Cevher İLHAN |
|
Ve Afganistan’a “ek asker” çarpıtması… |
Rafa kaldırılıp ertelenen “açılım” ile Başbakan’la Genelkurmay Başkanı’nın başbaşa görüşmesinde “yargının kararının beklenilmesi”ne karar verilen hararetli “belge” suçlamaları ve “domuz gribi” gâilesi gürültüsünde güme giden bir diğer konu, Türkiye’nin Afganistan’a ek asker göndermesi… Bilindiği gibi Washington, baştan beri saplanıp çıkmaza girdiği Afganistan’da Türkiye’nin muharip ilâve asker gönderip zora giren işgalci conilere kalkan edilmesini Ankara’dan “talep” ediyor. Bunu çeşitli vesilelerle dayatıyor. Bunun içindir ki, Ramazan’da Ankara’da “AKP iftarı”na katılıp Peygamberimize hakaret eden karikatürleri savunmasından dolayı “özür” dilemeyen NATO’nun yeni Genel Sekreteri Rasmussen, kendisini seçtiren ABD’nin işgali ve çıkarları hesabına iç çatışmayla kaosa sürüklenen Afganistan’a “ek asker” istemişti. Türkiye’nin Afganistan’da “kilit rolü oynadığı”nı övüp, dost ve kardeş bu Müslüman ülkede işgalcilerle işbirliğini önerisini tekrarlamıştı. Aslında Ankara’nın “ek birlik gönderileceği”nin ilk sinyali aylar öncesinden verilmişti. NATO zirvesinde görev süresini dolduran Bush’la yan yana poz verip fotoğraf çektiren Gül, “Afganistan’a ek asker gönderilebileceği”ni telâffuz etmişti. Ardından Dışişleri Bakanı Davutoğlu, “her zaman çok yakın bir dost gördük” dediği Rasmussen’in “ABD adına” yinelediği “isteği”nin yerine getirileceğini kaydetmiş, Başbakan Erdoğan ise son New York seyahatinde ABD’nin “ek asker talebi”nin kabul edildiğini söylemişti. “LOJİSTİK KOMUTA” KILIFINDA İLÂVE ASKERÎ BİRLİK… Peşinden ABD’nin Pakistan ve Afganistan özel temsilcisi Richard Holbrooke ile yaptığı görüşmede, “ABD’nin bir asker talebi olmadı” diyen Davutoğlu’nun, “Türkiye’nin ISAF komutanlığını üstlendiğinde asker sayısı tabii olarak artacak” demesi, Türkiye’nin Afganistan’da ABD’ye büyük katkı yaptığını ve “en ciddî bir işbirliği içinde olduğunu” belirtmesi, bunun açık itirafıydı. Nihâyetinde Başbakan, önce partisinin MKYK toplantısında, ABD’nin talebinin “olumlu” karşılandığını ve Genelkurmay’a bu konuda tâlimat verildiğini açıkladı; ardından Pakistan ziyaretinde “Şu an itibarıyla Afganistan’da 1700-1800 civarında Türk askeri var” diye resmen ikrar etti… Neticede Ankara’nın, Afganistan’daki 795 Türk askerine ilâveten Rasmussen’in 805 asker ilâvesiyle bu ülkedeki Mehmetçiğin sayısının 1600’e çıkarılması önerisini fazlasıyla kabul ettiği, Başbakan’ın ifâdesiyle asker sayısını 1700-1800’e çıkarıldığı anlaşılmakta. Halka “ek asker gönderilmeyecek” teminatını veren hükûmet’in Obama ve Rasmussen’e verdiği “ek asker teminatı” yerine getirdiği görülmekte… Gelinen noktada AKP hükûmeti, bir kamuoyuna “ek asker yok” derken, diğer yandan el altından sessiz sedâsız bin civarında askerden oluşan yeni birlik göndermeyi, bu karmaşada 1 Kasım devralınan Kabil’deki bölge komutanlığının üstlenmesi perdesinde “bir barış ve lojistik güç desteği”yle izâhı, bir siyasî taktik olarak karşımıza çıkmakta. “Daha fazla asker göndermek gibi bir plânımız yok” diyen Başbakan’ın meseleyi ABD’nin istediği ek askerî birliği gönderdikten sonra, “Asker gönderilmeyecek” sözü, tam bir saptırma ve çarpıtma olmakta... Ve bu çarpıtma, ister istemez şu soruları akla getirmekte: 2007’deki ilk Kabil Bölge Komutanlığı görevini 750 civarında askerle sekiz ay yürüten Türkiye, bir yıl sürecek aynı görev için şimdi neden bin askere daha ihtiyaç duymakta? Hükûmet neden doğrudan Afganistan’a “ek askerî birlik” gönderdiğini gizleyip bunu “lojistik komuta” kılıfına sarmakta? NATO PERDESİNDE ABD’NİN STRATEJİK ÇIKARLARINA HİZMET! Gerçek şu ki ABD’nin hegemonyası, Asya’daki enerji kaynaklarını ve hatlarını elde etmesi hesabına Afganistan’a ek asker göndermekten en yakın “Amerikan müttefikleri” ve “işgal ve savaş ortakları” dahi sakınmakta. Avrupa’daki “Amerikan dostları”nın bile ayak sürümekteler.. Bush hayranı Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy bile, “Fransa tek bir asker daha göndermeyecek’’ diye konuşmakta. Japonya Afganistan’a lojistik desteğini yılbaşından itibaren keseceğini bildirmekte. İslâm Konferansı Teşkilâtı, tarih boyunca Büyük İskender’den bu yana bu ülkeye askerî harekât ve işgalin hiçbir zaman çözüm olmadığı, bütün müdahâlelerin problemleri daha karmaşık hale getirip hüsranla sonuçlandığı uyarısında bulunmakta. Dahası, Amerikalılar bile Afganistan işgali yanlışını sorgulamakta. Irak işgalinde bulunan, daha sonra Afganistan’da Pentagon’un emrinde görevli eski deniz yüzbaşısı sivil-asker karşımı tecrübeye sahip Amerikalı diplomat Mattehew Hoh, Washington’a yazdığı ve Beyaz Saray’ı sarsan istifa mektubunda, “ABD’nin iç savaş ve yolsuzluğa batan Afganistan’daki varlığının stratejik amaçlarının bir anlamı olduğuna inanmıyorum; öngörülen strateji hakkında kuşkularım var” restini çekmekte. “Burada neden savaşıyoruz?” sorusunu sormakta… Buna mukabil, başta İncirlik Üssü olmak üzere havaalanı ve limanlarını Irak’ı işgal eden Amerikan askerlerine ve Irak halkını bombalayan Amerikan savaş uçaklarına açan Türkiye, NATO kapsamında ABD’nin stratejik çıkarlarına hizmete peşkeş çekmekte. Türkiye’yi işgale ortak edip Mehmetçiği belâ ve bataklığın ortasına, cepheye sürmekte… Peki, Bush’un peşinden Obama ve H. Clinton’un yinelediği, Rasmussen’in ilettiği “talepleri” Ankara niçin harfiyen yerine getirmekte? AKP hükûmetinin zoru ne? İşgalle iki milyon insanın katledildiği Irak gibi ABD’nin işgaliyle kaos ve içsavaşla tam bir kâbusa dönüşen Afganistan’a ek asker gönderme gereğini neden duymakta? Doğru tesbit, soruların cevabında… 06.11.2009 E-Posta: [email protected] |