21 Ekim 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Dizi Yazı

Okyanusta bir gün daha az yaşadık

PASİFİK VE HAWAİ ADALARI

Pasifik’i bundan on yıl önce de geçmiştim ve yine batıya doğru gidiyorduk. O seferde Kanada’dan Malezya’ya gelmiştik. Oradan da uçakla Türkiye’ye dönmüştüm. Şimdi yine Pasifik Okyanusunu boydan boya kat edecektik.

Malûmunuz bu okyanusa Avustralya ile beraber “Okyanusya kıt'ası” adı verilmiştir. Bu sayede 6. kıt'aya da uğramış oluyorduk. Bu denizin bir özelliği vardır ki insanlara “az yaşamak” veya “bir gün fazla yaşamak” gibi konuları anlatmakta bazen güçlük çektiğim olmuştur. Fakat ilginç olduğu kadar zaman kavramı ile ilgili olduğundan insanların da merakını çekmektedir. Elbette burada Einstein’ın “izafiyet- görecelik” kavramını anlatacak değiliz. Bizimki biraz eğlenceli bir yolculuk olacak.

Haritaya bakınca Rusya ile Alaska arasında 180 derece boylamında bir çizgi görürsünüz. Kuzey kutbundan Güney kutbuna kadar uzanan bu çizginin adı “Gün (Tarih) değiştirme” çizgisidir. Uluslar arası adı “International Date Line” olan bu boylam, geçildiği takdirde ister istemez günümüzü değiştirmek zorunda kalırız.

Bu seferimizde de yine batıya doğru geçtiğimiz için günümüzü bir gün ileri almak zorunda kaldık. O gün Pazar günüydü ve saat 15’te çizgiyi geçtiğimizde mikrofonu elime aldım ve gün değiştirme çizgisini geçtiğimizi, tarihin bir gün ileri alındığını bütün gemi personeline anons ettim.

İsterseniz, dünyada çok az kişiye nasip olan bu olayı biraz detaylandırarak anlatayım.

Gün değiştirme çizgisini batıya doğru geçerseniz bir gün daha az yaşamış olursunuz. Eğer yolunuz doğuya doğru olsaydı bu sefer bir gün daha fazla yaşamış olacaktınız.

Bunu Formula–1 yarışları ile benzeterek anlatmak gerekirse, Dünya batıya doğru gidenlere bir tur bindirmiş olur. Doğuya gidenler ise Dünyaya bir tur bindirmiş olurlar.

Ben ikinci kez bu çizgiyi batıya doğru geçiyordum ve iki tur yemiş oldum. Yani bütün insanlardan iki gün daha az yaşamış oldum. Bu da demektir ki her insandan iki gün daha az namaz kılmış oluyorum. Hâlbuki herkes gibi ben de aynı süreyi yaşamıştım, ama güneşin doğuş ve batışını iki kez daha az görmek nasip oldu. Namazlarımızı güneşin hareketlerine göre kıldığımız için mecburen iki gün daha az namaz kılmak zorunda kalmıştım.

İlginçtir iki gün daha az çalıştığım halde iki günün parasını da almıştım. Fakat bu durum sizi aldatmasın. Bu parayı çalışmadan kazanmış değilim. Zira batıya doğru giderken saatleri her iki günde bir “1 saat” geri aldığımız için aslında herkes kadar çalışmış oluyordum. Kısaca bu duruma “haksız bir kazanç elde etti” denilmez.

Eğer doğuya doğru gidiyor olsaydık bu sefer bir gün daha az para almışız gibi görünecekti. Fakat bu sefer de saatleri her iki günde bir ileri aldığımız için günümüz ortalama 23.5 saat olacağından yine fazla çalışmış olmuyorduk.

