30 Ekim 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Süleyman KÖSMENE

Mevlânâ Celâleddin (ra) üzerine


A+ | A-

Zübeyir Yürekli: “Mevlânâ’yı kısaca tanıtır mısınız? Üstad Hazretleri, ‘Mevlânâ benim zamanımda gelseydi Risâle-i Nur’u, ben onun zamanında gelseydim Mesnevîyi yazardım’ ifadesini kullanıyor. Ben buradan Mevlânâ’nın da müceddid olduğunu çıkarıyorum. Ama Mesnevîde bir kısım hikâyelerin İslâm edebine uymadığı söyleniyor. Bunların doğruluk payı nedir? Mevlânâ hakkında söylenen bir takım sözlere ne cevap vereceğiz?”

1207’de Belh’te doğan Hazret-i Mevlânâ, 1273’te Konya’da ebediyete göçtü. Soyu baba tarafından Hazret-i Ebû Bekir-i Sıddîk’a (ra) dayanır. Anne tarafından da seyittir ve hiç şüphesiz müceddid-i dindir. İlk tahsilini babası Sultanu’l-Ulemâ Muhammed Bahaüddin Veled’den aldı.

Belh’ten babasıyla birlikte ayrıldığında beş yaşındaydı. Âilesiyle birlikte Nişâbûr, Bağdat, Hicaz, Şam ve Anadolu’nun muhtelif şehirlerine gitti. Nişâbur’da bulundukları sırada Feridüddin-i Attar Hazretleri iltifat etti ve “bu çocukta bir nûr-u İlâhî var. İstidâdı fevkalâde.” diyerek meşhur eseri Mantıku’t-Tayr’ın bir nüshasını kendisine hediye etti. Şam’da bulunduğu sırada Muhyiddîn-i Arabî ile, Şeyh Sadeddin-i Hamevî ile, Osman Rûmî ile, Mevlânâ Kemâleddin bin Adîm ile görüştü ve onlardan ders aldı.

Hazret-i Mevlânâ âilesiyle birlikte yedi sene Karaman’da ikamet etti. Fakat sonradan Konya hükümdârı Alaüddin Selçukî’nin dâveti üzerine Konya’ya gitti ve buraya yerleşti.

Tefsîr, Hadîs, Fıkıh, Mantık, Usûl, Meânî, Edebiyat, Matematik, Fen, Tıp gibi zamanının bütün ilimlerini okudu ve her birinde uzmanlaştı. Babasının ölümünden sonra ders okutmaya başladıysa da, mânevî ve ledünnî ilimleri almak üzere babasının işâretiyle Seyyit Burhânetttin Tirmizî’nin nezdinde riyâzete ve enfüsi dairede mücâhedeye başladı. Seyyit Burhanettin Tirmizî’den dokuz sene mânevî ilimler tahsil etti. Tasavvufta yüksek makamlara ulaştı. Kalben yükseldi; fakat akıl ayağını da bırakmadı.

Hocasının Kayseri’ye gitmesi üzerine Konya’da talebe yetiştirmeye başladı. Binlerce talebe yetiştirdi.

Bu sıralarda Tebrîz’de “Uçan Güneş” olarak anılan ve sahip olduğu yüksek ve ledünni mânevî ilimleri vermek üzere bir yüksek istidât arayışına çıkan büyük mutasavvıf Şems-i Tebrizî, gördüğü bir rüya üzerine Konya’ya gelmişti. Peşinde binlerce talebesiyle Celâleddin-i Rûmî’yi burada gören Şems-i Tebrizî, aradığı zatın bu olup olmadığını anlamak üzere ona bir soru yöneltti:

“Peygamber Efendimiz (asm), “Ben Allah’a her gün yetmiş defa tevbe ediyorum.” derken; onun ümmetinden bazıları, “O ridâmın içindedir” diyor. Bu nasıl olur? Ne demektir?”

