Şaban DÖĞEN |
|
Yeni Asya’yı bekleyen müjdeli günler |
Kampanyalarla ilgili, özellikle yüz binleri aşan Yeni Asya başlıklı makalemiz okurlarımızın ilgisini çekmiş. Çekmeliydi. Çünkü Yeni Asya kırk yıllık fedâkâr hâliyle bir okul gibi sahalarında sözü dinlenen nice insan yetiştirdi, herbiri değişik kulvarlarda koşuşturuyorlar. Bir de çıkaranlarıyla, okurlarıyla birlikte Yeni Asya’nın misyonunu omuzlamış kırk yıllık sebatkâr bir kadro var. “Yüz binler”in bir hava olduğunu, uçtuğumuzu söyleyenler olabilir. Nitekim bir okuyucumuz internetten gönderdiği notta, “Bu yayın politikasıyla çok daha beklersiniz yüzbinlere ulaşmayı...” diyor. Her okurumuzun elbetteki bizim gibi düşünmesini bekleyemeyiz. Bizi bir hayal peşinde koşan kimseler olarak görenler çıkacaktır. Gerçekten biz havayla mı gidiyor, uçuyor muyuz? Öncelikle kendi kendimize soracağımız ilk soru şu olmalı: “Acaba biz doğru bir yayın politikası mı güdüyoruz? Yoksa yayın politikamızda yanlışlıklar mı var? Yeni Asya yayın politikasındaki yanlışlıklar sebebiyle mi düşük tirajlarda kaldı, yoksa bir kısım imkânsızlıklar, engeller ve eksikler sebebiyle mi gerekli noktalara ulaşamadı?” Şüphesiz bir kısım imkânsızlıklar, engeller ve eksiklikler sebebiyle. Zaman zaman güzel hamleler gerçekleştirdik, atağa geçtik, ama çeşitli sebeplerle bunu devam ettiremedik. Bunun en önemli sebebi ise şuydu: Cenâb-ı Hakk’ın teşriî kanunları olduğu gibi tabiata koyduğu, uyulması gereken tekvinî kanunları da var. Meselâ ‘Birşey sabit olduğunda şartları ve gerekleriyle sabit olur’ kuralı son derece önemli. Başarılı olmak için gereklerine uygun tarzda hareket etmek gerekir. Buna hakkıyla uyamadık. Ama yıkılmadık, yok olmadık da. Bunca imkânsızlıklara rağmen ayakta kalabilmek de büyük bir başarı değil mi? Kırşehir’den Şahin Tokmak arkadaşımız güzel bir hava yakaladığımızı, aşk ve şevkle bunu devam ettirmemiz gerektiğini söylüyor. Kastamonu’dan İbrahim Vapur arkadaşımızın ise yüz binleri bulan Yeni Asya tezi çok hoşuna gitmiş. “Niçin olmasın?” diyor, Yeni Asya’nın buna lâyık olduğunu, vakti saati gelince bunun da gerçekleşeceğini belirtiyor. Çok doğru. Onuncu Lem’a’da dikkat çekildiği gibi bu hizmetin arkasında Abdülkadir Geylanî’nin duâ ve himmeti yok mu? Üstadın da duâ ve himmeti bizimle beraber değil mi? Şöyle de sorabiliriz: Bugün basın dünyasında Yeni Asya kadar Üstad’ın misyonuna sahip çıkabilen, savunabilen ikinci bir gazete var mı? Geçen kırk yılı, çınarın köklerinin yerin derinliklerine kök salması gibi kabul edin. Bundan sonraki gelişmeler yukarda, dallarda olacak. Yeni imkânlar bulacak, hata ve eksiklerimizi telâfi edecek, daha ilerilere doğru adımlar atacağız. Ne dersiniz? 24.10.2009 E-Posta: [email protected] |