Cevher İLHAN |
|
“Açılım”ın asıl açmazı… |
“AçIlIm” çok ciddî açmazlarla karşı karşıya. Terörün bitmesi ve “anaların gözyaşlarının dinmesi” için başlatılan “açılım”ın açmazlarının başında, DTP Genel Başkanı’nın, “Anahtarın İmralı’da olduğu” kırılması geliyor. Terör örgütünün, “operasyonlar devam ederse kan akmaya devam edeceği” tehdidini aktaran DTP sözcülerinin, “Öcalan’ın ve terör örgütünün muhatap alınması”nı şart koşması, daha baştan “demokratikleşme”yi zehirleyen handikaplardan… Son kongresinde ve en son “sınırdaki şov”da görüldüğü gibi terör örgütünün kontrolünde olduğu açıkça anlaşılan DTP’nin en üst düzeyde, terörün bitmesinde “etkin ve yetkin olmadıkları”nı itiraf etmesi, bunun ifâdesi. Temsilcilerinin, “Muhatap DTP değil, PKK’dır” deyip, “silâhların susması için terör örgütüyle pazarlığı” önermesi, “açılım”ı çıkmaza sürüklemekte… Öcalan’ın avukatları aracılığıyla Ankara’ya ilettiği ve kamuoyuna duyurduğu, “Türkiye’nin bayrakları ayrı, parlamentoları ayrı, sağlıktan eğitime, mâliyeden din işlerine kadar ayrı ayrı yönetilen, “federasyon”un ötesinde tefrikaya giden “yol haritası”nın, DTP’nin Meclis’e sunduğu raporda da esas alınması, bunun bir diğer göstergesi. DTP eşbaşkanlarının meydanlarda, kongrede, İmralı’dan, Kandil’den, PKK’dan aldıkları tâlimatla, ayrılığa ve bölünmeye-parçalanma fitnesine kapı açan ve öteden beri uluslar arası bir ifsad ve tefrika projesi olduğu, sırıtan “talepleri” yerine getirilmediği takdirde “terör sürecek” şantajıyla terörü bir koz olarak kullanması, bunun belgesi…
“TERÖRÜN BİTMESİ”NİN GÜVENCESİ NEDİR? Belli ki DTP’nin irâdesi yok. Maskeli PKK militanları tarafından basılan ve Öcalan’ın posterlerinin gezdirildiği kongresinde bu açıkça görüldü. Ortalıkta gözükenlerin, aslında terör örgütünün kontrolünde oldukları ve terörist başına rağmen bir irâde beyânında bulunamayacakları, son “sınır şov”unda tescillendi… Peki bu durumda, “açılım”ın ana hedefi olan “terörün durması”nda Ankara hangi mahfili muhatap alacak? Terör örgütünü muhatap almasının hangi teminatı olacak? Diyelim İmralı’daki Öcalan ya da Kandil’deki Karayılan “muhatap” alındı; bu terörü sona erdirecek mi? Terör örgütü, “terörden vazgeçtiğini” taahhüd etse bile bunun güvencesi ne olacak? Yarın bu “anlaşmayı” kabul etmeyen beş bini aşkın teröristi barındıran bir örgütten ayrılacak bir kolun terörü devam ettiremeyeceğinin güvencesi nedir? Bu sorular, kimin kontrolünde olduğu bilinmeyen, hep “maşa” olarak kullanılan terör örgütüyle hiçbir “anlaşma” ve “müzâkere”nin olmayacağını göstermekte. Meşrû olmayan mercilerle hiçbir meşrû, kalıcı, netice alıcı işin başarılamayacağını ortaya koymakta… Tam da aralarında Karayılan’ın tâlimatıyla Kandil’den gönderilen sekiz PKK’lının bulunduğu 34 kişilik grubun âlâyı vâlâ ile sınırda kabul edildikleri günde, PKK’nın Hakkâri Çukurca’da askerî üs bölgesine havan topu saldırısını düzenleyip bir askeri yaralaması, terör örgütünün muhatap alınmayacağının en açık işâreti…
KIRILMA VE TENÂKUZLAR… “Açılım”ın bir diğer ciddî açmazı, sınırda bir kahraman gibi büyük bir şamata ile Öcalan’ın posterleri, terörist başını öven sloganlar eşliğinde karşılanan PKK’lıların, “Önderliğin tâlilmatı”yla geldiklerini söylemeleri. Açık açık, “İmralı’dan emir aldık, onun için geldik” demeleri… Dahası, kendilerine sorulmadığı halde savcılara ve sonra bütün medyanın önünde “pişman olmadıkları”nı ve “etkin pişmanlık yasası”ndan yararlanmak istemediklerini dile getirmeleri. Bir nev'î zafer havasında âdeta meydan okumaları… “Pişman değilim” diyenin “pişmanlık yasası”ndan yararlanması mümkün olmadığına göre, hukuk kurallarının çiğnenerek, yargı ihlâl edilerek “barış” nasıl sağlanacak? Hukuk siyaseti değil, siyasetin hukuku teslim aldığı tartışmaları ortasında, “açılım” nasıl başarıya ulaşacak? “Açılım”ın bir diğer garip bir çelişkisi, bir yandan terörist başının posterleri altında bağlılıklarını belirtip örgüte üye olduklarını kamuoyu önünde deklâre eden PKK’lılar “jet yargılama”ya serbest bırakılırken, diğer yandan daha önce örgüte üye oldukları ve sırf Öcalan’ın posterini, PKK’nın bayrağını taşıdıkları için bazı sempatizanların suçlu ceza alıp içeride tutulmaları… Bütün bu kırılma ve tenâkuzlar, “açılım”ı ciddî riske atmakta. Bundandır ki Başbakan, daha önce “sevinç tablosu” diyen Başbakan şimdi “itidal” tavsiye etmekte. “Şov”lara son verilmesini isteyip, “Aksi halde süreçte başa döneriz” ikazını yapmakta… 26.10.2009 E-Posta: [email protected] |