14 Kasım 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Selim GÜNDÜZALP

Okuyamamanın tevbesi okumaktır


A+ | A-

En hoşuma giden manzaralardan biri de, kitap okuyanları seyretmektir. İmrenirim onlara, gıpta ile izlerim. Zorlu ama zevkli ve bir yolculuğa çıktıklarına inanırım. Gönülleri, gözleri tok olur kitap okuyanların. Bir deste kâğıt tomarından ve bir sayfadaki harf yığınlarından gözün bir anlık temasıyla beyne ve kalbe nasıl bir mesaj gider, nasıl bir mekanizma faaliyete geçer, hayretteyimdir. Sırrını bilene aşk olsun...

Paha biçilmez bir hazineyi ele geçirmiş olmanın mutluluğunu okurum kitap okuyanların yüzünde. Okudukça kazanırlar, kazandıkça da dağıtırlar, paylaşırlar.

Ağaçlar köklerinden, insanlar kulak ve gözlerinden beslenirler. Rabbimiz de en çok kâinatta bu iki delille sesleniyor bize. Gözlerimizin önüne serdiği manzaralar, yani yarattığı harikalar ve bir de sesler ile...

Dağlar ile taşlar ile

Çağırayım Mevlâm Seni

Seherlerde kuşlar ile

Çağırayım Mevlâm Seni…

Okuyan insan, hayatı anlamaya çalışan insandır. Kolay değildir ama okuyan, bu yoldadır.

***

Tüyap’taki son imza günümüzde, ilkokul üçüncü sınıf öğrencisi Yusuf Haktan’la tanıştım. Yusuf, yatmadan önce hemen her gece annesinin düzenli olarak okuduğu öykü kitaplarımızla büyümüş. Kitap okumanın bir insana neler kazandırdığının çarpıcı bir örneğini onda gördüm. Bir kere daha, okuyamadığım her gün için, özellikle de ana kitap Kur’ân’dan ve dahi Risâlelerden uzak kaldığım her gün için derin bir pişmanlık duydum. Her günahın bir tövbesi vardır ve olmalıdır. Kitap okuyamamanın tövbesi de okumaktır. Geç kalmadan, derhal, hemen okumaktır.

Aylak aylak gezmeler, insandaki okuma duygusunu öldürüyor. Okumak kolay elde edilmiyor, uğraş istiyor ama çabucak kaybedilebiliyor.

Bediüzzaman Hazretleri, Barla’daki mekânından Çamdağı’ndaki menzillerine doğru iki saat kadar süren yolculuğunu, herhalde sadece güzel bir manzara seyretmek için yapmıyordu. Kur’ân’ı okuyanın, Kur’ân’ın bir nev'î açıklaması olan kâinat kitabını da nasıl okuduğunu anlamak istiyorsanız, eserleri meydanda. Bir Kur’ân, bir de kâinat kitabı, elinden alınamayan Bediüzzaman, bu iki kitabın sayfaları arasında, bir ömür yorulmadan seyahat etmiş bir insan. Okuyarak elde ettiği hazineleri ise, yazarak bizimle de paylaşan güzel bir insan... Hz. Peygamber’in (asm) de vahiy öncesi sık sık Hira Dağı’na gidiş gelişlerindeki sırrın izini sürüyordu belki de o. Belki de bir sünneti ihya ediyordu, kim bilir? Malûm, dağdan insanlar ve şehir bir başka gözüküyor. Dağlara okumak için ve inmek için çıkılır; orda kalmak için değil.

İşte, okumanın bize, hayatta kazandırdığı en gerçek hazine bu. Ondan mıdır ki “Oku!” diye emrediyor Rabbimiz. Ondan mıdır ki hayatının birinci gayesi yapmış bunu Bediüzzaman. Kendi yazdığı eserleri olan Risâle-i Nur’ları defalarca okumaktan vazgeçmemiş. Kıymetli talebesi Zübeyir Gündüzalp, ondan mıdır ki “Okuyamamaktan kork” diyordu. Evet, her şeye doyuluyor bu dünyada ama ne okumaya, ne de dostlarla olmaya doyulmuyor...

Okumak bir ibadettir. Allah’ın emrettiği tarzda okumak, gerçekten bir ibadettir. Okumak kendini tanımaktır. Kendini yaratanı tanımaktır. Okumak hayatı yaşamaktır. Okumak hazinelere sahip olmaktır. Dünyanın en kıymetli hazineleri, bazen bir kitabın tek satırından elde edilecek bilgiye bile değmez. Çaresizlik içinde kıvranan bir insana, gönül alıcı bir güzel söz, binler hazineden daha değerlidir. Kalbini açan, yolunu aydınlatan hikmetli ve ümitli bir söz, ne kadar kıymetlidir.

