Görüş |
Ölümün gülen ve gülmeyen yüzü Ölümü kabullenmek her zaman zordur. Her ne kadar herkes bu süreci yaşasa da vicdanlara bunu kabul ettirmek zor oluyor. Hele dostların ölümünü kabullenmek daha da zor oluyor. Cân ü gönülden sevdiği kimselerin ayrılığı her kalp için zordur. Peygamberimizin (asm) vefatı anında Hz. Ömer’in (ra) hissiyâtı da bunu yansıtıyor. Akıl kabul etse de hisler bazen aklı dinlemiyor. Adı üstünde, his. Ölçü aramıyor, sadece hissediyor. Hisler bazen kuralları aşıp öteye geçebiliyor. Kumandanları olan aklı dinlemeyebiliyor. Belki kötü niyet yok, ancak kötü hissetme var. Hisler de aklın kumandanlığında devam ederse istikamet tam oluyor. İşte Hz. Ebû Bekir’in Peygamberimizin (asm) vefatı anındaki tavrı da aklın öne çıktığı ve hissiyâtı kontrol ettiği zamanki durumu açıklıyor. Hissiyâtla bakıldığında ölümün gülmeyen yüzü ortaya çıkıyor. Büyük bir serencam başlıyor. Sonu nereye varacak, nelerle karşılaşacak, bilinmeyen bir serencam. Bilinmeyen her şey insanı korkutur. Cesaretin kaynağı imandır. İmanın en yüce mertebesi ise marifetullahtır. Onun sonucu muhabbet ve ubudiyettir. Bileceksin ki sevesin. Bilmediğin şeyi nasıl seversin? Sevmediğin ve bilmediğin şeye nasıl bağlanabilirsin? Bu pencereden bakınca ölümün yüzü soğuk ve ürkütücüdür. Çünkü sonuç olarak bir ayrılıktır. Her ayrılık zordur ve hüzün vericidir. “Dostlardan ayrılık olmasaydı, ölüm gelip ruhlarımızı almaya yol bulamazdı” diyen şair ölümün bu gülmeyen yüzünü terennüm etmektedir. Birlikte yaşayan ruh ve beden, eş, dost, akraba, ahbap, bütün bunlardan ayrılmak tabiî ki kolay değildir. Ölümün bir de gülen yüzü var. Dünya ile ahiret arasında bir tercih yapması istenen Kâinatın Efendisinin (asm) “refik-ı a’laya” yücelerin yücesinin refakatine doğru bir tercih yapması ölümün gülen yüzüdür. Kabrin arkasını en iyi bilenin böyle bir tercih yapması sebepsiz değildir. Dünya saltanatının zirvesine çıkan Yusuf’un (as) “Beni Müslüman olarak öldür ve salihlerin arasına kat” diyerek dünya saltanatından daha büyük bir saltanatın, kabrin arkasında olduğunu bilip öyle hareket etmesi ölümün gülen yüzüdür. Bu hayatın mahiyetini en iyi anlayanlar, insanlığın baş tacı peygamberlerdir. Bu dünyanın arkasındaki hayatın mahiyetini en iyi bilenler de onlardır. Her ikisini de görmüşler ve mahiyetlerini de herkesten daha iyi biliyorlar. Yüz yıllık saltanatın arkasındaki sonsuz saltanata talip olmuşlar. Hazır ve elemlerle karışık lezzete değil, sonsuz ve elemsiz lezzete doğru tercih yapmışlardır. Aklın önderliğindeki ölümün gülen yüzü budur. Şaban Döğen kardeşimiz de bu mümtaz gruba dahil oldu. Ölmedi, çünkü ölmez eserler bıraktı. Kıyamete kadar arkasından rahmetler gelmeye devam edecektir. Bu sayede dostları da onu unutmayacaklardır. Nesilden nesile dostları ve duâ edenleri çoğalarak devam edecektir. Hizmet ve meşakkat bitti. O şimdi ücret almaya gitti. Kalemini cömertçe kullandı. Şimdi en cömert olanın rahmetinin kapısını çalıyor. Allah’ın rahmeti İnşallah ona yar ve yârân olacaktır. Allah Resûlünün (asm) ve Üstadın halkasına o da dahil olacaktır. Duâmız ve dileğimiz böyledir. Kabirde yoldaşın, bir ömür harcadığın Kur’ân ve Risâle-i Nurlar olsun. Mekânın Cennet olsun. |
ALİ SARIKAYA 09.11.2009 |