H. İbrahim CAN |
|
PKK’nın inisiyatifi ele geçirme çabaları |
Birkaç PKK militanı ile yirmi-otuz sivilin Türkiye’ye gelerek ‘teslim’ olması, çok farklı yorumlara sebep oldu. Kimine göre bu dağdan inişin başladığının, örgütün çözülmekte olduğunun işareti idi. Kimine göre ise PKK’nın Kürt açılımında inisiyatifi ele alma çabası. Bazı çevrelere göre ise; hükümetin perde arkasında yürüttüğü ısrarlı çabaların sonucunda gelinen zorunlu bir nokta idi. Gerçekten de neden geldi üç beş PKK militanı? Onlara neden çoluğuyla çocuğuyla sivillerin eşlik etmesini istediler? Neden on binlerce insan sınıra toplanarak onları karşıladı? Düzenlenen bu Nevruzvârî törenlerin sebebi ne idi? Bize göre ortada bir inisiyatifi ele alma gayreti var. Öcalan ve örgütü Kürt açılımı girişiminde inisiyatifi ele almak istiyor. Bunu devletten önce yol haritasını açıklayarak yapmak istedi. Engel olundu. 15 Ağustos’ta törenle açıklanacağı ilân edilen yol haritası halen tam olarak açıklanamadı. Şimdi bu sembolik hareketin ardında inisiyatifi ele alma, devleti adım atmaya zorlama niyeti yatıyor gibi görünüyor. Öbür taraftan devletimizin kurumları demokratik açılımı bir ‘süreç’ şeklinde götürmek, tarafların ve kamuoyunun görüşlerini alarak, kamuoyunu hazırlayarak adımlar atmak istiyor. Bu ihtiyatlı ilerlemenin ardında yasal-yaşadışı çevrelerden gelecek provokasyonlar ve taş koymaları önleme amacı yatıyor. Ancak toplumsal olayların gelişimi ‘inşa edilmiş’ süreçler şeklinde gerçekleşmez. Toplum sabırlı olmadığı gibi, hızlı değişimlerin heyecanına da kolay kapılır. Bu yüzden adını ‘demokratik açılım’ koyarak, ‘önemli gelişmeler olacak’ açıklamaları yaparak, davulla zurnayla başlatılan bir toplumsal çalışmayı başından sonuna kadar kontrol altında yürütmek çok güçtür. Hele de bu süreci baltalamakta yararı olan çevreler pek çok iken. Bizce sürecin kontrolden çıkmasını önlemenin yolu; hükümetin bu açılımın takvimini, kilometre taşlarını, varılması amaçlanan hedeflerini bir an önce somut bir şekilde ortaya koymasıdır. Diyeceksiniz ki; bütün halkı ilgilendiren bir sorunu halkı dışarıda tutarak yukarıdan aşağıya doğru çözmek mümkün mü? Böyle baktığınızda elbette mümkün değil. Ancak buradaki soru yanlıştır. Zira Kürt sorunu aslında elli yılı aşan bir sürecin sonunda artık tarafların sürdüremeyeceği bir noktaya, uluslar arası çatışma çözümü teorisindeki adıyla “olgunlaşma noktası”na ulaşmıştır. Böyle bir durumda hükümetin ya da gücü elinde bulunduranların kamuoyunun ruh halini iyi okuması ve buna uygun reçeteleri sür'atle uygulamaya koyması gerekir. Elbette muhalefetin de sürece katılımı yararlı olacaktır. Ancak demokrasi tarihimize bakıldığında iktidarla muhalefetin birlikte hareket etme geleneği olmadığı görülecektir. Maalesef demokratik yapımız o olgunluk düzeyine ulaşamadı. Bu yüzden hükümetin bu siyasî mutabakat olmaksızın yoluna devam etmesi zorunluluktur. Atılacak adımları da bir an önce somutlaştırıp atmaya başlaması gerekir. Aksi halde teslim olan PKK’lılar örneğinde görüldüğü gibi—bizce içlerinde sorunu çözmek istemeyen bir çok kişi bulunan—terör örgütünün inisiyatifi ele alma, istediği gibi yönlendirme çabalarını kontrol altına almakta zorluk çekebiliriz. Milletimizin huzuru ve ülkemizin istikrarı için son derece önemsediğimiz bu açılım, sorunu kemikleştirme komplolarına kurban gidebilir. Kısacası; Kürt açılımının iyi niyetli gibi görünen, provokasyona müsait, hedefleri karanlık hareketlerle baltalanmaması için hükümetin elini çabuk tutmasına ihtiyaç vardır. Aksi halde ipin ucunun ‘namerdin’ eline geçmesi tehlikesi vardır. 21.10.2009 E-Posta: [email protected] |