandalı seçmenler tarafından 2005 yılında reddedilmesiyle, panikleyen AB ülkeleri, Lizbon Anlaşmasının 1 Aralıkta yürürlüğe girmesiyle sağlam bir yapıya kavuşacak. Bundan böyle Avrupa’nın iki buçuk yılda bir seçilecek başkanı ve başkan yardımcısı olarak da görev yapacak bir dışişleri ve güvenlik koordinatörü olacak. Böylece Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger artık “Avrupa Birliğinin arayacak bir telefon numarası yok” diye şikâyet etme imkânı kalmayacak. Artık kırmızı hattan arayacakları bir başkanı olacak. Başkanı AB Konseyi seçecek. Lizbon Anlaşması aslında müstakil bir uluslar arası hukuk belgesi değil. Mevcut anlaşmalara ilaveler içeriyor. Yasama organlarının da yapısı ve yetkileri netleşiyor. AB Konseyi, Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu artık yetkilerini tam bilecek. Birçok karar için artık oybirliği yerine nitelikli oy çokluğu aranacak. Bakanlar Konseyinde 27 üyeden 15’inin oyu yetecek. Bu anlaşmanın yoksul ülkeleri ilgilendiren yönü ise ilk kez insanî yardımlara yasal temel oluşturması. Yoksulluğun azaltılması ve ortadan kaldırılması Birliğin kalkınma işbirliği politikasının ana hedefi kabul edildi. Anlaşmayla getirilmeyen kurumlardan birisi AB ordusu... Ordu yine devletlerin yönetiminde olacak. Hatta AB Konseyinde karar alınsa dahi, istemeyen ülke Bosna’daki savaş gibi acil durumlara müdahale edilmesine karşı çıkabilecek ve katkılar tamamen gönüllü olacak. Lizbon Anlaşmasının bizi ilgilendiren tarafı Birliğin gelişmesini engelleyici ya da kolaylaştırıcı bir unsur içermemesi. Yani bu Anlaşma ülkemizin üyeliğini kolaylaştırmayacak. Peki gerçekten Lizbon Anlaşması bir Avrupa Süper Devleti doğuracak mı? Birçok ortak anlaşmasına çekince koymuş üyeleri bulunan bir birliğin devlet gibi hareket etmesi mümkün görünmüyor. Çek Cumhuriyeti’nin çekince koyarak Avrupa Birliği Temel Haklar Sözleşmesi’nden muaf kalması, ortak para birimi Avro’nun halen İngiltere’de kabul görmemesi, üye ülkelerin bile birbirlerine karşı bazı sektörleri koruma yolunda tavır sergilemesi, özellikle Doğu Avrupa ülkelerinin Birliğe üyeliği sonrası emeğin serbest dolaşımının pek de serbest bırakılmaması, böyle bir Süper Devletin imkânsızlığını açıkça gösteriyor. Peki Avrupa Birliği’nin ilk başkanı kim olacak? Eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in ağzının suyu aksa da, Irak savaşında Bush’a sorgusuz sualsiz itaati, ülkesini Afganistan’da savaşa sokması, küresel kriz karşısında etkisiz kalması onu pek beğenilmeyen bir aday konumuna getirdi. Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in de adı geçiyorsa da onun da çok fazla seveni yok. En büyük ihtimalin ise Belçika Başbakanı Herman Von Rompuy olduğu söyleniyor. Daha geçen ay Gent şehrindeki fuar açılışında Türkiye’yi “sıkı dost” ilân eden Von Rompuy’un bu göreve seçilmesinin bizim için ne anlama geleceğini ancak seçildikten sonra görebileceğiz. Umarız artık anayasalı Avrupa Birliği, aday ülkeler arasında ayrım yapmayı bırakır da Türkiye hak ettiği üyeliğe kavuşur. 06.11.2009 E-Posta: [email protected] |