Aile-Sağlık |
Evimizdeki tehlikeli atıklar ÇEVRE ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü’nden yapılan yazılı açıklamada, tehlikeli atıkların uygun yöntemlerle bertaraf edilmemesi halinde sadece insanların değil, bitkiler, hayvanlar ve bütün tabiatın zarar gördüğü kaydedilen kitapçıkta, normal şartlarda bir evde 1,5–5 kilogram arasında tehlikeli ürün bulunduğuna dikkat çekildi. Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğünün ‘’www.cygm.gov.tr’’ internet adresinde de yayınlanan kitapçığa göre, yaygın olarak kullanılan başlıca evsel tehlikeli atıklar ve bunlarla ilgili olarak alınması gereken önlemler şöyle: ‘’Deodorant ve Spreyler: Basınçlı ambalajların patlama ihtimaline karşın yüksek ısıya maruz bırakılmamalıdırlar. Bileşenleri yanıcı, toksik, irite edici ve zehirli olabilir. Kullanımı sırasında ortamın iyi havalandırılması gerekmektedir.
Çamaşır suları: Klorlu çamaşır suları reaktif olup, diğer temizlik malzemeleriyle karıştırıldıkları zaman oksit gaz çıkışına sebep olur. Gözleri ve cildi tahriş eder. Cildin doğrudan temas etmemesi gerekir. Koruyucu eldiven giyilmelidir. Alternatifi için klorlu çamaşır sularının tüketimi azaltılabilir. Oksijenli çamaşır suları ya da boraks tercih edilebilir. Hidrojen peroksit bazlı çamaşır suları tercih edilebilir.
Deterjanlar: Çamaşır ve bulaşık deterjanları yutulması halinde zararlıdır. Ciltle ya da gözle doğrudan teması halinde yanma hissi verir, ciltte kaşınma ya da tahriş edici olabilir. Sıvı bulaşık makinesi deterjanları daha az tehlikelidir. Alternatif olarak; bulaşıklar için sıvı deterjanlar, çamaşırlar için ise sabun tercih edilebilir. Çamaşırların son durulama suyuna 1-2 fincan sirke eklenmesi halinde çamaşırda kalan bakiye sabunlar da yok edilmiş olur. Sirke aynı zamanda ürik asidi de yok eder. Bebek çamaşırlarının son durulama suyuna 1 fincan sirke koyulabilir.
Floresan lambalar: Çok az miktarda da olsa floresan lambalarda metalik civa bulunmaktadır. Metalik civa buharlarının solunması sağlık açısından zararlıdır. Yakılması hâlinde hava kirliliğine, depolanması ya da toprakla teması halinde toprak ve su kirliliğine sebep olur. Bertarafı için belediyenin evsel tehlikeli atıkların yönetimi çalışması kapsamında toplanmalı ve lisanslı geri kazanım/bertaraf tesislerine gönderilmelidir.
İlâçlar: İlâçların çoğu toksik olup, özellikle yaşlılar ve çocuklar tarafından yutulması halinde çok zararlıdır. Çocukların vücut gelişimlerini henüz tamamlamamış olmaları ve zayıf olmaları sebebiyle potansiyel kimyasal zehirlenme tehlikesi altındadırlar. Kanser tedavisinde kullanılan ilâçlar ile saç için kullanılan bit ve sirke şampuanlarının ambalajları boş olsa bile çöpe atılmamalıdır. Bertarafı konusunda detaylı bilgi almak için yetkili birimlerle görüşülmelidir.
Ojeler/oje çıkarıcılar: Yanıcı ve toksiktir. Buharı kolayca solunur. Cildi tahriş eder. Hamileler bu ürünleri kullanmamalıdır. Alternatif olarak, Toluen içermeyen ojeler daha az tehlikelidir.
