Cevher İLHAN |
|
İsrail’le “Ayrılık” yok! (2) |
Aslında son yedi yıllık AKP iktidarı döneminde İsrail’le hiçbir “ayrılığın” olmadığı süregelen ilişkilerle ortada. Ekonomik anlaşmalara yenileri eklenmekte, savunma işbirliğinin yanı sıra silâh, petrol ve doğalgaz anlaşmalarına ilâveler yapılmakta… AKP hükûmetinin İsrail’el yaptığı “ekonomik mutâbakat zabıtları” çerçevesinde, % Ekim 2004’te Resmî Gazete’de yayınlanan, GAP ve KOP’u içine alan sulamadan tarım ve hayvancılıktan tohumculuğa, kimyadan enerjiye, telekomünikasyondan turizme, güvenlik ve çevre teknolojilerinden danışmanlığa kadar iktisadî işbirlikleri yürürlükte. 6 Mart 2006’da Türkiye ile İsrail arasında Karadeniz’i Kızıldeniz’e bağlayarak, Rus petrol ve doğalgazını Ortadoğu’ya aktaracak, Uzakdoğu pazarına ulaştırılmasını hedefleyen, İsrail’e elektrik ve su taşıyacak boru hattı inşası anlaşması işlemde. 7 Mart 2007’de Kudüs’te imzalanan “Türkiye-İsrail karma ekonomik komitesi mutâbakat zaptı”yla İsrail’le başlatılan ticarî ve ekonomik işbirliğinin kapsamını daha da geliştirmekte. İsrail’e ihâlesi insansız casus uçağı Heronların alımını ve tank modernizasyonu ihâlelerine devam ediliyor… İŞBİRLİĞİ VE ANLAŞMALARIN HİÇBİRİ ASKIYA ALINMADI… Oysa Türkiye’nin İsrail’e bir mecburiyeti yok. Pazar genişlemiş; Rusya’dan Çin’e, birçok Avrupa ve Asya ülkesi, silâh ve savunma sanayii ve ordunun modernizasyonu için Türkiye’nin açtığı ihâlelere şartsız katılmakta yarışmakta. Türkiye’nin gelinen konjonktürde ABD ve İsrail’in dışında birçok seçeneği bulunmakta... AKP iktidarında Ankara İsrail’e karşı hep tâvizkâr davrandı ve alttan aldı. İsrail Cumhurbaşkanı Peres’in resmî törenle karşılanıp ilk defa Filistin Devlet Başkanı Abbas’la birlikte Müslüman bir ülkenin parlamentosunda TBMM’de konuşturulup alkışlanmasına rağmen İsrail hükûmeti Türkiye’yi Annapolis’e dâvet etmediği gibi bir “teşekkür”ü dahi esirgedi. Ankara buna sessiz kaldı. Yine Suriye’deki tesisleri bombalayan İsrail savaş uçaklarının dönüşte boş yakıt tanklarını Türkiye topraklarına atmasına, Ankara’nın “nota” vermek yerine salt “izâhât” istemesini Telaviv kaale almayıp bir “özür” dahi dilemedi. Dışişleri bunu “mesele yapmadı!” Keza Başbakan’ın “ricâsı” üzerine Kudüs’e giden Türk araştırma heyetinin, İsrail’in Harem’üş Şerif civarındaki kazılarının İslâm eselerlerini tahrip ettiği tespitine rağmen, kazılar durdurulmadı; aksine “rapor”dan sonra büyük bir pervâsızlıkla yıkıma daha da hız verildi. İşin gerçeğine basılırsa, Davos’taki “one minute” gibi, Konya’daki “Anadolu Kartalı” ortak tatbikatının iptal edilmesinin “kamuoyu vicdanını rahatlatmak için” salt bir “tepki”den ibâret olduğunu bizzat Başbakan bildirmekte. Erdoğan’ın, Türkiye’nin İsrail’le ilişkilerini gerilettiğine dair sorulara cevaben, “İsrail’le resmen ve hukuken ilişkilerin kopması anlamında herhangi bir şeyin sözkonusu olmadığını” söylemesi, bunun ifâdesi. Yahudi cemaatinin her ayinde ve geçtiğimiz hafta içinde üç kez Sinagog’da ismen kendisine dua ettiğini sevinerek ve övünerek anlatan Cumhurbaşkanı Gül’ün, “İsrail’le olan meselelerde herşeye rağmen işin özü sağlam bir şekilde duruyor” demesi, bunun göstergesi. Kısacası “one minute” gibi “ortak tatbikat”ın iptalinin de altı boş. Zira Gazze’yi bombalayan İsrail savaş uçakları ve pilotları hâlen Konya Karapınar’da uçuş eğitimlerini sürdürüyorlar. İsrail’le yapılan siyasî, ekonomik-ticarî, askerî savunma sanayii ve silâh alımı anlaşmaları ve ihâlelerinin hiçbiri iptal edilmiş, askıya alınmış ya da ertelenmiş değil... “KONTROLLÜ GERGİNLİK” VE SUN’Î SÖYLEMLER… Oysa çok partili siyasî dönemde, İsrail’in mülteci kampları baskınlarında, Gazze ve Batı Şeria’ya yaptığı saldırılarda, Kudüs’ü işgalinde ve Mescid-i Aksa’ya tecâvüzlerinde Türkiye onlarca kez İsrail’i kınadı; kınamakla kalmadı siyasî-diplomatik tavır sergiledi, yaptırımlarda bulundu... Ancak AKP hükûmetinde bunun bir örneği yok; hep “kuru kınama”larla kalındı. Görünen o ki AKP döneminde İsrail’le bir “eksen değişikliği” yok. İsrail’le diplomatik münâsebetlerin aynen devam ettiği, Başbakan’ın “İsrail’le ilişkilerimiz resmen ve hukuken aynen devam ediyor” sözüyle resmen deklâre edilmekte. İsrail’le yoğun ilişkilere ve işbirliğine tam hız devam edilirken, İsrail’le hiçbir yaptırımı ve anlamı olmayan “kontrollü bir gerginlik” kotarılmakta, kamuoyu avutulmakta. Hükûmetin sanki İsrail’e karşı bir “tavır” içinde olduğu havası pompalanmakta… Bir türlü arkası gelmeyen “one munite” kuru kınaması ve “tatbikat iptali”, propaganda edilerek Ankara’nın Telaviv’e tavır koyduğu propaganda edilmekte… Ve bütün bunlar, “İsrail’le gerginliğin” ve “İsrail karşıtlığı”nın sun’î ve sahte olduğunu ele vermekte. Karşılıklı “sert demeçler”le âdeta bir “muvazaa çatışma” tablosu türetilmekte. “İsrail karşıtı” söylemlerle kamuoyunun gazı alınmakta… 04.11.2009 E-Posta: [email protected] |