H. İbrahim CAN |
|
Rusya, süper güç olmanın neresinde? |
Küresel krizin en çok vurduğu büyük ülkelerin başında gelen Rusya, son yıllarda kendisine yeni bir rol bulma peşinde. Öncelikle eski Sovyetler Birliği ülkelerinin kendi nüfuz alanı içinde kalması için çabaladı. Uluslar arası kamuoyunda Rusya ile Amerika arasında bir gizli anlaşma olduğuna inanılırdı: Amerika, Rusya’nın eski Sovyet Cumhuriyetleri üzerindeki nüfuzunu korumasına karışmayacak, Rusya da Amerika’nın Ortadoğu ve Afganistan dahil diğer bölgelerdeki çıkar kavgalarına karşı çıkmayacaktı. Ancak zaman değişmişti. Rusya Ukrayna üzerindeki doğal gaz hattını kullanarak nüfuzunu kabul ettirmeye yönelik politikaları geri tepti. Moldova ve Belarus üzerinde de kontrolü yeniden kazanamadı. Son yirmi yıl içinde Gürcistan’a yönelik politikalarıyla bu ülkenin Batıya kaymasına sebep oldu. Bu ülkeye geçen yıl müdahale edip, Güney Osetya ile Abhazya’yı koparması, Kafkasya’yı daha istikrarsız hale getirmekten başka işe yaramadı. Çeçenistan, İnguş Cumhuriyeti kargaşa içinde. Rusya yavaş yavaş güç kullanarak bölgeyi kontrolü altında tutamayacağını anlamaya başlıyor. Artık ülkelerin geleceğini o ülkelerin halkı belirlemeye başlıyor. Zorbalıkla halkın iradesinin yok sayılması dönemi bitiyor. Rusya’nın iyi ilişkilerini sürdürdüğü Azerbaycan hem bu ülkeyle dostluğunu sürdürürken, petrolünü de Batılı şirketlerle birlikte işletiyor ve Rusya’nın hegemonyasından uzak durmayı başarıyor. Güvenlik gerekçesiyle Rusya’ya bağımlı olan Ermenistan bile Türkiye sınırının açılmasından sonra, bu bağımlılığından büyük ölçüde kurtulabilir. Zaten Azerbaycan’la Ermenistan arasındaki Yukarı Karabağ sorunundaki arabuluculukta başarılı olamaması bu ülkelerin güvenini de zayıflatıyor. 140 milyonluk Rusya, ekonomik verimlilikte Amerika’nın dörtte biri kadar ve ekonomisi büyük ölçüde fiyatı sürekli inip çıkan petrole dayalı. Teknolojik ilerlemelere ayak uydurma kabiliyetini yitirdi. Savunma sanayi öncülükten dışarıya bağımlılık aşamasına geçti. İnsansız uçakları İsrail’den gemilerini Fransa’dan alıyor. Çarlık ve Sovyet döneminde Rusya bütün kusurlarını üstün askerî gücü ve nüfusuyla kapatabiliyordu. Ancak şimdi bir demografik kriz egemen. Bu yüzyılın yarısı geldiğinde nüfusu yüzde 15 oranında düşecek. Rusya bu eksikliklerini çeşitli birlikler oluşturarak çözmeye çalışıyor. Ancak bunda çok başarılı olduğu söylenemez. Tek şansı ülkesinin ve Asya’nın doğal gaz ve petrolünü Batı ve Güneye ulaştıracak enerji yollarını kontrol altında tutabilmesi. Bu açıdan da Türkiye’ye muhtaç. İkinci Mavi akım hattıyla Ortadoğu’ya doğal gaz satılırken, Nabucco’ya dahil olarak Batıya yeni bir hattan enerji gönderebilmeyi planlıyor. Bunları yapmak için de Türkiye ile ilişkilerini iyi kurmak zorunda. Kısacası; Rusya bir yol ayrımında. Eğer yeniden dünyanın önemli güçleri arasında yer almak istiyorsa; bunu güç gösterisi ve zorbalıkla değil, komşularıyla iyi ilişkiler, dengeli ve barışçı politikalarla yapabilecek. Bu değişimin en büyük yararını görecek komşulardan birisi de Türkiye olacak. Elbette bunun için Türkiye’nin de Rusya ve onun bölgedeki çıkarlarını hassasiyetle dikkate alan politikasını sürdürmesi gerekiyor. 14.11.2009 E-Posta: [email protected] |