H. İbrahim CAN |
|
AB İlerleme Raporu: İlerlemeye devam edin |
Avrupa Birliği Komisyonunun 2009 yılı Türkiye İlerleme Raporu dün açıklandı. Rapor genel olarak olumlu. Demokratik açılım, Ermenistan’la ilişkilerin iyileştirilmesi, hükümetin gerçekleştirdiği reformlar rapordaki olumlu başlıkları oluşturuyor. TRT Şeş’in yayına girmesi, askerî mahkemelerin yeniden yapılandırılması çabaları, Ceza Kanunu değişikliği sayılan olumlu adımlar arasında. Raporda demokratik açılımın içinin doldurulması ve toplumsal mutabakat sağlanmasının önemine dikkat çekiliyor. Ancak muhalefetin bu kadar kesin bir tavırla karşı çıktığı, Kürt ve Türk kökenli vatandaşlarımızın yaralarının bu kadar taze olduğu bir konuda, toplumsal mutabakatın sağlanması, söylendiği kadar kolay bir husus değil. Raporda Ergenekon davasının Türk demokrasisi ve sivil-askerî makamlar arasındaki ilişkiler açısından büyük bir test olduğu vurgulanıyor. Raporda sayılan olumsuzlukların en başta gelen Güney Kıbrıs yönetimine Türk limanlarının açılmaması. Verilen sürenin sona erdiği de belirtilen raporda, Avrupa Birliği’nin Kıbrıs’taki Annan Planı oylamasında Türk kesiminin olumlu tavrı dolayısıyla verdiği sözleri tutmamasına hiç yer verilmiyor. Aksine Akdeniz’de Rum kesiminin petrol aramasına Deniz Kuvvetlerimizin engel olması eleştiriliyor. Bu çifte standart Avrupa’nın artık alıştığımız tavırlarından. Diğer olumsuz hususlar arasında ise Heybeliada Ruhban Okulu’nun henüz açılmamış olması, patrikhanenin ekümenik statüsünün tanınmaması ve dinî azınlıkların haklarında sorunlar yaşanması yer alıyor. Aslında Heybeliada Ruhban Okulu ile Patrikhanenin ekümenik sözde ekümenik statüsü arasında bağlantı kurulması ilginç bir husus. Lozan Antlaşması'nda yer alan hükmün aksine, Ruhban Okulu’nun yalnızca Türkiye’deki azınlığın dinî ihtiyaçları için değil, bütün dünyaya din adamı yetiştirmek amacıyla ve ekümenliğin bir aracı olarak açılmak istendiğini ortaya koyuyor. Raporda ayrıca Hakimler Savcılar Yüksek Kurulunun bağımsızlığına kavuşamaması, asker-sivil ilişkileride AB standartlarına ulaşılamaması da eleştiriliyor. Rüşvet, işkence ve Kürtler ve kadınlar dahil belli grupların haklarının kullanımı konusundaki sıkıntılar kaygı verici hususlar olarak belirtiliyor. “Aile içi şiddet, namus cinayetleri ve erken yaşta zorla evlilikler hâlâ ciddî bir sorun olmayı sürdürüyor” deniliyor raporda. Ekonomik ve siyasal reformların hızlandırılması da raporun tavsiyelerinin başında yer alıyor. İfade ve basın özgürlüğünün korunması için daha fazla çaba gösterilmesi de bir başka tavsiye edilen husus. Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye ilişkin bu değerlendirmeleri, maalesef Fransa ve Almanya başta olmak üzere bir çok AB üyesi ülkenin Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkmaları yüzünden pek anlam ifade etmiyor. Aynı dönemde hazırlanan Hırvatistan raporunda ise, bizimle birlikte 2005 yılında müzakerelere başlayan Hırvatistan’ın gelecek yıl Birliğe girmeye hazır olacağı ve giriş anlaşmasının hazırlanması gerektiği belirtiliyor. Görülen o ki; Avrupa Birliği’ne giriş serüvenimiz, ‘artık girmemize gerek kaldı mı?’ sorusunu soracağımız bir tarihe kadar sürecek. O zamana ulaşıldığında Avrupa Birliği’nin halen hayatta olup olmayacağını, bizim de hâlâ girmeye isteğimiz kalıp kalmayacağını zaman gösterecek.
*Bu yazı yazılırken henüz rapor elime ulaşmadığından, Reuters ve NTV’nin ayrıntılı özetleri esas alınmıştır. 15.10.2009 E-Posta: [email protected] |