Raşit YÜCEL |
|
Asıl mesele |
Hep meselenin aslını araştırırız. Hayat seyrinin akışı da buna bağlıdır. İnsan bu... Kimi zaman gafletle hayata bir ot gibi geldiğini zanneder. Bilmez ki, ot dahi bir emir ve irade ile yeryüzüne gelir, vazifesini yapar. Ve insan dışındaki diğer canlı varlıkların dahi ruhları ebedî âlemde zâyi olmayacağı ifade edilir. Bütün kargaşa ve keşmekeşlikler, öldükten sonra dirilmeye ya inanmamaktan veya âmiyâne inanmaktan kaynaklanmaktadır. Yoksa, ciddî mânâda bir inanış hayata hâkim olduğu zaman, bu, insanın hayatına yansıyacaktır. İşte asıl mesele buradan kaynaklanmaktadır. Bir muhasebe, bir hesap günü, bir hesaba çekilme ve bir dirilişin mutlaka olacağı inancı, hayatı çok ciddî anlamda düzene sokacaktır. Hayat budur. Bu “Dur!” işareti, hayatın alanına yansıyacaktır. İslâm toplumlarını ayakta tutan budur. Onları kayıt altına alan da budur. İşin aslını bilen ve inanan insan, farklı bir dünya hayatı ile başbaşa kalacaktır. Bu bir “yasakçı” ve “otokontrol” vazifesi görecektir. Kur’ân’dan ayrı yaşayan topluluklarda bir anlamda sosyal hayatı titiz takip eden kanunlar düzene koyar. Bu, insanın şerlerini kısmî olarak önler. Hapis korkusu ve sicil endişesi insanı frenleyebilir. Ancak bu zecrî tedbirlerin olmadığı ortamlarda, insanın canavar yapılı davranışı o zaman harekete geçer. Bir zaman Amerika’da büyük bir elektrik arızası olmuştu ve halkın bir kısmı bundan istifade ederek işyerlerini yağma etmişlerdi. Bir hesabın olmayacağını ve hayatın sadece dünyadan ibaret olduğunu zanneden insanın hayat profili budur. Bunun en büyük engeli, öldükten sonra bir diriliş ve hesap verilişin varlığına imandır. İşte asıl mesele buradan kaynaklanır. Bir çocuğun sağlıklı hayatına, bir gencin taşkınlıklarına, bir ihtiyarın hazin hallerine, insanın bitmez ve tükenmez arzularının frenlenmesine yegâne çare; haşir inancıdır. Bunun hâkim olduğu yaşantılarda, birçok aksaklık sessiz sedasız hallolacaktır. İslâmiyetin sosyal hayattaki bağlayıcı rolü hayata yansıdıkça, toplumu idare etmek çok kolay hale gelecektir. Paylaşmayı, yardımlaşmayı, sevgi ve saygıyı, kanaat ve iktisadı, şefkat ve merhameti, insan hayatının ne kadar değerli ve önemli olduğunu, “bir insanı öldürmenin, bütün insanlığı öldürmek gibi” olduğunu, yalanın ne kadar çirkin bir davranış biçimi olduğunu, hayatın geçici ve dünyanın bir imtihan salonu olduğunu bilen bir insan, elbette çok değerli hâle gelecektir. Yaşadığımız ve dünyanın yaşadığı sorunların asıl kaynağı budur. “Asıl mesele” bu mihenk noktasında düğümlenmektedir. 01.11.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (23.10.2009) - Hayatın halleri (19.10.2009) - Açılımın yeni yüzü ve Said Nursî |