25 Kasım 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Ahmet ÖZDEMİR

Kurban da şeâr-i İslâmiyedendir


A+ | A-

Senede iki defa yaşadığımız dinî bayramlardan ikincisi Kurban Bayramıdır. Kurban bayramında en çok dikkatimizi çeken konuların başında kurban kesmek, tekbir getirmek ve hacca gitmek gelmektedir. Bunlar biz Müslümanlara heyecan ve şevk vermektedir. Hepsi İslâm’ın şiarlarından (sembol, alâmet) kabul edilir. Her birinin ayrı bir makamı olmakla birlikte topluca düşünüldüğünde de yeri çok önemlidir.

Kurban Bayramının yaklaştığı şu günler bizlere bu ibadetlerin heyecan ve zevkini vermektedir. Gündemler bunlar etrafında dönmektedir. Ulvî duygular ise had safhaya çıkmaktadır.

“Kurban pazarları” görülmeye değer. Oradaki coşku bir başka! Kurban kesilecek hayvanların cinsleri belli: Koyun, keçi, sığır, manda ve deve. Bunlara genel adıyla söylemek gerekirse, ehlî hayvanlar deriz. Meselâ, ceylan, tavşan gibi hayvanlardan (etleri helâl olsa da) kurban olmuyor. Çünkü onlar yabanî hayvanlar. Sadece ehlî (evcil) hayvanlardan kurban kesilmesinin hikmetlerini hiç düşündünüz mü?

Ehlî hayvanlar insanların günlük hayatlarında önemli bir yere sahiptir. Onların etinden, sütünden, derisinden hatta gübresinden faydalanırız. Bunlar doğumundan itibaren hayatımızın bir parçası olur. İnsanlar sevgilerini bunlara da verir. Sevimli birer hayvandan çok, sevimli birer dost olurlar. Onlar bizim sesimize, bakışımıza bile alışırlar. Öyle olur ki, zamanla munis, itaatkâr bir arkadaş vaziyetini alırlar. Adeta bizden kopmaz bir parça olurlar. Onlardan birini veya birkaçını kurbanlık olarak ayırırız. Daha bir itina ile bakarız. Bayrama doğru onu süsleriz, başına kınalar yakarız. Kurban Bayramı sabahı ipini elimize alıp kesilecek yere doğru götürürüz. O hiç anlamaz ve itiraz da etmez. Belki koşarak arkamıza gelir. Gözlerini, sonra ayaklarını bağlarız. Onda Hz. İsmail’in (as), Hz. İbrahim’e (asm) teslim oluşu gibi bir teslimiyet vardır. Yönünü kıbleye çevirip hep bir ağızdan tekbirler getiririz:

“Allahu ekber, Allahu ekber, lâ ilâhe illahu vallahu ekber. Allahu ekber ve lillahilhamd!”

Boğazına bıçağı süreriz. Kanları akar… Akar… Akar…

O artık Allah için kurban olmuştur. Daha sonra şükran makamında iki rekât şükür namazını kılarız: “Ya Rabbi! Âlemlerin Rabbine hamd olsun! Sen Rahman’sın, Sen Rahim’sin. Sen din gününün sahibisin! Ey Rabbimiz! Ancak Sana kulluk eder ve yalnız Senden medet umarız. Bize doğru yolu göster. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil! Sana şükürler olsun ki, bana böyle bir ibadeti yerine getirmeyi nasip ettin…”

İşte böyle senli-benli olduğumuz bu hayvanları Allah için kurban kesmek ne kadar mânâlı gelir insanlara.

Bu anlattığım daha çok köylerde yaşanır. Şehir hayatında bunları anlamak veya anlatmak zordur. Satın aldığımız kurbanları bekleteceğimiz bir yerimiz bile yoktur. Böyle olunca da onlarla dostluklar kuramayız. Belki elimizi bile bir kere dokunamadan kurban olur, giderler.

Kurban kelime olarak yaklaşmayı veya yakınlaşmayı ifade eder. Uzaklaşmanın zıddıdır.

Kurban ilmihal kitaplarımızda, Allah’ın rahmetine yaklaşmak için, ibadet niyetiyle kurban edilme şartlarına uygun bir hayvanı kesmek olarak açıklanmaktadır. O, Cenâb-ı Hakk’ın ikram ettiği nimetlere karşı bir şükür ifadesidir.

Kurban, İslâmiyetin şeâirinden (sembol, alâmet) kabul edilir.1 Müslüman olmayanlar bile, Kurban bayramında kesilen hayvanların bir ibadet niyetiyle kesildiğini bilirler. Pek çok yerde kurban kesildiğini gören insanlar oralarda manevî havaların estiğini görürler. Günümüzde bildiğimiz gibi her gün, belki her an milyonlarca hayvan kesiliyor. Bunların etlerini kimler yiyor? Tabiî ki, varlıklı, zengin aileler. Fakirler ise aylarca et yüzü görmüyor. Peki, onlar ne zaman et yüzü görecekler?

