Yasemin GÜLEÇYÜZ |
|
Günümüzden Asr-ı Saadete aile içi eğitim |
Hazret-i Âdem (as) ile Havva’dan günümüze intikal eden insanlık tarihinin en “eskimez” kurumu aile, şimdilerde hayli sancılı dönemler geçirmekte. Bu ağrılı süreçte medyanın etkisi tartışılmaz bir gerçek. Özellikle medya vasıtalarının çeşitlenip hızlanarak dünyayı adeta bir köy haline çevirmesi, aile kurumunu müsbet yönleri yanında menfi olarak da etkilemekte. Daha çok “eğitim” vasıtası olarak kullanılması gerekirken “eğlence ve sefahet” için kullanılan televizyon, internet gibi teknoloji harikaları çoğu evde “hakimiyet”ini kurmuş durumda. Diziler, reklâmlar, filmler, klipler… Ardı ardına cazip ve aklı uyuşturan sesler, görüntüler eşliğinde aile fertlerini en küçükten büyüğe etkilemekte, çoğu zaman da hazlarının esiri durumuna getirmekte.
Aile içi eğitim programları Bu gerçeği gören hakikat arayıcıları aile fertlerini eğitme, aile kurumunu güçlendirme adına “Aile içi eğitim” çalışmalarını farklı müfredat, ders programlarıyla gündeme getirmekte. Dünyanın her yerinde genelde kilise desteğinde sivil toplum kuruluşlarının organize ettiği bu eğitim programlarını ülkemizde de görmek mümkün. Genellikle yerel yönetimlerin, belediyelerin uzmanlar eşliğinde düzenlediği bu çalışmalar, anne babalara yönelik, bilinçli ebeveynler yetiştirme amaçlı ve hayli yaygınlaştırılmış durumda. (Yeri gelmişken geçtiğimiz günlerde ahiret âlemlerine yolculadığımız Prof. Dr. İbrahim Canan’ın da müfredâtını bile hazırladığı ama gerçekleştirmeye ömrünün yetmediği Peygamberimizin (asm) Sünnetine uygun böyle bir aile eğitim programının varlığını hatırlatalım. Umarız vasiyeti hükmündeki bu çalışma kısa zamanda talebelerinin desteğiyle uygulamaya konulur.) Bir eğitimci ve öğretici olarak Peygamberimiz (asm)… Peygamberimizin (asm) bütün peygamberler gibi en önemli özelliği eğitici ve öğretici kimliği, mânevî şahsiyeti... O sâir peygamberlerden farklı olarak belli bir kavme değil, bütün insanlığa gönderilen cihanşümul bir dinin “Muallim-i Ekber”i ve “Mürebbi”si olarak vazifelendirildi. Hayatının her safhasında; yerken, içerken, misafir ağırlarken, misafir olurken, alış veriş yaparken, savaşırken, bir baba, dede, eş, devlet reisi kimliğiyle, yaşarken ve ölürken… Onun (asm) bu eğitici ve öğretici yönünü müşahede etmek mümkün. Onun “ümmî bir peygamber” olarak verdiği dersler kalpleri, ruhları, akılları, nefisleri ve insanın fıtratına yerleştirilen bütün duyguları tatmin etti ve 14 asırdır etmekte, bizden sonra da edecek...
Sahabelerde aile içi eğitim Peygamberimiz (asm) sohbetinde bulunanlara kendisinden öğrendiklerini iyice anladıktan sonra başkalarına, özellikle de aile fertlerine anlatmalarını hususan öğütlüyor… O (asm) “Önce yakın akrabanı uyar” (Şuara Sûresi, 214.) âyeti indirildiğinde en başta kızı ve halası Hz. Safiye olmak üzere bütün yakınlarını toplayarak onları ahirete hazırlanmaları konusunda ikaz etmişti. (Buhari, Vesaya, 11; Müslim, İman, 351) Aile fertlerini Tahrim Sûresi’ndeki ifadesiyle “yakıtı insanlar ve taşlar olan bir ateşten korumak” için sahabeleri arasında adeta bir “eğitim seferberliği” başlatıyor. “Bir âyet de olsa benden duyduklarınızı insanlara tebliğ ediniz” emrini alan Sahabelerin zaten başka türlü davranması mümkün değil. İşte o yüzdendir ki insanlık tarihinde peygamberlerden sonraki en büyük manevî makamın sahipleri olan Sahabeler, Peygamberimizden aldıkları dersle kendi evlerini adeta bir okula çeviriveriyorlar.
İlginç bir tablo…
Onun (asm) aile ortamının bütün safhalarındaki eğitici ve öğretici kimliğini her birisi ayrı bir “yıldız” olan değerli eşleri vasıtasıyla detaylı olarak öğreniyoruz. Peygamberimizin (asm) aile ortamında nasıl bir eğitim uyguladığı konusunda şu örnek gerçekten çok ibretli. Bediüzzaman Hazretlerinin Mu’cizât-ı Ahmediye Risâlesi olan 19. Mektub’da “Alim Sahabeler” arasında saydığı Peygamberimizin eşlerinden Ümmü Seleme (ra) anlatıyor: “Allah Resûlü bir gece uyanarak ‘Fesübhanallah, bu gece vaktinde bu fitnelerin ve bu rahmet esintilerinin hikmeti ne ola ki?’ dedi ve devam etti. ‘Hemen odalarda yatanları (hanımları) kaldırın. Bu dünyada nice giyimli kuşamlı (veya örtüsüne bürünmüş) insan vardır ki, ahirette elbisesiz ve örtüsüz kalıverir.” (Buhari, İlim, 40.) Ümmetinin istikbalde karşılaşacağı müsbet menfi bazı hadiseleri müşahede eden Peygamberimizin (asm) gece hayretler içinde uyanarak hanımlarını uyandırması ve adeta evde teyakkuz, alarm durumuna geçilmesi, ahiret adına evde yaşanması gereken atmosfere ilginç bir örnek teşkil etmekte. Evet evlerin bir ilim yuvası, bir okul kimliğinde düzenlenmesi gerektiği bir peygamber nasihati. Aynı zamanda bir Sahabe mesleği… Bediüzzaman Hazretlerinin Hanımlar Rehberi isimli eserinde “evleriniz medrese-i Nuriye olsun” ifadesini bu çerçevede anlamamız gerekmez mi? 01.11.2009 E-Posta: [email protected] |