Mehmet KARA |
|
Siyasetteki üslûp… |
Başbakan Tayyip Erdoğan’la CHP Genel Başkanı Deniz Baykal arasında Cumhuriyet Bayramı törenlerinde yaşanan bir-iki cümlelik diyalog erken seçimi gündeme getirdi. Henüz seçimlere 1.5-2 yıl varken erken bir seçimin gündeme gelmesi, birçok kişiyi heyecanlandırdı. Hatta “bugün seçim olsa hangi parti ne kadar oy alır” türü anketlerin sonuçları bile açıklandı. Diyaloğun gazetelerde yayınlandığı gün hem AKP hem de başbakanlıktan yalanlama gelirken, konuşmaların “lâtife” olduğu söylendi. Gazete manşetlerine bile çıkan diyalog şöyle gerçekleşmişti: Erdoğan, “Turlara devam mı?” Baykal, “Anlayamadım.” Erdoğan, “Yani gezmeye devam ediyor musunuz, yurt gezilerine.” Baykal, “Sizin ne yapacağız belli olmaz. Yurt gezilerimize devam ediyoruz.” Erdoğan, “Evet haklısınız, her şey olabilir.” Bu konudaki polemik geçtiğimiz haftada devam etti. Bu diyalogu Erdoğan “net” ve “sert” bir şekilde yalanlarken, “Külliyen yalan. Böyle bir şeyi milletimle paylaşırım. Ana muhalefet lideri ile niye paylaşayım? Ben erken seçimi değil demokratik açılımın Meclis’e gelmesi konusunu kastettim” derken, Baykal diyaloğu doğruladı. “Erken seçimi düşünerek konuştum. Başbakan öyle düşünmemiş. Bu konuşmanın da böyle yarı şakalaşma niyetinde yapılmış bir konuşma olduğu kanaatindeydim. Ama anlaşılıyor ki Başbakanın şaka kaldıracak bir durumu yok…” dedi. Öyle anlaşılıyor ki, iktidarla anamuhalefet partisi genel başkanları birbirini anlamıyor. Şaka olduğunu söylüyorlarsa biz de şunu hatırlatalım: Her şakanın altında bir gerçeklik payı vardır… Bir süreden beri de siyasette karşılıklı konuşmalarındaki üslûp bozukluğu da herkesin malûmu. Böyle olunca da siyasetçiler birbirlerini anlamakta zorluk çekiyorlar. Bu polemikte bile siyasetteki üslûbun ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıktı. * * * TENKİDİN DE ÜSLÛBU OLMALI… Siyasetteki üslûbu eleştirirken, başka bir üslûptan da bahsetmek istiyorum. Geçen hafta Pazar günü Anavatan Partisi ile Demokrat Parti’nin “bütünleşme kongresi”ni yazmıştık. Bu yazımızdan sonra telefon, mail yoluyla itirazlar, eleştiriler, suçlamalar geldi. Öncelikle şunu söyleyeyim. Yazımızda kongreden notlar aktarmış, yoruma girmemiştik. Yani bir yorum yazısından öte, kongrede olup bitenleri aktarmıştık. Her kongre notunda olduğu gibi yapılan konuşmalardan bölümler ile salonunun havasını, afişlerdeki mesajları yazmıştık. Yaklaşık 19- 20 yıldır birçok partinin kongresini takip ettim, buralardan notlar aktardım. Tıpkı burada yaptığım gibi… Kongre devam ederken, haberlerimizi ve yazımızı yetiştirmek için erken de ayrılmak zorunda da kalmıştım. Konuşmalardaki bazı bölümleri de dinleyememiştim. Yazıda geçen sadece bir cümleyi yorum gibi algılamayıp insafsızca eleştirmek, hatta “kınamakta” hiç yerinde değildi, insafsızcaydı. Hele hele bu devam eden bir soruşturmayla ilgili daha önce yazdığımız yazılar arşivde dururken “Ergenekon’un avukatlığına siz de destek veriyorsunuz” demek daha da insafsız bir suçlamaydı. Elbette ki, “demokrat misyon” dediğimizde milliyetçi, muhafazakâr, demokrasiye yakışmayacak söylemlere destek vermemiz, hatta kabul etmemiz, tevil etmemiz; misyona ters düşecek sözleri eleştirmeyeceğimiz düşünülemez. Kongrede neticesinde oluşan yönetim listesindeki isimlere de itiraz ediliyor. Unutmamak lâzım ki, misyonu temsil edemeyecek, misyondan anlamayan kişileri millet kabul etmez. Bu partinin geleneğinde millî ve manevî değerlere yaptığı hizmetleri de kimse görmezden gelemez. Bunu, partiyi idare edenler de elbette biliyorlardır. Üç defa darbeler maruz kalan bir partiden de beklenen demokrasiye sahip çıkmak, darbe teşebbüslerine, plânlarına karşı çıkmaktır. Pazar yazımızı şu cümleyle bitirmiştik: “DP’nin yeni kadroları ile demokrasiye ve hürriyetlere açık, temel hak ve hürriyetleri gözeten bir muhalefet anlayışını getirmesi halinde de millet kendisini destekleyecektir.” DP’nin önümüzdeki yılın Mayıs ayında büyük kongresi toplanacak ve partinin yönetim kadrosu oluşacaktır. Bu kadro partiyi seçime götürecek. Partiyi idare edenlerin de bu ikazlara dikkat edecekleri beklenir. Etmezlerse de millettin karşılığını görürler. Ancak şurası bir gerçek ki, demokrasinin, hak ve hürriyetlerin önüne açacak bir partiye Türkiye’nin şu anda ihtiyacı var. Bütün bunlardan “üslûp” konusunda şuna söyleyebiliriz. Eleştiri yapılırken, insafsız olmamak, “önyargılı” davranmamak gerekiyor. Elbette tenkit yapılabilir ama hakaret içermemeli. (Buradan hakaret içermeyen bütün eleştirilerinize açık olduğumuzu bir kez belirtiyoruz.) Yapıcı tenkit yapılırsa yanlış yapmamız önlenir. Yol gösterici olunur. Ama bir şeyi tenkit ederken üslûba da dikkat etmek gerekir. Günlük olayların etkisinde kalıp insafsızca da hak etmediğimiz suçlamaların yapılmamasını bekliyoruz.
NOT: Bu konudaki gazetemizin tavrını Genel Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz 3 Kasım 2009 tarihli yazısında net bir şekilde ortaya koydu. Oradan okuyabilirsiniz… 07.11.2009 E-Posta: [email protected] |