Mehmet KARA |
|
Ankara’da açılım yoğunluğu |
Dün Ankara’da yoğun bir gün yaşandı. Yoğunluğun sebebi demokratik açılım süreciyle ilgiliydi. Bir tarafta Millî Güvenlik Kurulunun toplantısı, diğer tarafta partilerin grup toplantıları vardı. Grup toplantılarının önemi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın CHP Lideri Baykal’a mektupla ilgili vereceği cevap, Baykal’ın ise Cumhurbaşkanı Abdullah’ın Gül’ün “anamuhalefet partisi liderinin de Millî Güvenlik Kurulu (MGK) üyesi olması” teklifine vereceği cevapta gizliydi. Yoğunluğun bir diğer ayağı da, demokratik açılım sürecinin koordinatörü İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın gazete, televizyon ve ajansların Ankara temsilcileri ile Meclis’in Çankaya kapısının karşısında yer alan bir otelde yaptığı kahvaltılı basın toplantısıydı. Atalay, ağırlı olarak önceki gün Habur’dan giren 36 terör örgütü üyesinin Türkiye gelmesiyle ilgili konuştu. Görüntü alınmasının, kameraman ve foto muhabirlerinin salondan çıkmasından ardından sohbet toplantısı başladı. Bir saatlik toplantıda “demokratik açılım” ve “eve dönüş” süreciyle ilgili bilgiler veren Atalay, sürecin iki ayağını “terörsüz bir Türkiye” ve “demokratik standardı yüksek bir Türkiye” olarak ifade etti. Hızlı gelişmeler yaşandığını söyleyen Bakan, olaylar netleşmeden açıklama yapmamaya gayret gösterdiklerinin özellikle altını çizdi. Kamuoyunu bilgisiz bırakmamaya gayret sarf ederken tedbirli davrandıklarını da söyledi. Gelişmelerle ilgili birçok şeyi söylemenin erken, ama “olumlu gelişmeler” olduğunu bildirdi. Demokratik açılımın uygulamalarla görüleceğini, bazı hazırlıklar içinde olduklarını da ifade eden Atalay, sürecin hemen başlayıp bitecek bir şey olmadığını söyledi. Sabırlı olunmasını istedi. Yöntem ve üslûbun öneminin çok büyük olduğunu dile getirdi, şartları mümkün olduğunca olgunlaştırarak adım adım gidildiğini bildirdi. Habur’dan Türkiye'ye gelen grubun, demokratik açılım sürecinin bir safhası, plânın bir parçası olduğunu açıklarken, ilk etapta 150-200 kişilik bir grubun teslim olmasını beklediklerini açıkladı. Gelinen nokta “Hepimizin ortak başarısıdır” diyen Atalay, bu konuda en büyük desteği basından gördüğünü, bu desteğin devam etmesini istedi. Bakan, eve dönüş uygulamasının alt yapısının TCK’nın 221. maddesine göre gerçekleştirildiğini söyledi, bundan sonrasının da yargının meselesi olduğunu dile getirdi. DTP’nin ve vatandaşlarının hassasiyetlerinin gerekli olduğunu söylerken, bir gazetede yer alan kendisinin sürece gece yarısı dahil olduğunun hatırlatılması üzerine, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’le gece yarısı görüşmediğini açıkladı. Yalnız, Türk’ün Silopi’de yaptığı basın toplantısından sonra telefonla konuştuğunu, kendisine sağduyu tavsiye ettiğini, “böyle bir günde böyle bir konuşmayı doğru bulmadığını” da söylediğini aktardı. Süreçte yanlışların olmaması için sorumlu davranılması gerektiğini de ifade eden Bakan, herkesin “özenli” davranmasını istiyor. Eve dönüşün devam etmesini beklediklerini de söyleyen Bakan, dağdaki insanların da gittikleri yolun “çıkmaz yol” olduğunu gördüklerini dile getiriyor. “İyi bir plân içinde sonuca doğru gidiyoruz. Umarım daha iyi haberler duyacağız” derken, sürecin devamına katkı verecek atmosfere ihtiyaç olduğunu da vurguladı. Basının da teşvik edici ve katkı verici yayınlarla sürece yardımcı olmasını isteyen Bakanın basından beklediği bir diğer konu ise, gelenlerle ilgili haberlerde daha titiz davranılması, teyit edilmemiş haberlerin yazılmaması. Tereddüt halinde ise kendilerinden doğru bilgi alınabileceğini bildirdi. Atalay, bu konuşmalarının ardından ard arda gelen sorulara da kısa ve net cevaplar vermeyi tercih etti. Dağdan gelenlerin, "Pişman değiliz. Yasadan yararlanmak istemiyoruz” dediklerinin hatırlatılması üzerine, bunun yargının işi olduğunu, kendi plan ve programlarını yürüttüklerini ifade etti. Bakanın “PKK’nın elebaşı Öcalan’ın talimatıyla bu teslim olmalarının gerçekleştiği” yönündeki haberlerden de rahatsız olduğunu gördük. Türkiye’nin büyük devlet olduğunu söylerken, “Kendi planımız var, adım adım yürüyor” dedi. Sınıra geleceklerin isimlerinin daha önceden bilindiğinin, bu listenin kim tarafından verildiğinin sorulması üzerine İçişleri Bakanı, sınıra gelecek kişilerin listesinin “onları oraya getirenler” tarafından sınıra verildiğini bildirdi. Gelenlerin yanlarında getirdiği ve devletin üst kademesine verecekleri söylenen mektuptan haberi olmadığını, mektubu oradan bir yetkilinin de kendisine iletmediğini, dolayısıyla mektupta yer alan 9 maddelik taleplerini “şu anda bilmediği”ni söyledi. Partisinin grup toplantısından önce başbakanla görüşmek için “sohbet toplantısını” bir saatte bitiren Bakana, ayağa kalkarken, “Bu toplantıyla ilgili soruşturma açılır mı”? şeklindeki soruya Bakan gülümsemekle yetindi. Toplantı sonucunda edindiğimiz intibaya gelince… Bakan açıklamalarında çok dikkatli bir dil kullanıyor, kelimeleri dikkatli seçiyor. Basın mensupları da yanlış anlaşılabilecek “kelime ve ifadeleri” tekrar tekrar sorarak bakana yardımcı oluyor. Yazıyı yazdığımız saatlerde Ankara’daki hareketlilik devam ediyordu… 21.10.2009 E-Posta: [email protected] |