Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Manzara-i umumiye |
AB’nin daha önce de ifade edip, son ilerleme raporunda bir kez daha tekrarladığı önemli bir tesbit var: “AKP 22 Temmuz’da halkın verdiği güçlü destek ve yetkiyi, demokratikleşme reformları için değerlendiremedi.” Bu tesbit, 3 Kasım 2002 seçimi için de geçerli. O seçimde AKP şimdikinden daha güçlü bir Meclis çoğunluğunu elde etmiş, hattâ bir ara transferlerle anayasayı tek başına değiştirebilecek sayıya erişmişti. Ama bunu da kullanamadı. Ve bir daha kolay kolay ele geçmeyecek olan tarihî fırsatları harcayarak, günü ve zevahiri kurtarmaya yönelik politikalarla bugünlere geldi. Ama çok enteresan; aralıksız şekilde sürdürülen psikolojik harekâtlarla, AKP’nin bu inanılmaz fiyaskoları gözden kaçırılmaya, dahası çeşitli gerekçelerle mazur göstermeye çalışılırken, tersine, peş peşe ortaya atılan gündem maddeleriyle, bu partiye yine prim yaptırılmak isteniyor. Bazı fiyasko örneklerini birlikte hatırlayalım: * 22 Temmuz’dan sonra sivil ve demokratik bir anayasa projesi ucundan kıyısından gündeme getirilir gibi oldu, ama statüko kaynaklı tepkiler üzerine frene basılarak konu askıya alındı. Hâlâ askıdan inmediği gibi, en son 29 Mart yerel seçiminden sonra gündeme getirme sözü verilen birkaç maddelik değişiklik dahi “unutuldu.” * Aynı şey, 3 Kasım 2002 gecesi kameralar önünde söz verilen, “2004 yerel seçimine kadar seçim ve siyasî partiler kanunlarını demokratikleştirme” konusu için de, tam yedi yıldır geçerli. * Yeni anayasa rafa kalktıktan sonra, başörtüsü yasağını sadece üniversiteler için iki maddelik anayasa değişikliğiyle kaldırma girişimi de unutulmaz fiyaskolardan biri olarak kayıtlara geçti. * Brüksel’den, üyelik müzakerelerini 5 Ekim 2005’te başlatma sözü aldığımız 17 Aralık 2004 tarihinden bugüne kadar geçen beş senelik zaman zarfında, AB ve demokratikleşme reformları adına kayda değer hiçbir yeni adım atılmadı. * “Demokratik açılım” gündeme getirildi, ama içi hâlâ doldurulamadı. Buna karşılık, sözü edilen açılımın Ermeni meselesini, Alevileri, azınlıkların sorunlarını, hattâ işsizliği kapsayan bir içerikte olduğu belirtilerek, insanlar bu konularda çözüm beklentisi içinde tutulmak isteniyor. * Açılım kapsamında başlatılan “dağdan iniş” süreci, ilk dalgada sergilenen yanlış görüntülerin tetiklediği tepkiler bahane edilerek durduruldu. * Ermenistan’la ilişkileri normalleştirme adına imzalanan protokol Meclise getirildi, ama Ermeni tarafı, Türkiye’nin ve Azerbaycan’ın şart koştuğu “Karabağ’da çözüm” konusuyla protokollerin bir ilgisi bulunmadığı iddiasındaki ısrarını koruduğu için, orada da bir donma hali var. * Kamuoyu, yazın haftalarca tartışıldıktan sonra peşi bırakılıp, geçtiğimiz günlerde “ıslak imzanın teyidi” gelişmesiyle yine gündeme getirilen “irtica belgesi”yle meşgulken Başbakanla Genelkurmay Başkanının görüşmesinden sonra yayınlanan açıklamada, konuyla ilgili adlî ve askerî yargı süreçlerinden çıkacak sonuçların beklenmesi çağrısı yapılarak, bilhassa askerî yargıya yönelik kuşkuların Başbakanlıkça da dikkate alınmadığı mesajı verilmek suretiyle, bu yeni aşamanın varacağı netice şimdiden ilân edilmiş oldu. * En az iki buçuk senedir gündemdeki yerini koruyan ve açılan ilk dâvâsı birinci yılını dolduran Ergenekon’un lâfı çok ediliyor; ama ağır topların hemen hemen tümü dışarıda. “Hasta” diye tahliye edilenlerden Tolon, cumhuriyet balosunda verdiği gayet enerjik ve dinamik dans ve vals görüntüleriyle, bunlardan biri. Ve zaman ilerledikçe dâvânın tavsayacağı kaygıları hâlâ geçerli. * YÖK’ün katsayıyı kaldıran kararı Danıştay’da. * Hükümet Kur’ân eğitiminde yaş sınırını kaldırmaktan söz ediyor, ama bu yönde yapılacak bir düzenlemenin de yargıya takılma ihtimali var. İlk iktidar döneminde en önemli takoz olarak gösterilen Çankaya engelinin kalkmasından ve YÖK’ün hükümetle uyumlu hale gelmesinden iki buçuk yıl sonraki manzara-i umumiye böyle. 07.11.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (06.11.2009) - İslâm birliği ve barış (01.11.2009) - Kedilerin mesajı |