Faruk ÇAKIR |
|
Hiç bir şey olmamış gibi davranılmasın! |
Genelkurmay Başkanının daha önce ‘kâğıt parçası’ dediği ‘belge’nin ‘orijinal ıslak imzalı nüshası’nın ortaya çıktığı ve Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara ulaştırıldığı belli oldu. Biz yine de ihtiyatı elden bırakmayıp ‘iddiâ edildi’ diyelim. Kamuoyu, tartışmalara konu olan ‘belge’nin varlığından ilk defa 12 Haziran 2009 tarihli Taraf gazetesinin haberiyle haberdar olmuştu. Belgeyle çok önemli iddialar gündeme getirilmişti. Ama yine tekrarlayalım ki, fiilî darbelere maruz kalan Türkiye’de hemen herkes bu iddiâların mümkün olduğu kanaati taşıyordu. Genelkurmay Başkanı ‘orijinal nüsha ortada yok’ diyerek ‘belge’ iddiâlarını çok sert bir dille yalanlamıştı. Belge olsa da olmasa da bu iddiâların mümkün olduğu noktasındaki kanaat ise devam ediyordu. Aradan aylar geçti ve şimdiye kadar ‘yok’ denilen sözkonusu belgenin ‘var’lığı ortaya çıktı ya da yeniden iddiâ edildi. Neredeyse bütün gazetelerde yer alan haberlere bakılırsa bu defaki iddia daha delilli görünüyor. İhbar mektubunu yazan kişi, ‘belge’yi savcılara göndermekle kalmamış “Çağırırsanız bu konuda size de ifade veririm / konuşurum” demiş. Bu vahim iddiâ ikinci defa gündeme gelmiş olmasına rağmen Türkiye’yi idare edenler “hiç bir şey olmamış” gibi davranmaya devam ediyor. Böyle vahim iddialar karşısında nasıl susulur? Doğru ya da yalan, bu iddialar gündeme geldiğinde ‘yetkili’ olan herkesin konuşması, açıklama yapması gerekmez mi? Sadece iktidar kanadı değil, muhalefet partileri de vakit kaybetmeden bu iddiâlarla ilgili değerlendirmeler yapmak mecburiyetinde. Gazetelerde dile getirilen ‘iddialar’ı duyan, gören ve öğrenen vatandaş; Türkiye’yi idare edenlerin suskunluğu karşısında ne düşünür? Böyle önemli iddialar dile getirildiğinde ‘yer yerinden oynamıyorsa’ ne denir? İddiânın ilk defa dile getirilişinin üzerinden aylar geçtikten sonra “Durun hele, bir inceleyelim, bir bakalım” diyerek kimse kimseyi inandıramaz. Tam unutulmaya yüz tuttuğu sırada bu ciddî iddiâların yeniden gündeme getirilmesi ve bunun zamanlaması ayrıca tartışılabilir. Hesap içinde hesap ve plan içinde plan da olabilir. Fakat bu ‘ayrıntılar’ vatandaşı çok da meşgul etmiyor. Vatandaş, böyle ciddî iddialar karşısında daha atik, daha kararlı ve daha sonuç alıcı adımların atılmasını istiyor. Bu yazının hazırlandığı saate kadarki durum, Türkiye’yi idare edenlerin “Gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım” anlayışıyla hareket ettiğini gösteriyordu. Meselâ yarın ‘çok önemli’ bir açıklama, izah ve beyanda bulunulsa bile geç kalınmış oldu. Bazı durumlar var ki, “şuyuu/duyulması, vukuundan/gerçekleşmesinden daha vahimdir” denilir. Tam da o hâli yaşıyoruz. İnanın dile getirilen iddiaların değil gerçekleşmiş olması, düşünülmüş olması bile çok vahim. Ne yazık ki bu ve benzeri düşüncelerin sadece düşüncede kalmayıp ‘eylem’e dönüştüğüne de bütün Türkiye şahit olmuştur. Lütfen ‘hiç kimse’ hiç bir şey olmamış gibi davranmasın. Çünkü hiç birimiz böyle bir lükse sahip değiliz! 27.10.2009 E-Posta: [email protected] |