Mehmet KAPLAN |
|
“Devlet Baba; özür diler mi? |
1970’li seneler: Bir Anadolu kasabası.. İlçenin Kütüphane Müdürü tam anlamı ile adam gibi adam…. Gençleri, ideoloji ve de özellikle komünizm belâsından uzak tutmak için durmadan mücadele eden.. Aynı zamanda, onları; Kürtçülük hastalığından uzak bırakmaya gayret eden tam bir vatanperver. Gayretli. Sebatkâr.. Dâvâsına bağlı… Çilekeş…. *** Şu; Müzevir tipler vardır ya.. Hani; Ciğeri beş para etmez, ama çamur atmaya gelince üstüne olmayan gudubet tipler! İşte bunlardan bazıları; İlçenin bir anlamda Kültür Müdürü de olan, yukarda meziyetlerini saydığımız Kütüphane Müdürünü ispiyonlamışlar…. O gün için; En kolay şekilde çamur atma tekniğiyle: “Kütüphane Müdürü din propagandası yapıyor” diyerek. O günlerin klasik suçlaması… Bir gece, bu komik yaftalamayla bir grup insanımızı derdest edip karakola götürüyorlar. *** Bundan sonrası akıl alır gibi değil… Vicdan işi hiç değil!.. Bu olay esnasında ki; 1970’lerin henüz ortaları: Müdür Beyin sohbet yaptığı ve müspet hareket etmeleri için didindiği bazı liseli gençleri de içeri alıyorlar. Oysa bu gençleri kasabada bir tek o zamanlar kürtçülük, komünizm ve devrimcilik tuzağından uzak tutan sadece bir kişi var: O da İlçe Kütüphane Müdürü… İşte: Derdest edilip “ayin yapıyorlar” yaftası ile göz altına alınan müdür ve gençler; kısa bir süre kurulan, daha sonra lağvedilen Diyarbakır DGM’ye bile çıkarılıyorlar!.. Bu olayı yaşayan ve anlatan okuyucum henüz ilk gençlik yıllarında… Belli ki; Olanlar ve yaşadıklarının derin izleri hâlâ dimağının en belirgin kısımlarında. Yaşı 18’in üzerinde olanları tutukluyorlar… 18 yaş altını ise ilçenin doktoruna gönderiyorlar. Niçin mi? Muayene edilmeleri için. Pek bir muayene de yok aslında. Tam anlamı ile bir insan hakkı ihlâli söz konusu. Doktor; 18 yaş altı gençlerin ağızlarını açtırıp kontrol ediyor. Diş yapılarını esas alıp; “Cezaî ehliyeti haîz olup-olmadıkları”na bakıyor. Ne kadar medenî bir durum ve de tavır(!) *** Zaman.. zaman: İnsanımıza ne kadar da rahat bir şekilde hoyrat davranabiliyoruz. Nasıl olur bu Allah’ım? Şimdiki nesillere bunu nasıl izâh edersiniz? Sonunda: Bu değeri bilinmeyen Kütüphane Müdürü; vatan ve milletin selametine çalıştığı için takdir edileceğine farklı bahaneler de üretilerek bir başka ilçeye sürgün ediliyor. Dur-durak bilmeyen Müdür Bey uzun uzadıya süren dâvâlardan sonra beraat de ediyor… Arada 12 Eylül İhtilali, PKK olayları. Ve: Bu ilçede de birlik-beraberlik sevdası dolu konuşmalar yapıp dönerken şehid düşen Şenkaya İlçe Halk Kütüphanesi Müdürü: Muhterem Abdulbaki Bingöl Bey…. *** Bu Müdür Beyi ve bütün bu yakın tarihi çocukluğundan beri “12 Eylül Sendromu” ile birlikte yaşayan ve bize zorladığımızdan dolayı aktaran okurumuzun tek beklediği ne biliyor musunuz?: “Devlet Baba”dan bir küçücük özür… Kültür ve Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay, Kendi Bakanlığına bağlı Şenkaya İlçe Halk Kütüphanesi Şehit Müdürü Muhterem Abdulbaki Bingöl Bey gibi isimlerin çoluk-çocuğuyla ilgileniyorlar mı? Bilemem…! Ancak: Bu muameleye tabi tutulan kişinin sembolik olarak da olsa Sayın Bakan gönlünü alabilir. Şüphesiz: O senelerde; hapishane ve kodeslerde çok daha acısı yaşandı bu olayların. Ama Kültür ve Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay özür dilerken büyür… Ancak: Bu olay da eminim ki tarihe geçer. Dünya tarihinde bir ilk: Güçlü Türk Devleti, mağdur ettiği vatandaşından özür diledi! Buna var mısınız Sayın Bakan? 28.07.2009 E-Posta: [email protected] |