Piller: Yüksek ısıya maruz kaldığında ya da yakıldığında patlayabilir. Civa gibi toksik ağır metaller içermesi nedeniyle yakılması ya da depolama alanlarında diğer atıklarla birlikte depolanması halinde su ve hava kirliliğine sebep olur. Atık piller çöpe atılmamalıdır. Atık pil toplama noktalarına ulaştırılmalıdır.
Saç boyaları: Gazı gözlerde ve akciğerde tahrişe sebep olur, yutulması halinde çok tehlikelidir. Çocukların ve ev hayvanlarının ulaşamayacakları yerlerde saklanmalıdır.
Saç Jölesi: Ciltte döküntüye, cilt altında ise kılcal damar kanamalarına sebep olabilir. Çocukların ve ev hayvanlarının ulaşamayacakları yerlerde saklanmalıdır. Bertarafı için ürün tamamen tüketilip, ambalajı suyla çalkalanarak geri dönüşüm kutusuna atılabilir. Alternatif olarak amonyak içermeyen ürünler kullanılabilir.’’ |
29.10.2009 |
Balı süt ve çayla karıştırmayın ONDOKUZ Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Güler, balın 43 derecenin üzerinde ısıya maruz kalması halinde besin değerini yitirdiğini, bu derecenin üzerinde süt veya çaya konulan balın tatlandırıcıdan öteye geçmeyeceğini söyledi. ‘’Domuz gribi’’ ile birlikte birçok hastalık için vücut direncinin artırılması için beslenme uzmanları tarafından tavsiye edilen, yüz yıllardır şifa kaynağı olarak gösterilen balın nasıl tüketileceği de önem taşıyor. Uzun yıllardır arıcılık üzerine araştırmalarını sürdüren Doç. Dr. Ahmet Güler, yaptığı açıklamada, balın besin değeri korunarak tüketilmesinin son derece önemli olduğunu vurguladı. İçinde yararlı enzimler, proteinler, asitler, vitamin ve mineraller bulunduran balın besin değerinin son derece yüksek olduğunun altını çizen Güler, balın adeta bir enerji ve şifa kaynağı olduğunu hatırlattı. Balın yüksek derece ısıda besin değerini yitirdiğine işaret eden Güler, şu bilgileri verdi: ‘’Bal 43 derecenin üzerinde sıcaklığa maruz kaldığında besin değerini yitirir, bu derecenin üzerinde süt veya çaya konulan bal tatlandırıcıdan öteye geçmez. Ilık süt, su veya meyve suyuna, çaya konulabilir. Balın kaynatılması ise bütün besin değerini yitirmesine sebep olur. Bal yüksek ısıda kaynatıldıktan sonra tüketiciye sunulduğunda buna kesinlikle bal diyemeyiz.’’ Doç. Dr. Ahmet Güler, balın kristalleşmesinin ise halk arasında sanıldığı gibi şekerleşmediğini, bunun ‘’Bal üretiminde şeker kullanıldığını göstermediğini söyledi. ‘’Kristalleşen bal kalitelidir’’ diyen Güler, balın kristalleşmesinin üretilen bitki çeşidine ve üretim yapılan yerin rakımına bağlı olduğunu kaydetti. Balın buzdolabına konulmaması uyarısında da bulunan Doç. Dr. Güler, buzdolabında balın yapısının bozulacağını hatırlatarak, en iyi saklama şartının oda sıcaklığında güneş almayan bir yer olduğunu sözlerine ekledi. |
29.10.2009 |