İşte “top yuvarlaktır” denilir ya aynı şekilde dünya da yuvarlak olduğu için böylesine ilginç bir yolculuk olmuş oldu. İlk defa İspanya krallığı adına Dünya’yı dolaşan Portekizli denizci Ferdinand Magellan’ın yapmış olduğu bu yolculukta devamlı batıya doğru gidilerek bir zaman sonra doğudan Portekiz’e varılmıştı. Böylece dünyanın yuvarlak olduğu fiilen ispatlanmış oluyordu. Ne yazık ki Magellan yolculuğu tamamlayamadan Endonezya civarında ölmüştü. Fakat diğer denizci arkadaşları seferi tamamlayarak ülkelerine dönmüşlerdi.

Ayrıca Jules Verne’nin “80 Günde Devri Âlem” romanında geçtiği gibi devamlı batıya doğru gidilmişti. Roman kahramanları birkaç saatlik farkla iddiayı kaybettiklerini sanarken dünya yuvarlak olduğu için bir gün eksilmiş böylece iddiayı kazanmışlardı. İşte bizim yolculuğumuz da bu hikâyelere benziyordu.

Gün çizgisi buradan geçiyor ya isterseniz Pasifikle ilgili diğer bazı bilgileri sizlerle paylaşayım.

Magellan, günler süren zorlu ve fırtınalı şartlar altında adını verdiği Magellan Boğazı'ndan geçip bu okyanusa açıldığında, fırtınaların dinmesinden ve kendisini sakin suların karşılamasından dolayı Portekizcede “sakin” anlamına gelen “Pasifico” kelimesinden yola çıkarak, okyanusa bu ismi vermiştir.

179.7 milyon kilometrekare yüzölçümüne sahip olan bu okyanus, neredeyse Atlas Okyanusu ve Hint Okyanusu’nun toplamı kadardır. Kapladığı alan dünyadaki toplam karaların alanından biraz daha büyüktür. En derin yeri 11.034 metre ile Mariana Çukuru olup burası aynı zamanda Dünya’daki en derin noktadır.

Ekvatorun çevresi yaklaşık 40.003 kilometredir. Biz ise bu yolculuğumuzda Panama’dan Çin’e kadar 17.500 km. yol kat etmiştik. Bu da demektir ki neredeyse dünyanın yarısını dolaşmış oluyorduk.

Bütün bu sefer boyunca sayısız fırtınalar yaşadık. Allah’a çok şükürler olsun gemimiz hiç fırtınanın içine düşmedi. Eğer bir hafta önce yola çıkmış olsak veya birkaç gün sonra seferimize başlasak tam fırtınanın ortasına düşmüş olacaktık. Rabbimiz dünyanın en tehlikeli fırtınalarının olduğu bu denizden hem de fırtına mevsimi olduğu halde bizi kazasız belâsız sahili selâmete ulaştırdı.

Amerika tarafında “hurricane-herikeyn” Çin tarafında “tayfun” adı verilen tropikal fırtınalar bazen onlarca metre yüksekliğinde dalgalar meydana getirirler. Eğer fırtınanın göbeğine düşmüş iseniz Allah’tan başka size kimsenin yardım edemeyeceğini fiili olarak görmüş ve yaşamış olursunuz.

Amerikan ve Japon meteoroloji istasyonlarından seyir boyunca yaşadığımız 8 adet fırtınayı, istikametleri ve şiddeti de dâhil olmak üzere hergün teleksten aldık ve haritalarımız üzerine işledik. Fırtınadan kaçmak için bazen yolumuzu iki-üç gün uzatmak zorunda kalıyorduk. Elbette, Pasifik okyanusunda bundan başka fırtınalar da oluyordu. Fakat şiddeti Bofors skalasına göre 8’i aşan şiddette fırtınalar ve bunlardan kendi rotamız üzerinde olanları bizim için önemliydi. Sonunda önce Japonya adalarına ve sonra Çin Denizi’ne vardık.

Seferimiz boyunca kuşlardan ve uçan balıklardan başka arkadaşımız olmamıştı. Bazen on gün boyunca hiçbir gemi dahi görememiştik. Sadece Hawaii Adalarının arasından geçmiş sahile bir mil yaklaşarak kara özlemimizi bir parça gidermeye çalışmıştık.