Hazret-i Mevlânâ:

“Hazret-i Peygamber’in (asm) istidadı sonsuza doğru durmadan yükseliş içindedir. Allah katında her gün yetmiş kat yükseliyor ve her yükselişinde Allah’a tevbe ediyordu. Onu ridâsının içinde görenlerse kâbiliyetlerinin “sınırlılığını” ve artık yükseliş kaydetmediklerini ilan ediyorlar. Yükselişin anahtarı tevbedir.” diyor.

Aradığı istidadı bulduğundan emin olan Şems-i Tebrizî artık Hazret-i Mevlânâ’dan ayrılmıyor. Aylarca “manevî sohbet” asansöründe birlikte yükseliyorlar. Hazret-i Mevlânâ’nın ledün ilmi böylece kemale eriyor.

Hazret-i Mevlânâ tekkesinde Şeyh Feridüddin Attar’ın Mantıku’t-Tayr’ı ile Hakîm Senâî’nin Hadîka’sını okutur ve bu eserleri takdir ederdi. Bir gün talebelerinden Hüsâmettin Çelebi, bu iki kitap tarzında çağdaş bir kitaba ihtiyaç olduğunu söyledi. Hazret-i Mevlânâ da:

“Bana da böyle bir fikir ilham olunmuştu!” diyerek sarığının arasından çıkardığı bir kâğıdı Hüsamettin Çelebi’ye uzattı. Bu kâğıtta Mesnevî’nin baş tarafındaki ilk on sekiz beyit yer alıyordu. Sonra Hazret-i Mevlânâ söyledi, Hüsâmettin Çelebi yazdı. Artık ilhamlar gelmeye başlamıştı. Yazdılar, yazdılar, yazdılar.

Mesnevî’deki hikâyeler o zamanın fehmine uygun, ama teşbih, temsil ve mecazın da bolca kullanıldığı fıkralardır. Mesnevî edebe aykırı unsurlar ihtiva etmez. Bunu görmek için hikâyelerdeki temsil, teşbih ve mecazi ifadelerin insafla ve doğru değerlendirilmesi yeterli olacaktır.

Hazret-i Mevlânâ’nın âlemi baştanbaşa akıl ve kalp gözüyle gören bir makamda bulunduğuna işâret eden Bedîüzzaman Hazretleri, “Fikren arşa çıkan, Celâleddîn-i Rûmî gibi diyebilir: “Kulağını aç! Herkesten işittiğin sözleri, fıtrî fonoğraflar gibi Cenâb-ı Haktan işitebilirsin.” yoksa, Celâleddîn gibi, bu derece yükseğe çıkamayan ve ferşten arşa kadar mevcûdâtı âyine şeklinde görmeyen adama, “Kulak ver! Herkesten Kelâmullah’ı işitirsin.” desen, mânen arştan ferşe sukut eder gibi, hilâf-ı hakîkat tasavvurât-ı bâtılaya giriftar olur.”1 der.

Üstad Saîd Nursî, Mesnevî’nin bir hizmet tarzı olarak yazıldığı çağdaki makbûliyetine ve Risâle-i Nûr ile arasındaki âhenge şöyle işâret eder: “Hazret-i Mevlânâ benim zamanımda gelseydi, Risâle-i Nûr’u yazardı. Ben de Hazret-i Mevlânâ zamanında gelseydim, Mesnevî’yi yazardım. O zaman hizmet Mesnevî tarzındaydı. Şimdi Risâle-i Nûr tarzındadır.” 2

Dipnotlar:

1 - Lem’alar, s. 272.

2 - Son Şahitler, 1/318.

30.10.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (29.10.2009) - Yalana cevaz yok

  (28.10.2009) - Hadiste sıhhat ölçüleri

  (27.10.2009) - Yedi kat arz üzerine

  (26.10.2009) - Risâle-i Nur'un makamı

  (24.10.2009) - Âyetü’l-Kübrâ’nın bir hülâsası

  (23.10.2009) - Allah (cc) neden yemin eder?

  (22.10.2009) - Kader ve ölüm

  (21.10.2009) - Onuncu Söz’de Haşir

  (20.10.2009) - Evlilik üzerine sorular

  (18.10.2009) - Küreleri yutan zerreler

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.