Vehbi HORASANLI |
|
İşsiz gencin rüyası |
Dünyada büyük bir ekonomik kriz yaşanıyor. Uzmanların dediğine göre 1929 yılında yaşanan büyük krizden daha dehşetlisini yaşıyoruz. Birkaç ay önce Ortadoğu ülkelerinde, İspanya ve ABD’de gördüğüm denizcilik piyasasındaki müthiş çöküş diğer sektörlerde de kendisini göstermiş durumda. Zaten denizcilikte yaşanan gelişmeler birkaç ay sonrasını tahmin etmede kullanılan en önemli gösterge aracıdır. Ekonomik kriz beraberinde işsizlik patlamasını getirmiş durumda. Dünyanın her yerinde karın tokluğuna çalışmayı dahi kabul edecek o kadar çok işsiz var ki bazen olmadık tehlikelere atılarak hayatından oluyorlar. Bir defasında Afrikalı bir insan gemimizin yeke üstündeki küçücük boşluğa saklanarak ülkesinden kaçma yoluna başvurmuştu. Tam 13 gün yolculuktan sonra Brezilya’da demirleyince fark ettik. Allah’a çok şükür mu’cize eseri yaşıyordu. Onca deniz, fırtına ve açlığa rağmen gemi pervanesinin hemen üstündeki küçücük bir boşlukta iki hafta kalarak canlı kalabilmişti. Demek ki bazı insanlar hayatlarından o kadar bıkmışlar ki neredeyse intihar denebilecek bir yola başvurmaktan kaçınmıyordu. Kriz sadece Afrika’da değil, hemen hemen her yerde çok etkili. ABD gibi ırkçılığı meşhur olmuş bir ülkede bile “zenci” bir vatandaş ABD başkanı olmuştu. Zavallı Obama, başkanlıktaki bir yılını doldurmadan ekonomik kriz yüzünden saçlarını beyazlatmıştı. Keza İspanya’da işyerleri sinek avlıyor yüz binlerce işsiz insan perişan bir vaziyette ayakta kalma mücadelesi veriyordu. Birleşik Arap Emirliklerinde ise binlerce gemi, işsiz güçsüz “laid-up” yaparak Arap Denizini doldurmuştu. Kısaca dünyanın her yerinde insanlar işsizlik denilen büyük bir sıkıntının içine düşmüş vaziyettedir. Ülkemizde de durum farklı değil. Hükümet “teğet geçiyor” dediği krize tam göbekten vurulmuş durumda. İnsan hakları ihlâllerini engelleyemeyen hükümet, cuntacılığı ayyuka çıkmış askerlere dahi dokunamıyor. Maalesef bir gazetenin ortaya çıkardığı darbe teşebbüslerini o gazeteye fırça atarak örtbas etmeye çalışıyor. Hadi bu konuda zaten sabıkası var, beceriksizliğini tescil etmiş durumda. Peki, ekonomik alanda ne yapıyor? Maalesef o konu daha da içler acısı. Bizdeki işsiz sayısı her geçen gün artıyor ve pek çok insanı perişan etmeye devam ediyor. Bu konuda sayfalar dolusu acı halleri yazmak mümkün, fakat ben bu yola başvurmayacağım. Bilâkis bütün işsizlere teselli olacağına inandığım ibretli bir hikâyeyi anlatmak istiyorum. Bir işsiz genç varmış. Uyurken yanına pek gururlu ve zengin ağabeyi gelmiş. Onu uykudan uyandırmış. Uyandığında ağabeyine şöyle demiş: “Keşke beni uyandırmasaydın zira öyle güzel bir rüya görüyordum ki. Bir işyerim vardı ve içinde onlarca işçi, usta çalıştırıyordum. Çalışarak hem kendime hem de insanlara faydalı oluyordum”. Mağrur olan ağabeyi biraz da küstahça “Sen böyle bir şeyi ancak rüyanda görürsün, bak bu dediklerinin hepsi bende var. Hizmetçilerime şöyle bir bakmam yeter, hemen isteklerimi yerine getirirler”. Küçük kardeş işsizmiş ama çok akıllı imiş. Dinî kitaplar okuduğundan dünyanın halini çok iyi bir şekilde analiz edebiliyormuş. Ağabeyine demiş ki: “Bu kadar çok büyütüyorsun ama aslında senin ile benim aramda öyle pek büyük bir fark yok. Sadece şu fark var ki sen gözlerini kapadığın zaman yani öldüğünde rüyadan uyanacaksın, ben ise gözlerimi açtığım zaman rüyadan uyanıyorum.” İşte bu söz üzerine gaflet içinde olan ağabeyi çok önemli bir gerçeğin farkına varmış. Dünyanın bir imtihan yeri olduğunu ve imanla yaşamanın en büyük erdem olduğunu idrak etmiş. Evet, kıssadan hisse bu dünyanın gerçek mahiyeti işte budur. Nasıl ki Allah bazen hastalıkları verir, bakalım kulum sabretmesini biliyor mu? diye imtihan eder. Bazen de işsizlik gibi bazı musîbetleri verir. Kulunu sınar. Eğer bir insan gerçek rızkı verenin Allah olduğunu bilir ve ona iman ederse her türlü belâ ve musîbetten emin olur. Dünyanın bir imtihan yeri olduğunu ve her türlü malın elde kalmayacağını ve bunların hiçbirini beraberinde götüremeyeceğini bilir. İşte ne mutlu o insana… Sözümü Bediüzzaman’ın güzel bir sözü ile bitireyim: “Eyvah! Aldandık. Şu hayatı dünyevîyeyi sabit zannettik. O zan ile bütün bütün zayi ettik. Evet, şu güzeranı hayat uyku gibidir bir rüya gibi geçti. Şu bedelsiz ömür dahi rüzgâr gibidir uçup gider…” 27.11.2009 E-Posta: [email protected] |