Mehmet KARA |
|
Açılımlarda gelinen nokta |
Türkiye iki açılımla ilgili yaşanan gelişmelerde yaşanan gerginlikleri tartışıyor. Herkes, bu gerginliklerle açılımın nereye varacağını ve sorunların çözüme kavuşup kavuşamayacağını merak ediyor. Ermenistan açılımı tam bir muamma haline geldi. Ermenistan ile 10 Ekim’de İsviçre’de imzalanan protokollerin ardından Azerbaycan rahatsızlığını değişik vesilelerle dile getirmeye başladı. Bakü’deki Türk Şehitliği ve Din İşleri Müşavirliği önündeki Türk bayraklarının indirilmesi ile farklı bir boyuta taşındı. Protokolün imzalandığı günlerde Bursa’da oynanan Türkiye-Ermenistan millî futbol takımları arasındaki maça Azerî bayraklarının sokulmasına izin verilmemesi gerginliğin görünür tarafını oluşturdu. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun protokollerle ilgili TBMM Genel Kurulu’nda “gündem dışı” söz alıp bilgi sunması da bazı soruların cevaplanmasına yol açmadı. Muhalefete mensup sözcülerin sert suçlamaları da bunu gösterdi. Protokollerin Meclis’te görüşüldüğü gün, Cumhurbaşkanı Gül, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’i aradı, “yanlış anlama ve algılamaların giderilmesine” çalışıldı. Gül’ün “Dağlık Karabağ sorunu çözülmeden Türkiye-Ermenistan ilişkileri normalleşmez” şeklinde güvence verdiği bildirildi. Peşinden de Türkiye’nin “bayrak notası” geldi. Böyle bir gerginlikte Azerbaycan’a giden Davutoğlu, Aliyev ile bir araya geldi ve gerginliğin hafifletilmesi için çaba sarfetti. Dışişleri Bakanı, “Karabağ sorunu Azerbaycan ile Ermenistan arasında çözülmediği sürece, Türkiye sınırını Ermenistan’a açmayacaktır” diyerek Türkiye’nin güvencesini tekrarladı. Ancak, verilen bu güvencelerin Ankara ile Bakü arasındaki yaşanan “güven bunalımı”nı tam olarak giderdiğini söylemek hayli zor. Çünkü, Meclis’e gelen protokolün akıbetinin ne alacağı da belli değil. Protokollerin komisyonda görüşüldükten sonra Meclis Genel Kurulu’na inmesi ve orada görüşülüp karara bağlanması gerekiyor. Ancak protokollerin Genel Kurula ne gelip gelmeyeceği de tam net değil. Böyle olunca da, bu konuda iktidarla muhalefet arasındaki atışma, sataşma ve gerginlik devam ediyor. * * * Demokratik/Kürt/Millî Birlik projesi gibi değişik isimlerle anılan açılımdaki tartışmalarda bundan daha fazlası yapılıyor. Demokratik açılımla ilgili iktidar ve muhalefet partisi liderlerinin atışmaları, neredeyse hiçbir konuda anlaşamamaları ibretle izleniyor. Açılıma MHP ve CHP zaten karşı çıkıyordu. DTP ise destekliyordu. Ancak PKK’lıların Habur sınır kapısından girişinden ve bu konuda DTP’nin tutumundan sonra bu desteğin akıbeti belli değil. Açılım tartışmaları yapılırken yaşanan siyasî çekişmeler, açılımın üzerinden siyasî rant elde edilmeye çalışılması millet tarafından tasvip edilmiyor ve açılımın geleceğini de tehlikeye düşürüyor. Günlerce yaşanan mektuplaşma bu haftanın da konusuydu. Neticede randevu talep edenin “şartlı randevu”yu kabul etmemesinin ardından yapılan tartışmalar durulmadı. Malûm önce Erdoğan Baykal’a davet mektubu göndermişti. Peşinden Baykal bir cevabı mektubu eklerine görüşlerini içeren raporları da ilâve ederek göndermiş, ancak randevuyu “kameralı” görüşme şeklinde kabul edilirse kabul edebileceğini söylemişti. Salı günü partilerin grup toplantılarını izlemek için Meclis’teydim. İlk önce Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu. Mektup meselesine temas etmedi. Hemen ardından AKP grubu vardı. Herkes Başbakan’ın Baykal’ın mektubuna vereceği cevapları merak ederken, Başbakan, “Ne bizde, ne de dünyanın herhangi bir ülkesinde, yerinde, liderlerin bir araya gelmesi, baş başa görüşmesi ilk kez yaşanmıyor. Ama kamerayla bir görüşmeyi tespit ahlâksızlık olarak, siyasî ahlâka, diplomatik ahlâka ters olarak nitelendirilir” diyerek CHP’ye gitmeyeceğini söyledi. Peşinden de adeta, ciddiye almış gibi görünmemek için de, “Belki bir çaylarını içerdik, ondan mahrum olduk” diye espri yaptı… Ardından toplanan CHP grubunda Baykal, Erdoğan’a “70 milyonun bileceği şekilde geleceksen gel açık kapım, bekliyorum seni. Ama millet öğrenmesin, biz yine tenhada buluşalım, tenhada buluşmak yok” diyerek cevabını verdi. Günlerdir tartışılan mektuplu siyaset de böylece bitmiş oldu. Bu konuşmayı liderlerimizin meselelere bakışlarını göstermek ve ibret alınması için aktarmak istedik. * * * Gelinen noktada, bu tür tartışmaların yaşandığı bir ortamda Başbakan’ın “Tıkanana kadar yolumuza devam edeceğiz” sözü de bir anlam taşıyor mu? Hükümetin açılım konusunda yılsonuna kadar önemli adımlar atacağı söylemişti. Başbakan açılımla ilgili Meclis’te oturum günün tarihinin henüz belli olmadığını ama Kasım ayında gündeme gelebileceğini söylüyor. Peki, böyle bir tartışma ortamında, iktidarla muhalefetin söz düellosunda, karşılıklı atışma, sataşma ve suçlamalarla bir yere varılır mı? Millet artık siyasetçilerden hiç değilse, ülkenin temel meseleleri konusunda ortak çalışma, ortak tavır, ortak karar bekliyor. Siyasetçilerin de buna dikkat etmesi gerekiyor. Artık, kavgayı, siyasî çekişmeyi bırakıp, yıllardır çözüm bekleyen sorunların çözümüne herkesin katkı vermesi lâzım. Çünkü, artık millet bu atışmalardan, gerginliklerden bıktı… 24.10.2009 E-Posta: [email protected] |