Rifat OKYAY |
|
Bir varmış, bir yokmuş denmeden!.. |
Bir gün olur elimizdeki ve dilimizdeki sahip olduğumuz her şey Sahib-i Hakikisine rücu ediverir. Bunu bilmek elbette ki yetmez. Ötesinin ötesinde bu hakikatın hakikatını amel-i saliha ve faaliyet-i hayır, farzların, vaciplerin, sünnetlerin, güzel emir ve yasaklarla süslemek, donatmak ve yerine getirmek lâzımdır. Ufuklara ve afak-ı âlemin ümidlerine yapacağımız işleri büyüterek veya küçüllterek takmadan, havale ve emanet etmeden, bizatihi hayatın içinde hayatı Allah için yaşamalıyız ve ihlâsla göstermeliyiz. Gerçek ve hakikatlı bir mü'minin, boş hayalleri, anlamsız ümidleri ve kovaladığı, koşuşturduğu merakları olmaz ve olmamalıdır da... Bir kısım ihsan-ı İlâhî muvaffakiyetleri, yapacağımız işlere perde ve bahane yapmadan, hayatın her kademesinde ki her isteğimizi Rabbimizin şefkati ve merhametini vesile kılarak yine O’ndan, yine O’nun engin, sonsuz hazinesinden istemeliyiz ve bu isteğin daimi, bıkmayan, usanmayan takipçisi bir ubudiyete, kulluğa sahip olmalıyız. Kulluğun hakkını vermeyi, hayatı ve ihsanları Allah’tan bilerek yine O’nun yolunda mücahede ve mücadelede bulunmak ehl-i imanın şiarı, özelliği ve gayesi olmak lâzımdır, gereklidir. Başımızı döndürecek hiçbir emrin gelmediği bir yerden, başımızı hakikatlara daima çevrik tutmalıyız ve kendimizi emirber birer nefer olarak görmeliyiz. Hakkımıza razı olarak, bizim için yapılan her bir faaliyetin bizim için yapılacak her şeyin habercisi ve teminatı olduğunu bilmeliyiz ve öylecede dünyanın ve mafianın üstünde Allah’ın rızası ve yolunda irademizi ve nefsimizi kullanmaya ve yönlendirmeye çalışmalıyız. Biraz da kendimiz açısından en önemli olanı, kimsenin minneti ve mihenki ile değişmeyecek olanı yani Rabbimize karşı birinci vazifemiz kulluğumuzu düşünmeliyiz ve en evvela bu yolda başarılı olmaya çalışmalıyız. Sahip olduklarımız bu dünyada iken daima öbür dünyayı anlatıyor ve bize orasını ihsas edip, haber veriyorsa, bize düşen öbür dünya için çalışıp gayret gösterip, orası için salih ve hayırlı ameller kazanmaktır.Yol budur, bize düşen tek ve önemli dünya vazifesi budur ve bu olmalıdır. Bunun dışında ne aklınıza geliyorsa dünyaya aittir ve bize ahiret adına birşey kazandırmayacaktır. Zaman bitmez gibi görünsede, en çabuk ve en çok biten ve kaybolan bir kıymet. Gelin zamanı, zamanı yaratan Rabbimizin yolunda ihlâs ve ubudiyetle kullanalım ve O’nun yolunda yapabileceğimiz hiçbir hayırlı faaliyeti ertelemeyelim... Bir varmış bir yokmuş denmeden, varlığımızın ve var edenin kıymetini bilelim ve buna görede yaşayalım İnşaallah... 06.11.2009 E-Posta: [email protected] |