14 Kasım 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Kazım GÜLEÇYÜZ

Sistem değişmeli ki...


A+ | A-

Haksızlık temeline bina edilen ve bundan dolayı sürekli yeni haksızlıklar üreten sistemi ıslâh etmeden kişiler üzerinden yürütülecek bir mücadelenin hem başarılı olması mümkün değil, hem de yeni mağduriyetlere sebebiyet verme riski son derece yüksek.

Sistem ve statüko adına görev yapan bir kişiyi ekarte edebilirsiniz, ama sisteme dokunmadığınız sürece, o görev yeni gelen kişiyle devam eder.

Bunun yakın tarihte de birçok örneği var.

Meselâ, bir zamanların yasakçı YÖK’üyle özdeşleşen bir isimdi Kemal Gürüz. İki dönem görev yaptıktan sonra gitti, yerine Erdoğan Teziç geldi; olumlu anlamda değişen hiçbir şey olmadığı gibi, tam tersine durum daha da kötüleşti.

Teziç’in “daha ılımlı” imajına rağmen...

Gürüz’ün tavrında 28 Şubat öncesiyle sonrası arasında görülen bariz fark da işin ayrı bir ciheti.

Peki, Teziç’ten sonraki Başkan Yusuf Ziya Özcan, iki yılını doldurmak üzere olan görev süresinde, YÖK üyelerinin ve rektörlerin de birçoğu yenilenmesine rağmen, Danıştay’da görüşülmeyi bekleyen katsayı kararı dışında, Gürüz ve Teziç dönemlerinde yoğun şekilde uygulanan 28 Şubat icraatlarını kaldırmak için ne yapabildi?

Demek ki, sistemi değiştirmek kolay değil.

Bir başka örnek, Yargıtay Başsavcılığı.

28 Şubat döneminde bu koltukta oturan Vural Savaş, RP ve FP’ye açtığı kapatma dâvâları ve iddianamelerde kullandığı son derece provokatif üslûpla tepkilerin odağında yer alan bir isimdi.

Süresi bittikten sonra yerini, sessiz ve ketum bir görüntüye sahip olan Sabih Kanadoğlu’na bıraktı. Kanadoğlu, selefinden farklı olarak, görev süresi boyunca yankı uyandıracak bir icraata imza atmadı. Ama emekliliğinden hayli zaman sonra, 27 Nisan sürecinde çok aktif hale geldi ve bilhassa adıyla özdeşleşen 367 formülüyle çok konuşuldu. Aynı şekilde Ergenekon sürecinde de.

Kanadoğlu’dan sonra Başsavcılık koltuğuna oturan Abdurrahman Yalçınkaya ise, seleflerinden çok daha “renksiz” bir imaj sergiledi, ama AKP hakkında kapatma dâvâsı açan da o oldu.

Demek ki, kişilere bağlı olmaksızın işlemeye devam eden derin bir sistem var ve o sistem, kilit noktalara, kendisine uygun isimler üretmekteki maharetinden fazla birşey kaybetmiş değil.

Bu bağlamda hatırlanması gereken ilginç örneklerden biri de, bir zamanların ünlü Ankara DGM savcısı Nusret Demiral. 28 Ekim 1990’da Kocatepe Camiinde okuttuğumuz ilk Bediüzzaman mevlidinin ardından on Yeni Asya mensubunu 15 gün süreyle gözaltında tutan Demiral.

Daha sonra Demiral emekliye ayrılıp siyasete atıldı, MHP’ye girdi ve Türkeş de sağken Türkçe ezanı savunarak partisini baraj altında bıraktırdı.

DGM’deki görevini ise, uygulamalarıyla onu hiç aratmayacağını kısa zamanda gösteren Nuh Mete Yüksel’e devretti. 1990 mevlidinde Demiral’ın sergilediği marifetleri, 1999 mevlidi sonrasında Yüksel tekrarladı. Üstelik, Demiral’ın yarım bıraktığı işi tamamladı: Açtığı dâvâ ile, Mehmet Kutlular’ın sırf “Deprem İlâhî ikazdır” dediği için 276 gün hapiste yatmasına sebep oldu.

Ancak Yüksel’in âkıbeti de “acıklı” oldu. Yüz kızartıcı bir skandalın ardından, sisteme yaptığı “tarihî” hizmetlerin karşılığında terfî beklerken, tersine, tenzil-i rütbe ile düz savcılığa atandı.

Sonraki süreçte AB’nin talep ve takipleri sonucu DGM’ler kaldırıldı. Böylece toplumu sindirmek ve yıldırmak için etkin şekilde kullandığı araçlardan biri, sistemin elinden alınmış oldu.

Gerçi DGM’lerin yerine kurulan özel yetkili ağır ceza mahkemeleri de benzer şekilde kullanılmaya müsait ve oralarda da sistemin kullanımına elverişli elemanlar mebzul miktarda mevcut.

Ama görev alanlarının DGM’lere göre daraltılması, özgürlüklere karşı en fazla kullandıkları yasa maddelerinin kısmen de olsa değiştirilmesi ve iç-dış kamuoyu duyarlılığı, artık eskisi kadar kolay icraat yapamayacakları bir ortam oluşturdu.

Zira DGM reformu, bir sistem reformuydu...

14.11.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (13.11.2009) - Asıl belge bu

  (12.11.2009) - Kişiden önce sistem

  (11.11.2009) - Gereğini yapmak

  (10.11.2009) - 10 Kasım ve açılım

  (08.11.2009) - İmanla kabre girmek

  (07.11.2009) - Manzara-i umumiye

  (06.11.2009) - İslâm birliği ve barış

  (05.11.2009) - Şaban Döğen

  (04.11.2009) - Göz boyama

  (03.11.2009) - DP kongresi

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.