Cevher İLHAN |
|
“Açılım” çıkmazları… |
Yeni yasama döneminin başında Meclis’in önünde hükûmetin “açılımları” var. “Sınır ötesi operasyon tezkeresi”ni kabul eden Parlamento, bu hafta “Ermeni açılımı”nı görüşüyor. Önümüzdeki haftalarda ise “demokratik açılım”ı ele alacak… Obama’nın gelişiyle Türkiye’nin gündemine sokuşturulan “Ermeni açılımı”nda da belirsizlik sürüyor. Bursa’daki “Azerbaycan bayrağı yasağı”, buna karşı Azerbaycan’daki Türk şehidliğindeki “bayrakların indirilmesi” krizleri bir yana. “Ermeni açılımı” da çıkmazda. Başbakan’ın Mayıs’ta Azerbaycan Millî Meclisi’nde güvence verip Zürih’te “protokollerin imzalanmasından sonra tekrarladığı ve Azerî Parlamento Heyetine taahhüd ettiği “Karabağ işgali sona ermeden sınırlar açılmayacak” sözü var. Buna mukabil, Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan, en üst düzeyde“Protokollerde Karabağ şartı bulunmuyor, bu ayrı bir konu, gündemde yok” diye kesip atıyor. Peki, bu çelişki nasıl giderilecek? Bir milyon Azerinin kaçkın (göçmen) durumuna düştüğü ve BM, AGİT ve bütün uluslar arası mercilerde Azerbaycan’ın toprağı olduğu deklâre edilen Karabağ işgali sona ermeden, Ermenistan sınır kapısı nasıl açılacak? Sonra, mâhiyeti ve işlevi belirlenmeyen “ortak tarih komisyonu” nasıl kurulacak? Her gün bir yenisi eklenen Ermenilerin “gayr-ı menkul ve tazminat dâvâları” arasında “soykırım konusu” nasıl ele alınacak?
“AÇILIMLAR”IN SORUMLULUĞU Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev, protokollerin imzalanmasıyla Ermenistan’ın daha da uzlaşmaz bir havaya girdiğine dikkat çekiyor. Bu durumda Başbakan’ın sözüne ne olacak? Ankara, Ermenistan’ın Karabağ dışında işgal ettiği beş reyondan (il ve ilçeden) çıkmasını “yeterli” görüp sınırları açarsa, Erivan Karabağ işgalini sona erdirecek mi? Hükûmetin gönderdiği “protokoller”i görüşecek olan TBMM, bunun kararını neye göre verecek? Başbakan’ın “Karabağ teminatı”, sırf Azerleri teskin için mi? Değilse, hükûmet neden Karabağ işgalinin sona erdirilmesinde Erivan’ın olumlu tavrını görmeden “protokoller”i alelacele Meclis’e sevk ediyor? Yoksa hükûmet, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun ikrarıyla “Türkiye’nin stratejik çıkarlarının tam uyuştuğu” ABD’nin “baskısı”yla imzalandığı her halinden belli olan “protokoller”in politik rantını elde ettikten sonra siyasî sorumluluğunu yine Meclis’in üzerine atma taktiği mi gütmekte? İçinden çıkılmaz hale getirdikten sonra, “Meclis’e havale”yle oyalama peşinde mi? Veya yeni bir “1 Mart tezkeresi” oylaması mı tekrarlanacak? Bütün bu istifhamlar ve belirsizlikler ortasında tam bir muammaya dönüşmekte, çıkmaza girmekte… Diğer yandan ismi “Kürt açılımı”ndan “millî birlik projesi”ne değiştirilen ve hergün yeni bir şekle bürünen “açılım”da da hâlâ bir açıklık yok. Aslında Erdoğan’ın, “Açılımın içinde neler olacağı tam belli olmadığı için açıklanmıyor” açıklaması, bizzat Başbakan’ın ağzından “açılım”ın içinin boş ve belli olmadığının açık itirafı. Tespit şu ki bu “açılım” da içinde ne olduğu bilinmeyen bir “kutu”. Üzerinden aylar geçtiği halde, hükûmet hâlâ “kutu”yu açmış değil; içinde ne olduğu bilinmiyor…
DEMOKRATİKLEŞME, “AÇILIM”A KURBAN Bu arada İmralı’daki terörist başı “Öcalan’ın emri”yle olduğu belirtilen “sembolik dönüş”ün DTP tarafından siyasî şova dönüştürülmesi, bu “açılımı” daha da zora sokmakta. “Demokratik açılım”, DTP ve terör örgütünün “yerli işbirlikçileri”nin “talepleri”ne indirgenmekte. Öcalan’ın muhatap alınmasına, “yol haritası”na, “federasyon fitnesi”ne âlet edilmekte; iftirak-ayrılık zemininin hazırlanmasında istimal edilmekte. Ve bu durum daha baştan “dönüş” yolunu dinamitlemekte, “açılım”ı açmaza itmekte, kapamayla karşı karşıya bıraktırmakta… Oysa Meclis’in görüşeceği öncelikli konular, “demokratikleşme”nin birinci şartı olan ve hükûmetin gündeme alıp almama arasında zikzaklar çizdiği “yeni anayasa” ve uyum reformları askıda… Müzâkere sürecinde AB’ye taahhüd edilen ve son “ilerleme raporu”nda dikkat çekilen yargı reformu, siyasetin demokratikleşmesinde fevkalâde önem taşıyan siyasî partiler ve seçim yasaları gibi bir dizi uyum yasası Meclis’ te ele alınacak âcil düzenlemelerin başında bekliyor. Ayrıca Meclis komisyonlarında 190, Genel Kurul’da 82 tasarı duruyor. Bu siyasî kargaşada Ankara’nın gündemi, bizzat Başbakan ve hükûmet sözcülerinin ifâdesiyle muhtevası belli olmayan, nereye varacağı kestirilemeyen süreçte güven vermeyen ve tıkanmayla yüzyüze kalan “açılımlar”a endekslenmiş. Ve demokratik açılım, Başbakan’la ana muhalefet liderlerinin günübirlik “kameralı görüşme” ve “biri bizi gözetliyor” atışmalarına kurban gitmekte... Yazık değil mi? 22.10.2009 E-Posta: [email protected] |