Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Kemalizm ve AKP |
Demokratik açılım, ard arda gelen belge ifşaatları ve bunlara yeni boyutlar katan Dersim tartışmaları Türkiye’de olduğu gibi dünyada ve bu meyanda İslâm âleminde de çok büyük bir ilgi ve dikkatle takip edilmekte. Londra’da Arapça yayınlanan El Hayat gazetesinin 20 Kasım sayısında Bekir Sıdkî imzasıyla yer alan “Türkiye Kemalist dogmayı aşma yolunda” başlıklı yazı, bunun örneklerinden biri. (Yazının tercümesi dünkü Radikal’de çıktı.) Yazıdaki değerlendirmelerden kısa bir özet: “Türkiye’de bugün, cumhuriyetin kurucusu Kemalist ideolojinin defnedilmesiyle sonuçlanacak gibi görünen bir tartışma yaşanıyor. (...) Dersim’le ilgili açıklama yapanların çoğu, kentin savaş uçaklarıyla bombalanması da dahil, katliama yol açan baskıcı kararların sorumluluğunu Atatürk’e yükledi. Atatürk’ün yönetim şeklinin diktatoryal yapısı üzerine yapılan tartışma, isyancılarla mücadelede şiddet kullanılması meselesiyle sınırlı değil. Tartışma, ülkeyi 1950’lere dek tek partili sistemle yöneten CHP’yle mücadele etmek isteyen her oluşumun bastırılmasını da kapsıyor. Millî direniş komutanlarından Kâzım Karabekir’in ‘Bağımsızlığı kazandık, ancak tek partili sistemle özgürlüğü kaybettik’ dediği söylenir. “Geçmişte resmî tarih Atatürk’ü heybetli göstermek için gerçekleri sildi veya tahrip etti. Eskiden, Atatürk’ün diktatörlük tarihiyle mücadele etmek zorunda kalanlar ikinci isim olan İsmet İnönü’yü suçlardı. Bugünkü tartışmaysa Atatürk’ü her türlü manevî korumadan soyutluyor, baskıcı tarihinin askerî ve siyasî sorumluluğunu kendisine yüklüyor. (...) Türkiye, Atatürk’ün ölümünden 71 yıl sonra, Kemalizmin de ölümünü kutlayacak mı?” (Radikal, 23 Kasım 2009) Bir Arap yazarın Arapça yayınlanan bir gazetede çıkan bu yorumları, AKP’ye “Atatürkçülük adına” karşı çıkan “hakikî ve öz Kemalistler” tarafından, “Bakın, biz demiyor muyduk ‘Atatürk düşmanı AKP takiye yaparak Kemalizmin altını oyuyor’ diye; işte, uluslararası irtica odaklarının da açık desteğiyle hedefine yürüyor” söylemleriyle kullanılmaya son derece müsait ve elverişli. Yazarın Kemalizmdeki tükeniş sürecini AKP iktidarına bağlayan, bu partiye “Türkiye’nin elini kolunu bağlayan eski ideolojik kabuğu kırma misyonu” yükleyen, hattâ açılımın Mecliste görüşüleceği günün 10 Kasım olarak belirlenmesinin dahi bu bağlamda “sembolik bir anlam” taşıdığını belirten ifadeleri de bunu teyid ediyor. Aslında Bekir Sıdkî, Türkiye’deki gelişmeleri dışarıdan izleyen bir gözlemci olarak, devam etmekte olan tartışma sürecini ve varacağı yeri doğru okuyor. Ama süreci AKP’ye bağlayarak yanılıyor. Zira tartışmanın seyrinde ve bu şekli almasında AKP’nin herhangi bir dahli yok. Dahası, AKP tam tersine, başından beri, kimi yorumculara “Bu gidişle CHP’nin elinden Atatürkçülük bayrağını alacak” dedirten bir tavır içinde. Başbakanın “katliam” olarak nitelediği Dersim olaylarıyla ilgili olarak CHP’ye yüklenirken, bu trajik hadisenin bir numaralı sorumlusu olan kişiye hiç dokunmaması; hadi, mâlûm sebeplerle bunu yapması zor desek dahi, tam da bu tartışmanın kızıştığı günlerde, Erbakan’ı hatırlatan bir üslûpla CHP’yi “Atatürk mezarından kalksa sizi def ederdi” gibi söylemler kullanarak “sıkıştırma kurnazlığı”na tevessül etmesi bunun son örneği. Demokratik açılım projesini bile Atatürk reform ve devrimlerinin devamı olarak nitelemesi, daha öncesinde “Hedefimiz Atatürk ilke ve devrimlerini toplumun ortak paydası yapmak” demesi, hangi şartlarda gerçekleştirildiği erbabınca ve o devri yaşayanlarca mâlûm olan devrimler için “Meclisin ve milletin tasvibiyle gerçekleştirildi” iddiasında bulunması da diğer bazı örnekler. Yani, AKP çoktan defnedilmesi gereken bir ideolojinin, bitkisel hayat şeklinde de olsa ömrünü uzatma gibi bir misyona soyunmuş durumda. Yeri gelmişken, böyle bir misyonun, talibini de batıracağını bir defa daha hatırlatmış olalım... 24.11.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (21.11.2009) - Türklüğe de suikast (20.11.2009) - İslâm ve Türkler (19.11.2009) - Yanlış ortak payda (17.11.2009) - Atatürk’le açılım olur mu? (15.11.2009) - Şevk “mesaj”ları |