Faruk ÇAKIR |
|
Nur Talebesinin ölümü |
Ölüm oku, bu defa muhterem ağabeyimiz, gazetemizin yazarı Şaban Döğen’e isabet etti. Herkes onu mütebessim yüzü ve hizmet aşkıyla dolu konuşmalarıyla hatırlayacak İnşallah. Şaban Ağabey İstanbul’da ikamet eden, ama yazılarını evinden yazıp gönderen yazarlarımızdandı. Her fırsatta gazeteye uğrar, hal hatır sorar ve kısa da olsa sohbet etmek imkânı bulurduk. Hastahaneye kaldırılmadan bir kaç gün önce de yine gazetemize gelmiş, gazete satışını arttırmak için yapılması gerekenler üzerine sohbet etmiştik. “Şaban Ağabey hastahaneye kaldırıldı, yoğun bakımda yatıyor” haberini duyunca hemen hastahaneye koştuk. İlk bilgiler ‘kalp krizi geçirdiği’ yolundaydı. Doktorlarıyla konuşunca durumunun ciddî olduğunu anladık, ama zaten tıbben yapılması gereken her şey yapılıyordu. Bize ve okuyucularımıza sadece ‘duâ etmek’ düşüyordu. Her gün sevinçli haberler duymak için ailesini aradık. İlk günlerde ‘düzelme var’ şeklindeki haberlerle sevindik, ama son haber hepimizi üzdü. Vefat haberi üzerine yine hastahaneye koştuk ve yapılan işlemlerin ardından cenazesini yıkamak için Zeytinburnu’ndaki Kozlu Mezarlığı gasılhanesine götürdük. Cenaze yıkanıp kefenlendikten sonra da Fatihalar ve duâlar eşliğinde memleketi Kargı’ya uğurladık. İnşallah orada kılınacak cenaze namazından sonra da hepimizin ‘asıl memleketi’ olan kabre uğurlanmış olacak. Bilmiyorum, “Nur Talebesi”nin ölüm haberine üzülmek ne derece doğrudur? Ama nihayetinde ölümün yüzü soğuk olduğu için üzülmemek de mümkün değil. Hem “Nur Talebesi” hem de ilahiyatçı olması hasebiyle bu konuları en iyi bilenlerden biri de Şaban Döğen Ağabeyimizdi. Yazdığı yazılar ve geride bıraktığı eserler bunun en büyük delili. Dolayısı ile onu her zaman rahmetle anacak ve ‘Cennet-i Ala’da Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm) ve Üstadımızla buluşmayı dileyeceğiz. Şaban Döğen Ağabeyimizle hem beraber çalıştık, hem de zaman zaman yolculuk ettik. Dolayısı ile hadis-i şeriflerdeki izahlara bakılırsa insanları tanımak için gerekli olan şartları yerine getirdik diyebiliriz. Cenazesinde bulunamadığımız için “Nasıl bilirsiniz?” sorusuna muhatap olamadık, ama sorulmuş gibi cevabımızı verebiliriz: İyi biliriz! Onun mü’min ve muvahhid olduğuna şehadet ederiz! “Nur Talebesi” ve “Mehdi’nin askeri” olduğuna da şehadet ederiz! Varsa haklarımızı da helâl ediyoruz! Şaban Ağabeyimizle ilgili elbette çok hatıralarımız var. Belki çeşitli vesilelerle daha sonra bunları aktarma imkânı olur. Vefat haberini duyan herkesin onu hayırla yad etmesi, göz yaşı dökmesi ve iyiliğine şehadet etmesi imrenilecek bir durum. Amerika’dan arayan bir okuyucumuz ağlamaklı sesiyle baş sağlığı diliyordu. Ona şunu söyledim: Keşke bizim arkamızdan da göz yaşı döken mü’minler ve Nur Talebeleri olsa. Şaban Ağabey için buna şahit olduk. Bu durumda ona ‘ne mutlu’ demek durumundayız. İnşallah Mevlâm hepimize güzel ölümler nasip eder. Evet, hiçbirimiz dünyada ebedî kalmayacağımıza göre mühim olan ahiret hayatıdır. Bugün ölecekmiş gibi ebedî hayata hazır mıyız? Ölüm haberlerinden sonra bir anlık uyanıp, sonra yine gaflete dalmakla ne kazanabiliriz ki? Ölüm bizi uyandırmadan uyanmak ve uyanık kalmak en iyisi. Bu vesile ile Şaban Döğen Ağabeyimize bir defa daha Allah’tan rahmet ve mağfiret dilerken, yakınlarının acılarını paylaşıyor; sabır ve tevekkül niyaz ediyoruz. Malûm, mü’minler için ölüm bir tebdil-i mekândır. Allah’ın rahmeti üzerine olsun; yeri, mekânı cennet olsun İnşallah. Amin. 06.11.2009 E-Posta: [email protected] |