İşte kurban, belki aylardır et yüzü görmeyen fakirlerin yüzlerinin güldüğü böylesine önemli bir ibadettir. Bu yönüyle kurbanı sosyal bir ibadet kabul edebiliriz.

Kurbanın, kesene bakan hikmetli bir yönü daha vardır: Yıl boyunca manevî günahlarla kirlenen Müslüman, kurban kesmekle o kirlerden temizlenir. Peygamber Efendimiz (asm) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır:

“İnsanoğlu, Allah’a karşı Kurban gününde kurban kesmekten daha sevimli bir iş yapmamıştır. Hiç şüphesiz ki, o kurban kıyamet gününde boynuzlu, tırnaklı ve postlu olarak gelir. Kurbanın kanı daha yere düşmeden Allah onu kabul eder. Öyle ise artık gönlünüzü ferah tutun.”

Kurban sırf Allah rızası için kesilir. Bizlere verilen nimetlere bir şükran duygusunun ifadesidir. Elbette kesilen kurbanın eti, kanı değil; kesim sırasındaki ihlâs Müslümanları Allah’a ulaştıracaktır. Bununla ilgili Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

“Onların ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşır; fakat O’na sadece sizin takvânız ulaşır. Sizi hidayete erdirdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız diye O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed!) Güzel davrananları müjdele!”2

Bu konuda bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmaktadır:

“Kim ki gönül hoşluğuyla ve kestiği kurbanın sevabını Allah’tan umarak kurban keserse bu onun için Cehennem ateşine karşı perde olur.”

Allah’a yaklaştıran kurbanın önemli bir hikmeti de, geçilmesi çok zor olan Sırat Köprüsünde burak gibi bir binek vazifesi görmesidir. Bu konuyla ilgili Resûl-i Ekrem (asm) Efendimizin tavsiyesi de şöyledir:

“Kurbanlıklarınızı iyisinden seçiniz. Çünkü onlar sıratta sizin bineklerinizdir.”3

Bediüzzaman Hazretleri de buna işaretle şöyle demektedir:

“Hem o Rahmân’ın nihayetsiz rahmetinden uzak değil ki, nasıl vazife uğrunda mücâhede işinde telef olan bir nefere şehâdet rütbesini veriyor ve kurban olarak kesilen bir koyuna, âhirette cismânî bir vücud-u bâkî vererek Sırat üstünde sahibine burak gibi bir bineklik mertebesini vermekle mükâfatlandırıyor; öyle de, sâir zîruh ve hayvanâtın dahi, kendilerine mahsus vazife-i fıtriye-i Rabbâniyelerinde ve evâmir-i Sübhâniyenin itaatlerinde telef olan ve şiddetli meşakkat çeken zîruhların, onlara göre bir çeşit mükâfat-ı ruhâniye ve onların istidadlarına göre bir nev'î ücret-i mânevîye, o tükenmez hazîne-i rahmetinde baîd değil ki, bulunmasın. Dünyadan gitmelerinden, pek çok incinmesinler; belki memnun olsunlar.” 4

Kurban Bayramında tekbir getirmek bütün Müslümanların tek sloganı hükmüne geçmektedir. Arefe Günü sabah namazıyla başlayan teşrik tekbirleri bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar her farz namazın arkasından 23 vakit tekrarlanmaktadır.

Bakın dünya bu günlerde bir zikirhâne oldu. Artık her yerde tekbirler yankılanıyor:

“Allahu Ekber, Allahu Ekber…”

NOT: Kurban Bayramınızı tebrik eder, milletimiz, İslâm ve insanlık âlemi için hayırlara vesile olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ederim.

Dipnotlar:

1- Bkz. Hac Sûresi, 36.

2- Hac Sûresi, 37.

3- Câmiü’s-Sağîr, c. 1, s. 285.

4- Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, s. 186.

25.11.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (23.11.2009) - Hastalıklarımızı ne kadar tanıyoruz?

  (14.11.2009) - Dinsiz bir millet yaşayamaz

  (04.11.2009) - İnsanın yaratılışı üzerine tartışmalar

  (21.10.2009) - İMAN SIĞINAKLARIMIZ

  (16.09.2009) - Anlaşılmayan dersler tekrar edilir (mi?)

  (12.08.2009) - ‘Isparta kahramanlarına arkadaş olmak’

  (11.08.2009) - ‘Çiçeklerimiz’le Nurun ilk fidanlığındayız

  (10.08.2009) - Yaz mevsiminde açan çiçekler

  (09.08.2009) - Nurlu mekânlardan Nur Menzillerine (1)

  (20.07.2009) - Niçin bizim yaz okulumuz olmasın?

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl