Faruk ÇAKIR |
|
Hasta mı, müşteri mi? |
ANTALYA – Sağlık konusunda yapılan bunca yatırıma rağmen, sektörün sıkıntıdan kurtulamadığı malûm. Hem kamu, hem de özel sektör yöneticilerini bir araya getiren önemli bir toplantı Antalya’da yapıldı. Konunun uzmanı olmadığım halde, konuşulanlardan anladığıma göre Türkiye’nin bu konuda ‘düzlüğe’ çıkabilmesi için yapılması gereken daha çok iş var... MÜSİAD Sağlık Sektör Kurulu Türkiye İstişare Toplantısı dün Antalya’da Latanya Otel’de yapıldı. Toplantının konusu; sağlıkta ve sosyal güvenlikte gelinen son nokta ve yeni hedefleri masaya yatırmaktı. Toplantıya katılan Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Prof. Dr. Adnan Çınal ve Maliye Bakanlığı Daire Başkanlarından Hanefi Gök, hadisenin ‘kamu’ cephesini anlatırken, MÜSİAD Sağlık Sektör Kurulu Başkanı Uz. Dr. Hakan Bahadır da ‘özel sektör’ cephesinin sıkıntılarını dile getirdi. Tartışmanın odağında, sağlık konusuna ve dolayısıyla bu konudaki yatırımlara sadece ‘para/kâr/zarar’ cephesinden bakılıp bakılmayacağı vardı. Ortak kanaat, hadisenin bu şekilde değerlendirilmemesi yönünde olmakla beraber; uygulamada buna riâyet edilmediği de anlaşılıyordu. Öyle ki, son yıllardaki uygulamalarla özel sektörün sağlık yatırımları konusunda önünün açılması; para kazanmak isteyenlerinin iştahını arttırdığı ve ‘kasaplar’ın bile sağlık sektörüne yatırım yaptıkları ifade edildi. Son yıllarda özel hastahanelerin tahminlerden daha fazla çoğalması her halde bu ‘kâr’lılıktan kaynaklanıyor olsa gerek. Özel sektörün sağlık sektöründe yatırım yapması elbette faydalı ve gerekli. Ama hadiseye sadece ‘kâr’lılık noktasından yaklaşılması doğru olmaz. Elbette onlar da kâr edecek, ama kâr ve hizmet arasında da bir denge olmalı. Önümüzdeki yıllar için kamunun özel hastahanelere bakışında kısmî bir değişiklik söz konusu. Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Prof. Dr. Çınal’ın beyanına göre önümüzdeki dönemde sağlık yatırımları çok kârlı olmayacak. Çünkü aşırı kârlılık, sektörü daha fazla sıkıntıya sokmaya aday. Bu kârlılık uzun süre devam edemeyeceğine göre, kârlarını kaybetmek istemeyen bazı kuruluşlar, ‘etik dışı’ davranışlara girebilirler. Zaten sağlık sektöründe yaşanan sıkıntılardan biri de bu değil mi? Hastaya ‘hasta’ olarak değil de ‘müşteri’ olarak bakan yatırımcıların varlığı, sektörün en büyük dertlerinden biri. ‘Kamu’nun hedeflerinden biri de Türkiye’yi sağlık turizmi noktasında hak ettiği yere getirmek olarak açıklanıyor. Gerçekten de bu noktada büyük bir potansiyele sahip olan ülkemiz, ne yazık ki bu pastadan hak ettiği payı alamıyor. Türkiye’nin pek çok bölgesinde bu konuda yatırım yapma imkânı var, fakat çeşitli sebeplerle bunlar yapılamıyor. “Sağlıkta Dönüşüm Projesi”nin önümüzdeki yıllarda bu noktada yoğunlaşacağı ifade edildi ki bu açıklamaya ‘keşke’ demek durumundayız. Kamu ve özel sektör temsilcilerinin bir araya gelerek çözüm için ortak noktalarda buluşması şart. Aksi halde sektörlerin birbiriyle olan ‘kavga’larının faturasını millet ödüyor. Bu konuda adım atarken de sadece bugünü değil, ‘yarın’ları da düşünmek durumundayız. Nasıl ki emeklilik sistemi noktasında geçmişte yapılan yanlışların faturasını bugün ödüyoruz, sağlık sisteminde bugün yapılacak yanlışların faturasını da ‘torun’larımız ödemek durumunda kalır. Bugünü ve yarını beraberce değerlendirebilirsek sağlık sektörü de sıkıntılardan kurtulabilir. Hem maddî hem de mânevî yönden ‘sağlıklı’ olmamız duâsıyla... 08.11.2009 E-Posta: [email protected] |