Umut YAVUZ |
|
Hollywood’un yeni gözdesi 2012 ve kapitalizm |
Dikkat: 2012 filmi ile ilgili “spoiler” içerir… Zaman zaman yazılarımızda dile getiriyoruz. Dünyada zahiri gücü elinde bulunduran aç gözlü insanlar tarafından oluşturulmuş vahşi kapitalist sistem, bütün kaynakları kendileri sömürmek üzere dünya siyasetine etkide bulunuyorlar. Maksimum kâr stratejisini benimsemiş olan bu “çok uluslu şirketler” ve onların baronları her krizi fırsata çevirmede ve her acıdan fayda devşirmede oldukça mahirdirler. Bugünlerde vizyona giren 2012 filminde bu tipten insanların insanlık adına utanç verici özelliklerinden biri daha beyaz perdeye yansıtılmış oldu. Filmi bilmeyenler veya izlemeyenler için biraz bahsedelim. Amerika’nın antik medeniyeti Mayaların takvimine göre 2012 yılı dünyanın sonu olarak tabir edilir. Yani bir nevi Apocalypse’dir. Apocalypse esasında Yunanca “ifşa” (revelation) yahut “örtüyü kaldırmak” (lifting the veil) anlamına gelen “Apokalipsis” kelimesinden ileri gelmektedir. Yaygın kullanımda ise bu daha çok “dünyanın sonunu” temsilen kullanılır. Diğer bir değişi de “Armageddon”dur. Yani “iyilik ve kötülük arasındaki nihai çatışma… Bu kelime de büyük ihtimalle Yunanca “Apokalipsis Eschaton” (Yani –dünyanın sonundaki apocalypse yahut ifşaat) kelimesinden türemiştir. Mayaların 2012 kehanetine göre, bu yıl tarihin sonudur. Nostradamus da bu kehaneti paylaşmaktadır. Kehanetlere göre 21 Aralık 2012’de dünya foton kuşağına girerek güneş sistemimizin Sirius yıldız sistemine yaklaşması sözkonusu. Filmde anlatılanlara göre ise bu tarihte yani 21 Aralık 2012’de ancak 650 bin yılda bir olabilecek şekilde gezegenler aynı hizaya geliyor ve şimdiye dek eşi benzeri görülmemiş bir güneş patlaması yaşanıyor ve bu güneş patlamasında açığa çıkan “nötrinolar” dünyanın çekirdeğinde eşi görülmemiş bir ısınma reaksiyonuna sebep oluyor… Azıcık fizik bilgisi olan çok rahatlıkla bilir ki “nötrinolar” kütleleri sıfır olan ve hiçbir atomla reaksiyona girmeden, maddenin içinden dahi uzay boşluğunda hareket edebilir gibi rahatlıkla geçebilen adeta “hayalet” parçacıklardır. Nitekim fizikte “nötrino” denen parçacıkların varlığı daha doğrusu bunların güneş tarafından yayılıp yayılmadığı dahi tam anlamıyla ispatlanabilmiş değildir. Zira sıfır kütleye sahip olan ve hemen hiçbir atomla tepkimeye girmeden hayalet gibi hareket eden bu parçacıkları tutup saymak yahut deneylemek adeta imkânsızdır. Dünyada halihazırda bilim adamlarınca kurulmuş “nötrino tuzakları” uzun yıllardan beri ancak bir elin parmakları kadar nötrino parçacığı yakalayabilmiştir. Yaygın kanaat ise eski güneş modeline inanan fizikçilerin güneşin enerji denkleminde eksik olan parçanın “nötrino” fikriyle giderilmesi gibi cazip bir ilüzyondan yola çıkarak bu teoriyi desteklemeye çalıştıkları yönündedir. Bu yönde kanaat belirten fizikçiler güneşin artık enerji yaymayan ve sönmüş bir yıldız olduğu ve bunun ancak birkaç bin yıl içinde anlaşılabileceği şeklinde yorum getiriyorlar. Bunun gerekçesi ise güneşteki termo-nükleer enerjinin ancak birkaç bin yılda dünyaya ulaşabiliyor oluşu ve eğer artık “nötrino” yakalanamıyorsa bunun güneşin çekirdeğinde herhangi bir tepkime gerçekleşmediği anlamına geldiği şeklindedir. Bu da güneşin sonu, diğer değişle de hayatın sonudur zaten… İşte böylesi temelsiz bir fiziksel teoriden yola çıkarak 2012 filminin yapımcıları dünyanın çekirdeğinde meydana gelecek bu ısınmanın kıta sahanlığında meydana getirdiği çatlama ve kaymalar neticesinde ortaya çıkan deprem ve tsunamilerin dünyanın sonunu getireceği ve bunun Mayaların kehanetlerinde yer aldığı gibi 21 aralık 2012 yılında yaşanacağına dair bir inanışla, milyonlarca dolar harcayarak bu filmi vizyona verdiler. Yönetmen Roland Emmerich’in başarısını ve filmin efekt zengini olduğu gerçeğini teslim etmek gerekir. Bir de dünyanın sonu geldiği zaman “Nuh’un gemisi” gibi, sır gibi saklanan gemilere sadece “bir buçuk milyar avro” ödeyen zenginler ile siyasetçiler ve onların akrabalarının bindirilip, kurtarılması en başta değindiğimiz “vahşi kapitalist sistemin” anlayışını gözler önüne çıplak bir şekilde sermesi bakımından dikkate değerdir. Evet biz Müslümanlar şüphesiz kıyametin tarihinin ancak Allah tarafından kesin olarak bilinebileceğine inanırız. Yine biz Müslümanlar bu dünyanın ebedî olmadığına da kesin olarak iman ederiz. Bu açılardan Kur’ân-ı Kerim’de defalarca âyetlerde tasvir edilen, “dağların yürütülmesi, denizlerin kaynaması” gibi dünyanın altını üstüne getirecek kıyamet olaylarına da kesin olarak inanırız. İşte bu filmde, belki bu olayları bir sinema sahnesinde tahayyül ve tefekkür etmek sadedinde bir mânâ hatırlanabilir. Şüphesiz kıyametin dehşeti bundan bin misli daha şiddetlidir ve bu filmdeki gibi gemiler inşa edip ondan kurtulma şansı da yoktur. Kıyamet dehşetinden ancak kalbinde iman olanlar emin olabilir. Değil bir buçuk milyar avro, belki dünyanın bütün servetlerini de serseniz kıyametteki kurtuluş biletini satın alamazsınız. Son olarak Hollywood filmlerinde artık klişeleşmiş olan, Amerikan propagandası ile harmanlanmış özeleştirilere de dikkati çekmek gerekir. Yeni bir şey olarak da Amerikan Başkanı’nın siyah olarak tasvir edilmiş olması da Hollywood’da “Obama etkisi” olarak algılanmalı. İzlemeyenlere iyi seyirler... 24.11.2009 E-Posta: [email protected] |