Malın zengini olsa da, hayatın fakiridir okuyamayanlar. Dünyanın en fakir insanı her halde Karun’dur. Sahip olduğu hazinelerin anahtarlarını sadece, bir deve kervanının taşıdığı söylenir. Bu hazinelere sahip olmak, ona bir fayda temin etmedi. Allah’tan bilmeyip kendinden bildi kazandıklarını ve kazandıklarıyla beraber yerin dibine geçti gitti... Kaybetti imtihanı, bitti... Oysa okumak, Allah’a yakın olmak ve sahip olduğu nimeti yine O’nun kullarıyla paylaşmak içindir. En acınacak fakirler, elindeki nimeti muhtaç olanlarla paylaşmayan zenginlerdir. Okumak, boş gözlerle hayatı ve tarihi seyretmek değildir. Okumak hayatı yaşamaktır, hayattan ders almaktır. Okumak hayatı paylaşmaktır, hayatı anlamaktır. Okumak inanmaktır. Okuyamamak ise bir pişmanlıktır. Okuyamamanın tövbesi okumaktır.

Ne çektiyse insanlık tarihi, zâlimlerin ve cahillerin yüzünden çekti. Dizginlenemeyen duygular, karşımıza azgın bir canavar çıkardı; her şeyi ezdi geçti... Kendi içinden ne kadar tehlikeli bir varlık çıkarabileceğini de gördük insanın. Tarih sayfaları sayısız örnekleriyle dolu. “Oku!” emri, sadece oku demiyor; gör, bak, ibret al, anla ve ona göre yaşa diyor bize.

Zaten âyetin hemen akabinde “Allah’ın adıyla oku!” diye ilk bağlanması da dikkat çekici. Allah’tan uzak ve onun adıyla başlamayan bir okumaktan Allah’a sığınırız. Güneşin altında mumla dolaşmak, Allah adına okuyamamanın dünyada bir cezasıdır. Örnek mi istiyorsunuz? İşte felsefe tarihi… Yani yanlışlar komedyasına bir göz atmak yeterlidir. Ne herzeler yemiş bu herifler, ne herzeler…

Yaratan, yarattığını başıboş bırakmaz elbette. Onun yolunu aydınlatan prensipleri de vaz eder. “Oku!” diyorsa Allah ve adımı anarak başla diyorsa hayırlı bir işe, bir değil, bin hikmet vardır bu âyette. O diyorsa, öyledir.

Dikkat ederseniz yapılacak işler çoğalıyor. Seyredilecek filmler, diziler, maçlar, yorumlar gitgide artıyor. Bunları altmış – yetmiş senelik hayatımızın neresine sığdıracağız? Yapılması gerekenler hep bir kenarda bekliyor. Dâvetsiz misafirler hayatımızı istilâ ediyor ve okuyamamanın acısı, kurşun gibi kalbe saplanıyor.

Her şey ama her şey hayatımızın en kıymetli sermayesi olan ömrümüze odaklanmış. Azar azar elimizdeki sermayeyi eritiyor her şey. İmam-ı Gazalî soruyor: “Ambarında hırsız bir fare yoksa, kırk yıllık kulluk buğdayın nerede?!” diyor. Bu gidişe dur diyen yok, razı olmuş, boyun eğmiş bir hâldeyiz. Ama vicdanımız susmuyor, konuşuyor. “Akşamı getiren sesleri dinle” dediği gibi şairin, hayatımızı sorgulayan sesler yükseliyor vicdanımızdan.

Bir gün insan, okuyamamaktan doğan acının farkına varır. Bir tufandan kaçıp kurtulur gibi, Hz. Nuh’un (as) gemisine sığınır gibi kaçar, kitapların içine sığınır insan. Sular yükselmeye başlasa da artık emindir. Okumak bir ümittir, okuyan insanın kendisi bir ümittir.