Kalsiyumlu ekmek kemiklerin dostu ANKARA Büyükşehir Belediyesi Halk Ekmek Fabrikası’nın, Ankara Üniversitesi iş birliğiyle, ‘’Çocuklarda kemik gelişimini desteklemek, yetişkinlerde de kemik erimesini önlemek’’ amacıyla ürettiği, ‘’Kalsiyumlu ekmek’’ yoğun ilgi görüyor. Halk Ekmek Fabrikası Genel Müdürü Ali İlkbahar, yaptığı açıklamada, geçtiğimiz Mayıs ayında üretimine başlanan ve Ankaralılar tarafından çok beğenilen kalsiyumlu ekmeğin üretimine, fabrikada çıkan yangın sebebiyle bir süre ara verildiğini hatırlattı. Tüm Halk Ekmek büfelerinde satışına tekrar başlanacak olan kalsiyumlu ekmeğin, çocukların kemik gelişimine ve yetişkinlerde görülen kemik erimesi hastalığına karşı oldukça faydalı olduğunu bildiren İlkbahar, her üründe önceliklerinin, sağlığa katkıda bulunmak olduğuna işaret etti. ‘’Fındıklı ekmek’’, ‘’Çeşnibahar ekmek’’, ‘’Cabata ekmek’’ gibi ürünlerle çeşit zenginliğine ulaştıklarını dile getiren İlkbahar, kalsiyumlu ekmeğin sevilerek tüketildiğini ve üretime ara verdikleri dönemde Ankaralılar tarafından ısrarla istendiğini ifade etti. |
29.10.2009 |
Diabetli alzheimer hastaları daha geç hafıza kaybına uğruyor HEM Alzheimer hem de şeker hastalığı bulunanlarda hafıza kaybının sadece Alzheimer hastası olanlara oranla daha yavaş ilerlediği belirlendi. Daha önceki araştırmalar, şeker hastalarının Alzheimer’a yakalanma riskinin daha yüksek olduğunu gösteriyordu. Fransa Millî Sağlık ve Tıbbi Araştırma Enstitüsü’nden Dr. Caroline Sanz ile ekibi, zaten Alzheimer hastası olanların şeker hastası da olmaları halinde zihinsel kayıp oranının etkilenip etkilenmeyeceğine baktı. Ancak şaşırtıcı bir sonuçla karşılaşan bilim adamları, “Başlangıçtaki hipotezimiz, Alzheimer’ı olan hastalarda şeker hastalığının zihinsel kaybı artıracağı yönündeydi” dedi. Yaklaşık 600 hastayı kapsayan araştırmanın başında, şekeri olan ve olmayan Alzheimer hastalarının zihinsel testlerdeki ortalama skorları 20 çıktı. Ancak daha sonra yıllık periyodik testlerde, şekeri olmayan Alzheimerlılarda bu skor ortalama 1,24 oranında azalırken, şeker hastalarında sadece 0,38 oranında azaldı. Şekerlilerde zihinsel kayıp oranının daha yavaş olmasının sebebi açık değil ancak bilim adamları bunun şeker hastalarının kullandığı bazı ilaçlardan kaynaklanıyor olabileceğini belirtti. Geçen şubat ayında fareler üzerinde yapılan bir araştırmada, insülinin beyni, Alzheimer ile ilgili toksik proteinlerden koruyabildiği, bazı şeker ilaçlarının da bu etkiyi arttırdığı belirlenmişti. |
29.10.2009 |
Geç yaşta baba olanın çocukları risk taşıyor BİLİM adamları, geç yaşta baba olan erkeklerin çocuklarının otizm, şizofreni gibi hastalıklara yakalanma risklerinin daha yüksek olduğunu belirlediklerini ve bunun sebebini bulduklarını belirtti. Independent gazetesinin haberine göre, Oxford Üniversitesi araştırmacıları, yaşlı erkeklerde, çocuklarının DNA’larında genetik mutasyona yol açabilen nadir türde bir testis tümörü bulunma ihtimalinin daha fazla olduğunu belirlendi. Nature Genetics dergisinde yayımlanan araştırmanın başkanı Prof. Andrew Wilkie, bu bulgunun, çocukları etkileyen, aralarında ölü doğum ve cüceliğin de bulunduğu bir dizi ciddi durumun neden kaynaklandığına açıklama getirebileceğini söyledi. Araştırmanın ayrıca, bilim adamlarının otizm ve şizofreni gibi yaygın hastalıklara yol açmış olabilecek genleri bulmalarına da yardımcı olabileceği kaydedildi. Son