Nurullah AKAY |
|
Misafir olduğumuzu unutmadan |
Hâlık-ı Kerim olan Rabbimizin biz insanlar üzerindeki en büyük nimetlerinden bir tanesi hayattır. Rabbim bizlere ayrıca “insâniyet” gibi büyük bir nimet ihsan etmiştir. Böylece hayat sahipleri içindeki önemli sınıf olan “insaniyet” sınıfına bizleri dahil etmekle, “En güzel yaratılan varlık” özelliğine sahip kılmıştır Yaratıcımız... Bu dünya misafirhanesinde insan olmak büyük bir mazhariyettir. Şöyle bir varlıklara göz atıp düşündüğümüzde, yaratılan her şeyin merkezinde insan olduğunu anlayabileceğiz. Yaratıcı, insanı, dünya hayatında bütün varlıklara üstün kıldığı gibi, onu kendine vekil de yapmıştır. Dünyayı idare etme kabiliyeti ve bütün yaratıklardan yararlanma istidadı insana verilmiş ve maddî-mânevî büyük özelliklere sahip kılınmıştır. Yaratıcının ölçülemez güç ve kudretine baktığımız zaman, çok aciz ve zayıf olan insanlar bile ortaya koydukları her eseri bir gaye için yapmakta iken, elbette Kâinat Yaratıcısı olan Rabbimiz bu dünyayı, insanları ve içindekilerini boşu boşuna yaratmamıştır. Gayesiz hiçbir varlığa rastlayabilmek mümkün değildir. Her şey gibi insanlar da boşu boşuna yaratılmamış ve insan yaratılışına büyük görevler tevdi edilmiştir. İnsanın bir kul olma şuuru ile görevlerini yapması, dünyevî işlerinin iyi gitmesi mânâsına da gelmektedir. Dünyadaki gidişâtın bozulmasının nedeni de insanların görevlerini hakkıyla yapmamasıdır şüphesiz. Dünyadaki hadiselerin iyi veya kötü olmasının tek sorumlusu, dünya hayatının faniliğini unutarak yaşayan insanlardan başkası değildir. Yaratılıştaki ritmin devam etmesi, yaratılanlardaki ahengin bozulmaması insanların kendi görevlerini tam yapmasına bağlı gibi görünmektedir. Eğer varlık âleminde bir düzensizlik, bir kargaşa göze çarpıyorsa bunun arkasında mutlaka beşerin bulaşık eli bulunmaktadır. Bu sebepledir ki kendisine bir çok mükemmel kabiliyet ve duygu verilen insan, başıboş bırakılmamış, iyilik ve kötülüklerinden sorumlu bir varlık haline getirilmiştir. Bütün varlıklar üzerinde tasarruf sahibi olmanın elbette ya müsbet veya menfi bir bedeli olacaktır. Bunun için kendisine sorumluluklar yükletilen insanoğlu imtihana tabi tutulmuştur. Artık biz insanların en büyük meselesi imtihanı kazanmak veya kaybetmektir. İmtihanı kazanan, aklıyla hayal edemeyeceği iyilik ve güzelliklerle mükâfatlandırılacağı gibi, imtihanı kaybeden de dehşetini dünya hayatında düşünemeyeceği bir azaba çarpılacaktır. Şüphesiz Kudret ve Azameti sonsuz olan Allah’ın hem mükâfatları çok büyük olacak, hem de cezalandırmaları. Bu sebepledir ki, imtihan meydanındaki biz insanların en küçük iyi amelleri kaydedildiği gibi en küçük günahları da yazılmaktadır. Bütün yaptıklarımız amel defterine kaydedilmekte, hiçbir hareketimiz O’nun kudretli ilminin gözünden kaçmamaktadır. Bizlere, bizi bizden daha iyi düşünen bir Resûl (asm) ve Kitap da göndererek itiraz edeceğimiz hiçbir nokta bırakılmamıştır. İnsanoğlu, amel defterinin açılacağı Haşir meydanında itiraz edecek hiçbir haklı gerekçeyi bulamayacaktır. O gün insanlar “Biz böyle olacağını bilmiyorduk” da diyemeyecekler. Çünkü peygamberler bütün bunları insanlara söylemiş, İlâhî kitaplarda, Allah’ın, insanların amellerine göre kendilerine ya mükafat veya ceza vereceği açıkça ifade edilmiştir. Şu imtihan dünyasında, misafir olduğunu unutan, Rabb-i Rahim’in peygamberlerini ve mesajlarını dinlemeyip nefis ve şeytanların hilelerine kanan insanlar elbette telafisi mümkün olmayan bir pişmanlık haleti içine gireceklerdir. O Mahşer gününde, gerçeklere burun kıvıranların burnu yerlerde sürünecek, kendilerini akıllı sananlar rezil ve rüsvay olacaklardır. Dünya hayatında yaşadıkları kibir ve enaniyetleri başlarına belâ olacaktır. Fani dünya hayatında büyüklenenler, alçalışın en korkuncunu yaşayacaklardır. Öte yandan Allah’ın kendilerine vermiş olduğu hayat ve insaniyet nimetini iyi kullanan ve bütün insanî hasletlerini Rabbini razı etmek için ortaya koyanlar ise büyük nimetlere nail kılınacaklardır. Aklı olan insan, Allah’a hakiki kul olmanın, Habibullah olan Hz. Muhammed’in (asm) yolunda giden bir ümmet ferdi olmanın ne kadar ehemmiyetli olduğunu anlamalıdır. Zira amel defterinin kapanacağı ölüm gününün her an gelmesi muhtemeldir... 27.10.2009 E-Posta: [email protected] |