Yolculuk boyunca gemi havuzumuz ve hafta sonları yapmış olduğumuz mangal partileri gemicilerin tek eğlence kaynağı olmuştu. Fakat ben bunlarla yetinmedim. Hemen hemen her gün başüstüne çıkıp ezan ve ezbere bildiğim Kur’ân sûrelerinden okudum. Ayrıca Cevşen duâsı ve Risâle-i Nur’ları okuyup tefekkür ediyordum. Bunlar sayesinde aslında okyanus ortasında da olsam yalnız olmadığımı, Allah’ın yaratmış olduğu bir kısmı gözle görünen ve bir kısmını gözle göremediğimiz milyonlarca canlı varlığın olduğunu hissedebiliyordum.

Bir parça toprak parçasında milyonlarca canlıyı yaşatan ve rızkını veren Allah, denizde de bir litre su içinde belki daha fazla canlının yaşamasına imkân veriyordu. Bunları geceleyin daha iyi fark etmek mümkündür. Zira çoğu tek hücreli canlılardan olan planktonlar gece vakti ısı kaybına uğrayarak üzerlerinde bulunan fosfor maddesini denize salarlar. Bunlar “yakamoz” adını verdiğimiz gece ışımalarıdır. Bazen gemimiz yakamozlar arasında gündüz gibi aydınlanır.

Gece yıldızlar ve ay ayrı bir güzellik kaynağını oluştururlar. Bir dakika dönüşünde geç kalsa veya dünya etrafında bir saat erken dolaşsa arkası görünebilecek olan Ay, tefekkür etmek isteyenlere harika bir fırsat yaratırlar.

Dünyanın uydusu olan ve bazı okyanus kıyılarında 5 metreye kadar gel git akıntısına sebep olan Ay, Allah’ın ona emretmiş olduğu yörüngesinde saniye bile şaşmadan yoluna devam etmektedir. Ancak uzay araçları ile arka tarafını görebildiğimiz Ay’ın her evresi gökyüzüne ayrı bir güzellik katar.

Samanyolu Galaksisi ve yıldızlar ise gökyüzünün ayrı bir güzelliğidir. Sadece gece mi, gündüz vakti de yeryüzü, gökyüzü ve deniz ayrı bir güzellikle karşımıza çıkar. Adeta, bana bakıp ibret alın der.

Aklı olan hiçbir insan bu kadar büyük ve önemli görevler üstlenmiş varlıkların tesadüfen veya kendi kendine hareket ettiğini düşünemez. Bunları her şeye gücü yeten ve Kadir olan Allah’ın yönettiğini anlar. İşte okumuş olduğum bu kitaplar sayesinde öyle boş boş değil, insan gibi kâinata bakma fırsatı ve bu uzun yolculuktan böyle dersler çıkarma fırsatı buldum. Bütün kardeşlerimizin bu okyanus yolculuğuna benzeyen hayat yolunda imanlı ve inançlı bir hayat geçirmesini dilerim.

—DEVAM EDECEK—

21.10.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (20.10.2009) - Dünyanın en önemli geçiş noktası: Panama

  (19.10.2009) - Kaptanın seyir defterinden altı ayda altı kıta. - Vebi Horasanlı - 7

  (18.10.2009) - Kaptanın seyir defterinden altı ayda altı kıta. - Vebi Horasanlı - 6

  (17.10.2009) - Kaptanın seyir defterinden altı ayda altı kıta. - Vebi Horasanlı - 5

  (16.10.2009) - Kaptanın seyir defterinden altı ayda altı kıta. - Vebi Horasanlı - 4

  (15.10.2009) - Kaptanın seyir defterinden altı ayda altı kıta. - Vebi Horasanlı - 3

  (14.10.2009) - Kaptanın seyir defterinden altı ayda altı kıta. - Vebi Horasanlı - 2

  (13.10.2009) - Kaptanın seyir defterinden altı ayda altı kıta. - Vebi Horasanlı

  (11.10.2009) - Singapur ileride, biz neredeyiz?

  (10.10.2009) - Bediüzzaman ın görüşleri ışığında Kürt Sorunu na demokratik çözüm.- HAZIRLAYAN: RİSALE-İ NUR ENSTİTÜ

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.