Görüş |
Çatıda namaz
“Üzerlerinde okul üniformalarıyla cami avlusunda namaz kılan bu çocuklar İstanbul Anadolu yakasında eğitim veren özel bir ilköğretim okulunun 6. ve 7. Sınıf öğrencileri.” “Öğretmenleriyle birlikte Cuma namazı kılıyorlar.” “Birlikte saf tutan bu öğrenciler birkaç dakika önce caminin yakınında bulunan özel bir ilköğretim okulundan ayrıldılar. Yaklaşık 50 öğrenci yanlarında 7 öğretmenle birlikte camiye gidiyor. Kimi caminin içine giriyor. Kimi de avluda bekliyor. Yere halılar seriliyor, takkeler takılıyor. Ve ezanın okunmasıyla öğrenciler namaza duruyor. Yaklaşık 30 öğrenci 3 öğretmenle birlikte avluda saf tutuyor, diğerleri ise Cuma namazını içerde kılmayı tercih ediyor. Namazın bitmesiyle birlikte öğrenciler öğretmenleriyle birlikte camiden ayrılıyor ve yine toplu bir halde okulun yolunu tutuyorlar.” *** “Çocuklar okul üniformalarınızı çıkarın. Namaza gideceğiz. İzcilik elbiselerinizi giyin.” Ve haber… İzciler orman yerine camiye gitti… *** “Öğle arası bir saattir. Hem yemek yenecek hem namaz kılınacak. Arkadaşlar namaza biliyorsunuz toplu gidilmez. 6. Sınıf öğrencileri sınıf numarasına göre 1’er dakika arayla gitsinler.” “Hocam o zaman hepimiz yetişemeyiz ki?” “O zaman yarım dakka aralıkla çıkalım ama kesinlikle toplu namaza gitmeyelim!” *** Evet camiye gelenlerin kimi içeri girer. Kimi de avluda kılmayı tercih eder. Zira genelde camilerde çatı yoktur. Bazen çatıda kılmanın daha serin olacağını düşünürüm ama mecburen avluyu ya da içeriyi tercih ederim. Zira kubbelerin yanında namaz kılacak düz yerlere pek rastlanmaz. Zaten çatıya çıkanlar için genelde intihar şüphesi olduğu düşünüldüğünden pek tercih edilmez. Yani namaz kılan halk genelde içerde ve avluda kılar. Ama kılmayanlar uzaktan seyreder. Kimse de bundan gocunmaz. Demek bu haberi yapanlar seyretmişler… Dışarda kılanlar genelde halı, kilim vs. sererler. Yani namaz için genelde bunlar kullanılır. Mecburiyet altında karton vs. falan da serilebilir. Ama avluda namaz kılacak kimse sofra bezi falan sermeye kalkmaz. Çünkü o yere namaz kılmak için gelmiştir. Bazı seyredenler demek halı, kilim yerine sofra bezi falan serileceğini sanmışlar. Minareli yapıyı da lokanta sanmadıkları ne malûm! Hem 7 öğretmen ve 50 öğrenci öğlene yemek yemeye de gelmiş olabilirler cami avlusuna. Öğrenciler piknik malzemelerini unutunca takkelerini takarak namaz kılmaya karar vermişler. Namaz için genelde takke takılır. Ama biz genelde namazda insanları o bildiğiniz silindir şeklinde kocaman şapkalarla gördüğümüz için namazda takke takanları hayli garipseriz. Gerçi ben namazda şapka takanları pek görmedim ama, bazıları da namazda takke takanları görmemiş galiba. 3 öğretmenle birlikte 30 çocuğun avluda namaz kıldığını tesbit eden ‘matematik dehası gazeteci’ niye harcar kendini gazetecilikle bir türlü anlamam! Bu hesaba göre diğerleri de içerde kılıyormuş. Ne malûm! Hadi bu sefer gazeteciyi şaşırtmak için çatıda kılmaya karar verdilerse ne olacak! Neyse gazeteciliğe devam. Yoksa Allah korusun bu ‘sorumlu’ ve ‘sorunlu’ gazeteciler de aramızdan ayrılırsa akşamları nasıl tebessüm edeceğiz? Namaza ezan okunmadan 5 dakika önce başlamayın sakın! Okula geç kalacağız falan diye kendiniz de kılmaya kalkmayın! Bir de namaz bitince hemen niye gidiyorsunuz? Hem de ‘toplu’ halde. Oturun camide, ne güzel. Avluda halılar da varken eğitime orada devam edin… Bu arada bu haberi yapanlara benden tavsiye. Çatıda namaz kılanları gözlemleyeceğiz diye kendinize bir zarar gelmesin. Kubbeler kaygan olur, haberi de öbür tarafta kabul etmezler sonra…
