Mehmet KAPLAN |
|
“Doğu ve batı arasında” Aliya… |
Dinî terbiyesini; Özellikle annesinden aldı Aliya… Bu hep dikkatimi çeker: İlk eğitim ne kadar önemli değil mi? Osmanlı ordusunda subay olan dedesinin adı da Aliya idi. Aliya İzzetbegoviç, 8 Ağustos 1925 yılında Bosna-Hersek’in Şamaç kasabasında dünyaya geldi. Mahalle camisindeki sabah namazlarını ve imam efendinin okuduğu Rahman Sûresini unutamadığını söyler… Hırvatların onu askere almak istemesi üzerine Saraybosna’dan Gradaçac’a kaçar. O zaman kuzeydoğu Bosna’nın bir kısmını Müslüman milisler, diğer bir kısmını Sırp Çetnikler kontrol altında tutmaktadır. *** İlk defa tutuklandığında iddia şu idi; Genç Müslümanlar Teşkilâtı üyesi olmak. Tito’nun fikirlerini eleştirmek… Demokrat (!) Tito; Müslümanları yeni rejim içinde eritmeyi hedefliyordu. Bu görüşe engel olan bütün teşkilâtları yasaklamış ve üyelerinin mahkûm edilmesini emretmişti. Başlatılan bu kampanya sonucu cezaevleri Müslümanlarla dolmuştu. Aliya da İslâmcılık suçlamasıyla beş yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Hapisten çıktıktan sonra, hukuk, ziraat, san'at ve bilim konularında eğitim gördü. 25 yıl avukatlık ve bir inşaat firmasında yöneticilik… “Genç Müslümanlar” teşkilâtında aldıkları karar doğrultusunda, dinî eğitim almaya başlayan Aliya İzzetbegoviç, Yugoslavya’da yayınlanan birçok dergi ve gazetenin yanı sıra, İslâm dünyasında da yazılar neşretti. *** Çok ileri görüşlü idi: Sonra tekrar tutuklandı! 1989da, Doğu bloğunun dağıldığı yıl hapisten çıktı. Henüz hapisteyken komünist bloğun dağılacağını ifade etmişti. Aliya, yakın arkadaşlarıyla beraber bu durumun kritiğini yapmıştı. Netekim çıktıktan bir müddet sonra, Mart 1990 yılında, san'atçı arkadaşı Saffet İseviç’in ismini koyduğu Demokratik Hareket Partisi- Stranka Demokratske Akcije SDA’yı kurdular. Oybirliği ile ilk başkanı seçilen Aliya, ölünceye dek genel başkan olarak kaldı. SDA Yugoslavya tarihinde en hızlı örgütlenen parti oldu. **** Bosna Savaşının sonlarına doğruydu. Müslümanların birçok cephede zafer kazandı. Savaşın sona ereceğini gören Sırplar, avantaj elde etmek için iki stratejik şehir olan Gorajde ve Srebrenica’yı ele geçirmek maksadıyla bütün güçleriyle bu iki kente saldırdılar… Ve: Tarihin gördüğü en büyük katliâmlardan birini bütün dünyanın seyirci bakışları arasında sergilediler. BM tarafından güvenli bölge olarak ilân edildikten iki yıl sonra Srebrenica, 1995 yılının yaz ayında, II. Dünya Savaşından sonra meydana gelen en büyük katliâmın kurbanı oldu. Boşnak halkı 6 Nisan 1992 tarihinden 14 Eylül 1995 tarihine kadar sürmüş olan savaşta 200 bin şehid vererek ve yurtlarından kopan 2 milyon mülteci insana rağmen özgürlüklerine kavuştular. Savaş resmen bitmiş olsa da Bosna Hersek`te normal hayata dönüş hiçbir zaman kolay olmayacaktı!.. *** “Doğu ve Batı Arasında İslâm” kitabı onun BİLGE KRAL oluşunun en temel işaretidir. Aynı zamanda: Hayatımda en etkilendiğim kitaplardan biridir. Söz gelimi bu kitapta İslâm’a, Hıristiyanlığa ve Marksizm’e göre “İnsan nedir?” sorusu değerlendirilmiştir. İnsan: Marksizm’e göre üreten bir sıradan yaratık. Hıristiyanlığa göre; günahkâr doğan ve ömrünü bu günahtan arınmaya çalışarak geçiren bir canlı.. İken; İslâm’a göre; “Eşref-i mahlûkattır” Bütün yaratılmışların; en şereflisi… Toplum, çevre ve birçok şey daha İslâmî çerçeve ile değerlendirilmiştir Aliya’nın bu nadide eserinde… *** Cuma namazını hangi camide kılacağını en son ana kadar gizli tutardı. Gideceği camiyi, oğluna ve korumalarına, arabaya bindikten sonra söylerdi. Bir Cuma namazında camiye girdiğinde, hocaefendi hutbeyi durdurdu. Hürmeten yer almasını bekledi. Görevliler ayağa kalkıp en önde yer vermek istedi. Ancak Aliya; “Burası Allah’ın evidir. Burada farklılık olmaz. Allah katında en üstün olan, takva sahibi olandır. Herkes, bulduğu yere oturur. Ben burada oturacağım. Bilmiyoruz, belki hepimiz çiğnenecek, öleceğiz; amma, İslâm’ı İnşallah çiğnetmeyeceğiz... Hocam lütfen hutbeyi tamamlayın!” demişti. Aliya’nın o tavrıyla bütün cemaat duygulanmıştı.. Emekli maaşıyla geçinirdi. Vefat ettiği 19 Ekim 2003 tarihindeki son ânına kadar sâde bir hayat yaşadı... Arkasından mal ve mülkler bırakmadı. Halkına hürriyeti kazandıran örnek bir mücadele ve ışık tutan eserler bıraktı. Halkıyla barışık bir şekilde başardı bunu!.. Yüce Rabbimiz onu ve cümlemizi Resûlullah’a komşu eylesin. Amin… 12.11.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (05.11.2009) - Böyle lezzet... (20.10.2009) - Kriminolojik keşkek (!) (03.10.2009) - Buharî'nin ülkesi! (13.08.2009) - Babammmm... Anammmm!.. (06.08.2009) - Hevai fişekler!.. |