zamanlara kadar, sadece kadınların geç yaşlarda bebek sahibi olmalarının hastalıklı bebek doğumlarına yol açabileceği zannediliyordu ancak yapılan son araştırmalar, erkekler yaşlandıkça bunun da ciddî sağlık problemlerine sahip bebeklerin doğumuna yol açabildiği belirlendi. İsrail’de yapılan bir araştırma, 40 yaş ve üstünde baba olan erkeklerin otistik çocuğa sahip olma riskinin 30 yaş ve altı erkeklere göre 6 kat daha fazla olduğunu göstermişti. Şizofreniyle ilgili yapılan araştırmalar da yaşlı babaların çocukları arasındaki hastalık riskinin, 20’li yaşlarda baba olanların çocuklarına oranla iki kat fazla olduğunu gösteriyor. |
29.10.2009 |
Bakanlık açıkladı: Civalı termometreler sağlığa zararlı SAĞLIK Bakanlığı İlâç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü, vücut sıcaklığını ölçmede kullanılan cıvalı termometrelerin piyasaya arzını ‘’sağlık ve güvenlik açısından tehlike oluşturduğu’’ gerekçesiyle durdurdu. Cıva içeren ‘’klinik termometrelerin-beden dereceleri’’ piyasaya arzının durdurulduğu, YÖK ve Millî Eğitim Bakanlığının yanı sıra ilgili bakanlık ve kurumlara birer duyuruyla bildirildi. Duyuruda, tıbbi cihazlar uyarı sistemini yürüten Sağlık Bakanlığına, cıvalı termometreler ile ilgili meydana gelen muhtelif olumsuz olayların bildiriminin yapıldığı belirtildi. Gümüş renkte, akışkan, parlak ve kokusuz bir element olan cıvayı içeren camdan termometrelerin, darbe, düşme ve çarpmalara karşı dayanıklı olmadığı, bunların kırılması halinde açığa çıkan cıvanın oda ısısında kolayca buharlaşabildiği vurgulandı. Bu elementin, okul laboratuvarlarında muhtelif amaçlarla kullanıldığına da dikkat çekilen duyuruda, cıvanın buharlaşması sonucu solunması ve gıdaların içine bulaşıp ağızdan alınmasıyla ortaya çıkan zehirlenme bulguları kolay ayırt edilemediğinden, teşhisin de kolay konulamadığına işaret edildi. |
29.10.2009 |
Şehirlerde yaşayanların yarısı gürültüye maruz kalıyor AVRUPA Birliği üyesi ülkelerde, şehirlerde yaşayanların yarısından fazlasının aşırı düzeyde gürültüye maruz kaldığı bildirildi. Avrupa Çevre Kurumu, 27 ülkede, 250 binden fazla kişinin bulunduğu şehirlerde yaşayanların 55 desibelin üzerindeki gürültüye maruz kaldığına dikkati çekti. Gürültünün insan sağlığına etkilerinin genellikle gözardı edildiğini belirten kurum, uzun süre gürültüye maruz kalmanın yüksek tansiyonu tetikleyebileceğini ve özellikle çocuklarda uyku sorunlarına sebep olabileceğini vurguladı. Merkezi Kopenhag’da bulunun kurum, Fransız “Le Nouvel Observateur” dergisinin internet sitesinde de yer alan makalede, gürültüye uçak, tren, yoldan geçen araçlar ve fabrikaların yol açtığını belirtti. Gece en gürültülü olan ilk 3 başkentin Bratislava (Slovakya), Varşova (Polonya) ve Paris (Fransa) olduğunu açıklayan kurumun sözcüsü Oscar Romero, insanların gürültüden şikâyetinin her geçen gün arttığını ancak gürültünün Avrupa’nın gündeminin ilk sıralarında yer almadığını vurguladı. Romero, gürültü kirliliğinin diğer kirlilik türlerine göre daha geç ele alınmaya başladığını da ifade etti. |
29.10.2009 |