Mehmet KARA |
|
Açılımın ön görüşmesindeki tarih tartışması |
Belge tartışması Türkiye’nin gündemini belirlerken, önümüzdeki hafta Salı günü Meclis genel kurulunda “ön görüşmesi” yapılacak demokratik açılım etrafındaki tartışmalarda ikinci gündemimizi belirliyor. Önümüzdeki haftanın birinci gündem maddesinin demokratik açılım konusu olacak gibi duruyor. Özellikle ön görüşmesi Salı, genel görüşmesi de Perşembe yapılacak demokratik açılımın görüşmeleri önümüzdeki haftanın gündemini belirleyeceğinin ilk işaretlerini vermeye başladı. Bahçeli’nin grup toplantısında “Tarihî hesaplaşmayı bekliyoruz” demesi ve görüşmelerin Mustafa Kemal’in ölüm yıl dönümüne denk gelmesi muhalefet partilerince sert bir şekilde eleştiriliyor. Meclis genel kurulundaki görüşmelerde her fırsatta konu dönüyor, dolaşıyor görüşmelerin 10 Kasım’a denk getirilmesine getiriliyor. Tutanaklara yansıyan konuşmalarda ilginç tartışmalar yaşanıyor. AKP Grup Başkanvekili Suat Kılıç’ın Salı günü genel kurulda “Tatil olan bir günü iş gününe dönüştürüyor değiliz, Meclisin çalışmayacağı bir günü çalışma gününe dönüştürüyor da değiliz, zaten o gün TBMM Genel Kurulu açık ve çalışmalarına devam edecek” demesinin ardından sert tartışmalar yaşandı. Tartışmaları tutanaklardan okuyalım: Kadir Ural (Mersin)- Bir gün sonra yapsanız olmuyor mu Başkan? Niye 10 Kasım’da görüşüyorsunuz bunu? Hayret bir şeysin ya! Suat Kılıç (Devamla)- Değerli arkadaşlarım, bir gün öncesinin bir gün sonrasıyla kesinlikle bir farkı söz konusu değil… Kadir Ural (MHP Mersin)- Görüştüğün konu, demokratik açılım dediğin şey ne? Suat Kılıç-…çünkü 10 Kasım 2009 tarihi zaten resmî tatil değil Kadir Ural- 11’inde yap, ne olur? Hüseyin Yıldız (MHP-Antalya)- Acelesi var! Kadir Ural - Özellikle mi istediler 10 Kasım’da yapmanızı? Kâmil Erdal Sipahi (MHP-İzmir)- Atatürk’ten intikam mı alıyorsunuz? Tartışma bu minval üzere devam edip gitti. Görüşme takvimi belli olduğunda bu kadar tartışma yapılıyorsa, Salı ve Perşembe günlerinin bir hesaplaşmanın olacağı kesin… Halbuki, Meclis’teki görüşmelerde demokratik açılımın sloganı Mustafa Kemal’in “Yurtta sulh, cihanda sulh” olacağının açıklanması ve Kültür Bakanının “demokratik açılım’ çalışmalarını Atatürk devrimlerinin devam olarak görüyoruz” demesine rağmen… * * * BİLMECE… A(H1N1) (Domuz gribi) ile ilgili vurulacak aşı konusundaki karışıklık devam ediyor. Geçtiğimiz hafta adeta hükümette aşı krizi çıktı. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın grup toplantısında aşı konusunda Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a katılmadığını açıklayarak “Domuz gribi aşısı zorunlu, kampanyası yanlış. Vatandaş kalkıp da ‘Ben istiyorum’ diyorsa eyvallah. Siyasî irade olarak bize düşen bu işi isteğe bağlı hale getirmek. Bu konuda otoriteler de farklı düşünüyor” demesinin ardından kendisinin aşı olmayacağını açıklaması kafaları iyice karıştırdı. Bir de bunun ardından Bakana kuliste herkesin önünde “terslemesi” aşı meselesini tam bir bilmeceye dönüştürdü. Erdoğan’ın resmî konutu çağırdığı Akdağ’ın “gönlünü alması” da kafa karışıklığını gidermedi. Bakan kendisi aşı olup, herkesi aşı olmaya çağırmak için yoğun çaba sarf ederken, yurtdışında milyarlarca dolarlık aşılar gelmişken, Erdoğan “Ben aşı yaptırmayacağım” demesi hemen bir kutuplaşma başlattı… “Başbakan aşı olmayacaksa, ben de olmam” diyenlerin sayısı artıyor. Bir grup başbakana destek verirken, başka bir grup da bakanı haklı buluyor. Devleti yönetenlerin birçoğu “aşı olmayacağım” deme yerine “risk grubunda değilim” türü açıklamalarla bu tartışmayı hafifletmeye uğraşsalar da, muhalefet partilerinin eline de büyük bir koz verilmiş oldu. Bir taraftan “aşıya güvenmiyoruz” diyorlar, diğer yandan da “Erdoğan yaptırmayacaksa biz yaptırmalıyız” diye de “muhalefet” olmanın gereğini yerine getiriyorlar. Bir aya kadar çocuklara vurulmak için aşılar gelecek, bu tartışmalardan sonra insanlar çocuklarına aşı vurdurup vurdurmama konusunda kime inanacağını şaşırmış durumda. Tam bir bilmece, çöz çözebilirsen. Bakana mı, başbakana mı insansınlar… BİLÂKAYDÜŞART… AKP Grup Başkanvekili Suat Kılıç’ın genel kuruldaki konuşmasında “Meclisimizin duvarında bir cümle var: ‘Hâkimiyet bilâkaydüşart milletindir” demesi “bilakaydüşart” kelimesi ve Türkçe üzerinde tartışmalara sebep oldu… Tutanaklara yansıyan bu tartışmalara bir göz atalım. Ali Koçal (CHP-Zonguldak)- “Bilakaydüşart” demiyor, doğru söyle. Doğru oku! Doğru oku! Pano yanında pano, ‘bilâkaydüşart’ diye bir şey yazmıyor öyle. Öyle bir şey yazmıyor. Suat Kılıç- Sayın milletvekilleri, sayın milletvekilleri, siz bu Türkçeyle Nutuk okuyamazsınız. Siz bu Türkçeyle Nutuk okuyamazsınız, okusanız da anlayamazsınız… Sizin ezberden siyaset yaptığınız, Nutuk’u okumadığınız anlaşılıyor. Ali Rıza Öztürk (CHP- Mersin)- Senin yaşın kadar siyaset yaptık biz be! O faşizme karşı direne direne geldik buralara, nasıl konuşuyorsun? Bu kelime üzerinde uzun süre tartışma devam etti. Ardından da “faşist” kelimesi üzerindeki tartışmalar… Ancak, söyleyen de, itiraz eden de anlaşamadı ama vekillerimizin neyle uğraştıklarının güzel bir örneği olduğu için hem de “ibretlik” olduğu için yazalım istedik. 08.11.2009 E-Posta: [email protected] |