Yeni Asyadan Size |
|
Kırk yıllık arkadaşım |
Bu hafta köşemiz, kırk yıllık okuyucu ve yazarlarımızdan Mehmet Ali Kaya’nın: *** 1971 senesinde ilkokul 5. sınıfı bitirerek Tokat İmam-Hatip Lisesinde ortaokula başladım. İmam-hatip liselerini açan AP hükümeti 12 Mart 1971’de muhtıra verilerek iktidardan uzaklaştırıldı; yerine muhtıracı-ihtilâlci zihniyetlerin eseri olan ve halk desteği olmayan ucube hükümetler geldi, onlar da ilk icraat olarak imam-hatip liselerinin orta kısmını kapattılar. Dolayısıyla imam-hatip lisesine başladım; ama ortaokul müfredatı okuyordum. Kur’ân-ı Kerim ve Arapça gibi imam-hatip lisesi dersleri kaldırılmıştı. Babam “Bu çocuğu imam-hatibe vererek zayi etmeyin” demelerine rağmen “Olsun. Ben Fatiha okuyacak ve namaz kılacak bir evlâdım olsun isterim” diyerek beni imam-hatip lisesine vermişti. Tokat İmam-Hatip Lisesinde Kur’ân-ı Kerim ve din derslerini okuyamadım; ama Yeni Asya ile tanıştım ve onu okumaya başladım. Yeni Asya bana imam-hatip lisesinin vereceğinden fazla “din dersi” verdi; Kur’ân-ı Kerimi ve Peygamberimi sevdirdi. Sonra Yeni Asya okuyan ağabeylerim vasıtasıyla Risale-i Nur’la tanıştım. Bundan sonra Yeni Asya’yı hiç bırakmadım. Böylece Yeni Asya ile kırk yıllık dostluğum ve arkadaşlığım devam etti. Yeni Asya bana her zaman ağabeylik yaptı. Yeni Asya’nın arkadaşlığı ve ağabeyliği 1970'li ve 1980’li yıllarda da devam etti. Bazıları o günün şartlarında Yeni Asya’nın tavrını beğenmeyerek yollarını ayırdılar ve sadakat göstermediler, bizleri de kendileri gibi Yeni Asya’dan koparmaya çalıştılar; ama biz her zaman Yeni Asya’nın dostluğunu şahısların dostluğuna tercih ettik. Şimdi de “iman cihetinde” bütün mü’minlerle, “hizmet” yönüyle bütün “Nur talebeleri” ile dostuz ve hepsi bizim ağabeylerimizdir, kardeşlerimizdir; hürmet ve saygıda asla kusur etmeyiz, duâdan da eksik etmeyiz. Ama Yeni Asya’nın dostluğu bir başkadır. Onun ayrıca “istikamet ve hakkaniyet” yönü vardır ki, bütün dostluklardan daha önemlidir. Yeni Asya bir hizmet kurumudur. Kurum olarak fikir ve istikamet, hizmet ve hakkaniyet noktasında bir yanlışını ben göremedim. Şahsî hissiyat ve kırgınlıklar olabilir, ama bunlar hakkaniyete ve hizmete gölge düşüremez ve düşürmemelidir. Benim Risale-i Nur’dan anladığım hizmet anlayışı budur. Bu cihette Yeni Asya ile dostluğumuza kimse engel olamamıştır. 1980’li yıllar ihtilâl yıllarıydı, 1990’lı yıllar ihtilâflı yıllar oldu. 2000’lerde ise ortak hedefimiz bu yılları atılım ve gelişim dönemi yapmak, bu istikamette Yeni Asya’yı geliştirmek ve kırkıncı yılı vesile kılarak daha ileri hedeflere ulaştırmak olmalı. Zaman ve zemin, şartlar ve maslahatlar, geçmişte olduğu gibi şimdi de ve bundan sonra da önümüze çetin engeller çıkarabilir, ama bunlar var diye ümidimiz, şevkimiz ve gayretimizde bir gerileme olmamalı. Herşeyi gören ve bilen, hikmeti herşeyi kuşatan yüce Allah’ın hikmetinden sual edilmez. Yeni Asya’nın hizmet kervanı da yolda kalmaz ve kalmayacaktır. Himmet ve gayret ehli olan ve bu konuda bizleri geçen yeni nesiller ve çalışanlar gelecek ve bizim yapamadığımızı elbette yapacaklardır. Eksikler ve kusurlar bizim, fazilet ve şeref hizmet edenlerin olacaktır. Olmalıdır da… Biz her zaman Yeni Asya’nın yanında yerimizi alacağız ve bizden sonrakilere maddî ve manevî destek vermeye devam edeceğiz. Arkadaşımızı ve dostumuzu terk edip yarı yolda bırakmak ne dostluğa, ne kardeşliğe ve ne de arkadaşlığa asla yakışmaz. Kırk yıllık dost, düşman olmaz. Kırk yıllık istikamet sapmaz ve bozulmaz. Vefakâr olmak gerek. Aksi takdirde Bediüzzaman’ın “Aziz, sıddık, vefakâr kardeşlerim!” ve “Isparta kahramanlarına arkadaş olamazsınız” hitabındaki hissemizi düşünmeliyiz. 26.10.2009 E-Posta: [email protected] |