İlk insanın peygamber ve öğretmen olarak gönderilmiş olması da ibretlidir. İnsanlık tarihi cehaletle değil, mağarayla, hayvanla hiç değil, insanla, peygamberlerle başlar. Şeytanın bile o güzel yaratılışını kıskandığı Hz. Âdem’le (as) başlar. Mağara dönemi, peygamberlerin getirdiği o yüksek hakikatleri okuyamayan ve anlayamayan insanların dönemidir ancak. İnsan okumakla ayrılır hayvandan. Hayat okumakla başlar. Allah’ın adıyla okumakla…

Hep sevmişimdir ve imrenmişimdir kitap okuyan insanlara. Sokak sokak dolaşıp, her kapının önünde el açıp bekleyen dilenciden pek farkı yoktur okumayanların. Hazindir okumamak, hayatın maddî tarafına karşı çılgınca bir hırsa sokar insanı. Okumak hırsa frendir, bitmişliğe sigortadır. Allah, hayatı yaratmakla kalmamış; hayata lâzım olan ne ise, onu da tavsiye etmiş kitabında. Okumak farzdır. Allah’ın adıyla okumak, bir ibadettir, bir niyazdır. Bir güzel söz, bir hikmetli cümle baştan sona hayatı değiştirebilir bazen.

İşte size Kur’ân’dan, sözlerin en güzelini gönderenden ve bu yüce kitabı armağan edenden bir âyet: “Onlar ki sözü dinlerler, sonra da en güzelini tatbik ederler, işte onlar Allah’ın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir ve işte onlardır o temiz akıllılar.” (Zümer Sûresi, 18. Âyet)

İnsanlık tarihi, okuyanlarla okumayanların tarihidir. Cehaletle bilginin yüzleşmesidir. Evet, insan bu dünyada ne okuduysa, ötede de okuduğuna devam edecektir. İlme ve bilgiye talip olanın yolculuğu bitmeyecektir. Okumanın hayata kattığı zenginlik çok defa göz ardı edilir. Şeytan ve nefis bu değerli hazineyi insandan almaya çalışır.

Vehip Sinan Bey’in güzel bir karikatürü vardı. Şeytan, bir çocuğun eline, üzerinde ‘dünya’ yazılı bir oyuncak vermiş, öte yandan çil çil altınların bulunduğu ve üzerinde de ‘ahiret’ yazılı olan bir hazine sandığını da hırsızlayıp götürüyor.

İnsanlık tarihi, okuyanlarla okumayanların; daha doğrusu Allah adına okuyanlarla, Allah adına okumayanların tarihidir. Okuyamamanın tövbesi okumaktır. O da olmuyorsa bir dağ başına çıkıp kâinata ve yıldızlara bakıp, “Allah!” diye feryadını duyurmaktır. “Ey hayatımın sahibi olan Allah (cc)! Ey Hâlık-ı Kerîmim! Gökleri, yıldızları benim için aydınlattın…”

Çiçekleri okuyamayan, yıldızları da okuyamaz. Okuyan, gören değil, bakan insandır, bildim. Okumak kâinatın hamurudur, mayasıdır. Okuyamamak azaptır.

Rabbim! Elinde kitabı tutup okuyanlara hayranım. Seni anan, Seni anlatan eserleri, Kur’ân’ı ve Nurları tekrar tekrar, doya doya okumayı ve kâinattaki bütün kardeşlerimle bu güzellikleri paylaşmayı nasip eyle…

Okuyamamanın tövbesi okumaktır. Kalemin tövbesi yazmaktır. Önce kendinden başlayıp, sonra muhatabına ulaşmaktır.

Rabbim bunu bir okuyamama duâsı ve özrü olarak kabul buyursun, aşkla ve şevkle okumaya başlamanın ilk adımı kılsın inşallah…

“Bilemez ki insanlar / Sözcüklerin kendilerine değil / Kendilerinin sözcüklere konuk olduğunu / Bilemez ki insanlar…” (Fâzıl Hüsnü Dağlarca)

Evet, sözler ve sözcükler bizi bekliyor…

14.11.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (07.11.2009) - ‘Her insan ölebilecek yaştadır’

  (24.10.2009) - BİR İFTİRAYA CEVAP

  (17.10.2009) - ÇAĞIRIYOR!

  (10.10.2009) - Neye niyet ediyorsanız, onu yaşarsınız...

  (26.09.2009) - Ve insan unuttu!..

  (19.09.2009) - Elvedâ yâ Şehr-i Ramazan!

  (12.09.2009) - Kaderin her şeyi güzeldir

  (05.09.2009) - Kalpler Seni bilmeli, diller Seni söylemeli

  (29.08.2009) - Vermek güzelleştiriyor insanı

  (24.08.2009) - Rahmet bize yerden yağar

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.