Ali FERŞADOĞLU |
|
Yeme-içmede sünnet-i seniyye ve modern tıp |
Yeme ve içmede denge, hem maddî hayatımızın sağlıklı, hem de mânevî hayatımızın verimli geçmesi demektir. Aslında, yeme-içmede de sünnet-i seniyyeye göre hareket etsek, hem gerçek lezzeti tadarız, hem de hayatımızı düzene sokarız. Modern tıp, yeme-içme konusunda sünnet-i seniyyedeki yemek âdâbına oldukça yaklaşmış durumda: * Yaşamak için, ölçülü ve dengeli beslenmeli. Lezzeti şükür için takip etmeli, aksi halde lezzet bağımlılığına ve hedonizme müptelâ oluruz. Bu bağımlılıklar da krizleri, o da helâl-haram demeyip yemeyi, o da çok kilo almayı, o da kalp, damar sertliği ve nefes darlığı dâhil birçok hastalığı dâvet eder. Yüce Nebî (asm), “Âdemoğlu, midesinden daha şerli bir kap doldurmaz. Oysa belini doğrultacak birkaç lokmacık yeterlidir”1 diyerek bizleri ikaz etmektedir. * Yedikten sonra dört-beş saat içinde bir şey yememeli; iki saat içinde su içmemeli. Hafif, kolayca hazmedilecek miktarda gıda alınmalı. Şifa hazımdadır. Nefse, mideye en ağır, yorucu hâl, yemek üstüne yemektir (peş peşe ve çeşitli). * Çok ve abur-cubur yemek lezzeti de yok etmekte; zamanla hipertansiyona, asterosklaroza, diyabete ve kanser gibi hastalıklara yol açmaktadır. * Akşam yemeğinden sonra kolesterol miktarı yükseliyor; mide gece asit salgılıyor. Şu halde, yatmadan en az dört-beş saat önce yemeli. * İçeceklere gelince, fıtrî, bilhassa asitsizler tercih edilmeli. Kahve ve adaçayı zihni uyarıyor, yorgunluğu gideriyor. Yemeğin hemen ardından, ara vermeden içilecek limonlu çay hazmı kolaylaştırır. İhtivâ ettiği kafein dinlendirir, teanin beynin alfa dalgalarını yaymaya teşvik eder; sinir sistemini geliştirir, damarları genişletir, kan dolaşımını hızlandırır ve zihnimizi açar. Yine taşıdığı P vitaminiyle de, metabolizma sonucu oluşan antioksidan özellikli fenolik bileşiklerden kaynaklanan zehirleri dışarı atar.2 Aslında riyazetle, duygu ve düşüncelerimizle midemize olumlu mesajlar gönderip acıkmayı geciktirebilir, az yemekle iktifa etmeyi öğrenebilir, en az 40 gün yemek yemeden yaşayabilir, günlük gıda ihtiyacını bir dilim ekmek, üç-beş zeytinle karşılama melekesini kazanabiliriz. Kendimizi bir işe verdiğimizde, heyecanlı bir film seyrettiğimizde, zevkli bir işi takip ettiğimizde veya dehşetli bir olayı izlediğimizde hiç yemek yemek aklımıza geliyor mu? Tasavvuf terbiyesinde bu husus, kıllet-i taam (az yemek), kıllet-i menam (az uyumak), kıllet-i kelâm (az konuşmak) şeklinde formüle edilmiştir.
Dipnotlar:
1- Tirmizî, Zühd 47, (2381); İbnu Mace, Et’ime 50, (3349). 2- Prof. Dr. Zeki Çıkman, Tıbbın Lideri ve Özü, s. 24. 04.11.2009 E-Posta: [email protected] [email protected] |