ZÜBEYİR ERGENEKON |
01.11.2009 |
Üç korner, bir penaltı olacak
Cem Uzan; işte zamane siyasetçisi! Hızlı giriş, yükseliş ve küme düşüş. İlk önceleri hayalinde Galatasaray başkanı olmak vardı. Seyirciler sanki Pele gelecek diye pankartlarını statta açmışlardı. Belki de ilk defa böyle paralı birini bulmuşlardı. Evet, ekilen fasulyeler artık çimlenmeye başlamıştı ki bizim mavi gözlü prens saf değiştirip siyasete atıldı. Hiç kimseyi dinlemedi. Her ne kadar ona; ’’Aman beyim orada insanın her foyası ortaya çıkar. Etmeyin, eylemeyin siz oranın kanunlarını daha tatmadınız’’ dedilerse de o kulak asmadı. İlk önce okkalısından bir reklâmcıyla anlaştı. Sonra dillere yapışan şu sloganları kulandı; 1- Mazotun litresi 1 YTL olacak. 2- Emeklilere 14 maaş verilecek. 3- Fındığın kilosu 8 YTL olacak. 4- Üniversite harçları kalkacak. 5- Her işsize 350 YTL maaş verilecek. Şu vaatlere bakıyorum da bunlar en zengin ülkede bile yok. Ekonomisi hafif bir üflemeyle, 8 şiddetinde deprem etkisi yapan bizler içinse; tam anlamıyla fiyasko, hayal, düş, tipik siyasetçi vaadi... Tabi, bunlarla da yetinmedi, her gittiği ilde 100 kontur, bol kepçe kavurma verdi. Mitinge gelenler Uzan’ın Kaf Dağının arkasındaki vaatlerini değil de, az sonraki yemekleri merak ediyorlardı. Haa unutmadan bir de İbrahim Tatlıses’i partisine katmıştı. Belki acıklı türkülerle halk gaza gelir de, parti oy verir zannı işte. Hakikaten planı çok iyi işledi. 2002 seçimlerinde yüzde 7.5 oy aldı. Az kalsın gol atıp meclise kapak atacaktı. Bildiğiniz gibi seçim sonrası bütün yaptığı yolsuzluklar ortaya çıktı. Hatta havuzunun altında sayısız kontur vb şeyler çıktı. Bugünlerde tutuklanma kararı çıkınca, bizim mavi gözlü prens Fransa’ya uçtu. Bize yadigâr bıraktığı sloganlarını şöyle çoğalttık; 1- Üç korner, bir penaltı olacak. 2- Sigara kanser yapmayacak. 3- Fenerbahçe’nin Avrupa tarihi iptal edilecek. 4- Zam oranını patron değil, çalışan belirleyecek. 5- Aylık telefon, elektrik, su, doğal gaz faturaları toplamı 1 YTL olacak. 6- Zeki Müren de sizi görecek. 7- Düğünlerde zorla halaya kaldırmak yasaklanacak. 8- saatler geri alınmayacak. 9- Eve tellâk gelecek her hafta vatandaşın sırtını keseleyecek. 10- Atın ölümü arpadan olmayacak.
APART YURT Dönem başında hacı miski kokan evimizde otururken, bizim Yunus yeni bir yurda taşınalım diye tutturdu. Ben tabi etliye sütlüye karışmayan ruh halimle köşeme çekildim. Böyle hamarat gerektiren işlerden anlamam. Ertesi gün elinde bir broşürle eve geldi bizimki. Tam hatırlamıyorum herhalde şöyle yazılıyordu broşürde: ‘’24 saat sıcak su, internet kafe, çalışma salonu, haftada 2 gün çamaşır yıkama, müstakil bahçede gezme, üç öğün yemek..’’ İlk başta ehemmiyet vermedim. Sonra mutfakta yıkamayı bekleyen 3 günlük bulaşığı görünce fikrimden caydım. Yunus ‘’evet’’ cevabını alınca bizim babadan kalma eşyaları birer birer çöpe attı. Bir asırlık çalışma masamı hiç unutmam! Kirli anıları bavula sıkıştırıp yola koyulduk. Tarif edilen yere gittik. Bir de ne görelim! Devamını daha sonra anlatırım nasipse... Yer kalmadı çünkü. Bu arada Musap ve Yavuz da yeni eve taşındılar...
ÇETİN KASKA |
01.11.2009 |